Detaylı olarak hatırladığım ve bilinçli olarak partilerin politikaları ve propagandalarını takip ettiğim iki genel seçim (2013 ve 2018) ve iki cumhurbaşkanlığı (2015 ve 2020) seçimi bulunmaktadır. Özellikle 2018 ve 2020 yıllarında gerçekleşen seçimlerde yaşımın daha büyük olmasının yanı sıra, siyasete ilgili bir genç olmanın ötesinde bir siyaset bilimci olmanın farkına partilerin politika analizlerini yaparken varmıştım. Son genel seçim olan 2018 seçimini ele alarak konuşacak olursak, ülkemiz parlamentosuna girebilme yeterliliğine sahip altı parti bulunmaktadır. Ne yazık ki sadece bu partilerin değil, parlamentoya giremeyen partilerin dahi büyük bir çoğunluğunun politikaları Kıbrıs sorununun çözümü etrafında şekillenmektedir.
Bir ülkenin yönetimine talip olan partilerin politikalarının büyük oranda o ülkenin var olan tüm sorunlarını kapsaması dışında içinde var olduğu tek bir soruna çözüm aramaya yönelik oluşu oldukça sorunlu ve bir o kadar da üzücüdür. Ancak adını “Kıbrıs sorunu çıkmazı” olarak koyabileceğimiz siyasi partilerimizin bu sorununun tek sorumlusu sadece kendileri değil, aynı zamanda da toplumdur. Yıllardır süregelen ve çözümlenemeyen Kıbrıs sorunu birçok parti tarafından hâlihazırda yaşadığımız sorunların kökeni olarak görülmekte ve bu yüzden tüm sorunların faturasını Kıbrıs sorununa çözüm bularak ödenebileceğini düşünmektedirler. Bu yaklaşımın sorunlu olmasının esas nedeni siyasi partilerin kendilerini bir sorunun çözümüne endekslemesi ve ülke içerisinde belki de kamu politikaları reformu, ekonomik önlemler veya iyi yönetişim ilkesini uygulayarak çözülecek sorunlara bir çare bulunamamasıdır.
Bunun yanı sıra, toplum da yine siyasi partilere paralel olarak, seçim yaparken önceliklerini partilerin Kıbrıs sorununa olan bakış açıları ve yaklaşımlarıyla şekillendirmekte ve partilerin Kıbrıs sorununu nasıl çözeceklerini ülke içinde var olan sorunların çözümünün önüne koymaktadır. Bu tutumun nedeni yine yıllarca toplumun Kıbrıs sorunu gündemiyle meşgul edilmesidir. Toplum meydanlarda, sivil toplum platformlarında ve tabii ki siyasi partilerin ağzından hep Kıbrıs sorunu ile ilgili argümanlar duyduğundan ötürü siyasi tercihlerini de buna göre yapmaya, siyasi eğilimlerini Kıbrıs sorunu odaklı şekillendirmeye başlamıştır. Söylemek gerekirse siyaset, sosyal bir arz talep dengesine bağlıdır. Siyaset pazarında siyasi partilerin elindeki malzeme bellidir. Toplum buna göre talep eder, yine aynı şekilde zaman içerisinde toplumun talebi belirli bir eksende şekillenince de siyasi partiler ona göre arz sağlar. Bu durumda ne yazık ki Kıbrıs sorunu bizim siyasi pazarımızın temel malı veya hizmeti hâline gelmiş ki siyasi partilerin sağladığı, toplumun da tek talep ettiği ürün hâline gelmiştir.
Ayrıca ülkemiz siyasi partilerin gerek kendini, gerekse toplum tarafından “sağ-sol siyaset” skalasında yerleştirmeleri de Kıbrıs sorununa olan tutumları etrafında oluşmaktadır. Her ne kadar da küresel siyasette barış veya çözüm yanlısı olmak sol ve liberal çizgi, milliyetçilik ve devlet odaklı olmak ise sağ çizgi ile kesişse de tek belirteç bu değildir. Örneğin bu skalada yer edinmek için diğer önemli bir belirleyici faktör olan ve bizim ülkemizde de ciddi bir sorun olan ekonomi, siyasi partilerimizin gündemini ve politikalarını pek de şekillendirmediğini söyleyebiliriz. Siyasi partilerimizin ekonomik programı yok değil elbette. Ancak üstünkörü hazırlanmış ve köklü sorunlara geçici çözümler sunmanın önüne geçemez durumdadırlar. Hâlbuki ekonomik daralma, sektörlerin kaybı ve büyük işsizlik sorunlarına siyasi partilerimizin ciddi ve kökten bir çözüm önerisi sunmaları ve bunu halka anlatmaları gerekmektedir.
Ülkemizin ekonomiden tutunda eğitime, turizme, yargıya kadar birçok alanda karşılaştığı ve uzun zamandır süre gelen farklı problemler bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki siyasi partilerimiz siyaseti ve ülke yönetmeyi en üst perdeden siyaset yapmak ve de elli yılı aşkın süredir devam eden toplumlar arası bir soruna çözüm bulmak olarak görmektedir. Oysaki siyaset, daha da önemlisi bir ülkeyi yönetmek, ülkenin ve toplumun günlük hayatta karşılaştığı sorunlara çözüm bulmaktan geçmelidir. Bu nedenle, kendini gerek sağ gerekse sol olarak nitelendiren siyasi partilerimiz Kıbrıs sorununa olan tutumlarının yanı sıra ülke içinde var olan ve bu toplumu günden güne krize, fakirleşmeye ve yozlaşmaya sürükleyen ekonomik ve sosyal sorunlarla da ilgili politika üretmeli ve bir çözüm yolu göstererek hareket etmelidirler.
Kapaktaki görsel için tıklayınız.