Modern Küresel Siyasette Yumuşak Güç

Uluslararası ilişkiler, uzun yıllar boyunca hem siyasi, hem de akademik anlamda “sert güç” olarak bilinen güç unsurunun etkisi altında kalmıştır. Özellikle realizm olmak üzere, ana akım uluslararası ilişkiler teorileri güç unsuruyla ilgili birçok çalışmalar içermekle birlikte, ekonomik ve askerî gücü de içeren, ölçülebilen ve karşılaştırtılabilen bir güç unsuru olan sert güce odaklanmıştırlar. Ancak küreselleşme ve dünyanın yaşadığı kültürel değişimle beraber “yumuşak güç” adı verilen diğer bir güç öne çıkmaya ve önem kazanmaya başladı. Ünlü teorisyen Joseph Nye yumuşak gücü “bir başkalarının tercihlerini şekillendirebilmek” olarak tanımlamaktadır.[1] Her ne kadar yumuşak güç kavramının geçmişi eskilere dayansa da 20. yüzyılın sonlarında gerçekleşen bilginin ve kültürün yayılmasının hız kazanmasıyla birlikte yumuşak güç kavramı da karşımıza daha çok çıkmaya başlamıştır. Ana akım teorilerine ve birçok teorisyene sert gücün, yumuşak güce kıyasla daha fazla avantajları ve etki alanları olduğu varsayılsa da aksine yumuşak güç modern küresel siyasette daha fazla güçlenmekte, öne çıkmakta ve sert güce nazaran daha kalıcı hâle gelmektedir.

 

Yukarıda da değindiğim gibi, her ne kadar görünürlüğü günümüzde başlamış olsa da yumuşak gücün tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Bunu daha iyi görebilmek adına yumuşak gücün en temel alanlarından biri sayılan kültürle olan ilişkisine bakabiliriz. Antonio Gramsci, “kültürel hegemonya” teorisinde kültürle gücün ilişkisinden şöyle bahseder: “Egemen sınıf, işçi sınıfına kendi kültürel fikirlerini onlarınmış gibi inandırarak hiç bir baskı kurmadan sulh yolu ile onları yönetmeyi sağlar.”[2]

 

Bu bağlamda yumuşak gücü “bir başkalarının tercihleri şekillendirme” tanımı ile ele alırsak, egemen sınıfın kendi düşünce ve normlarını işçi sınıfına onlarınmış gibi tercih ettirerek toplumda güç kazanması hâlini yumuşak gücün ilk örneklerinden biri olarak gözlemleyebiliriz. Bu örnekten yola çıkarak yumuşak gücün de en az sert güç kadar önemli ve etkili bir güç olduğunu tarihte çok nadir gerçekleşen işçi devrimlerinden anlayabiliriz.

 

Modern siyasete bakacak olursak, sert gücün varlığının yanı sıra yumuşak gücün karşımıza en çok çıktığı alan, kamu diplomasisi olarak adlandırılan alandır. Bir ülkenin yumuşak gücünün kültür, siyasi değerler ve dış politika olmak üzere üç ana kaynağa dayandığı belirtilebilir.[3] Tam da burada bu üç güç kaynağının bileşeninin bizlere kamu diplomasisinin en güzel örneğini verdiğini söyleyebiliriz. Kamu diplomasisini en başarılı kullanan devlet veya kurumların başında Avrupa Birliği (AB) gelmektedir. AB’nin kültürel ve siyasi çekiciliği diğer ülkeler için üye olma arzusu yaratmaktadır. Üye olma talebinde bulunan aday veya aday adayı ülkeler AB’nin siyasi ve kültürel normlarını herhangi bir baskı unsuru olmadan gönüllü bir şekilde kendi kültürel ve siyasi yapılarına entegre etmeye çalışmaktadır. AB’nin kullandığı bu kamu diplomasisi yöntemini ele aldığımız zaman, AB’nin kendi tercihlerini sert güç unsurlarından olan ekonomik veya askerî bir güç kullanmaksızın diğer ülkelere nasıl kabul ettirdiğini ve onların tercihlerini de bu yönde nasıl şekillendirdiğini gözlemleyebiliriz.

 

Sonuç olarak, uluslararası alanda uzun zamandır “sert güç” ile “yumuşak güç” arasında süregelen bir “güç ikilemi” bulunmaktadır. Ana akım teorilerinden realizmin sert gücü tek ve gerçek güç olarak resmetmesine rağmen, 20. yüzyılın sonlarıyla birlikte gelen kültürel ve siyasi değişimler bunun artık gerçek olmadığını kanıtlar gibidir. Günümüzde kamu diplomasisi ile yükselişe geçen yumuşak gücün eskilerden kalma sert güç unsurları kadar kuvvetli ve kalıcı olduğunu AB’nin aday ve aday adayı ülkeleri üzerindeki etki alanından da okumamız mümkündür. Son olarak değinecek olursak, dengeleri değişen modern küresel siyasette artık güç ikileminde yeni bir döneme girilmiş ve yumuşak güç unsurlarının etkinliği ve kalıcılığı sert güç unsurlarının ötesine geçmiş durumdadır.

 


 

Referanslar

[1] Nye, J. (2004) “Soft Power: The Means to Success in World Politics.” Public Affairs

[2] Heywood, A (2013) “Politics.” Palgrave Macmillan

[3] Nye, J. (2008) “Public Diplomacy and Soft Power.” The Annals of the American Academy of Political and Social Science 616 (1): 94–109.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir