En İyi Türkçe Albümler: 2010’lar

Aslında bir süredir fikrimi beyan etmeyi düşündüğüm bir konuydu bu. Özellikle de “Türkçe rock tarihinin en iyi albümü” diye tanımladığım Adamlar’ın Rüyalarda Buruşmuşuz albümü hakkında yazmamın üstünden neredeyse bir yıl geçmişken. Fikrim hâlen aynı; hâlen bu albüm benim için apayrı bir yere sahip, fakat bu yazıda başka, çokça takdir ettiğim, 2010’lu yıllarda çıkmış diğer albümlerden bahsetmek istiyorum.

 

Elbette ki unuttuğum veya dinleme şansı bulamadığım albümler olacaktır. Hatta ve hatta yeteri kadar zaman geçtikten sonra çok büyük ihtimal başka albümler de bu listeye aday olacak, olmasa bile en kötü listedeki albümlerin yerleri kesinlikle oynayacaktır. Lakin ben yine de düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, sizin saydığım albümlerle ilgili düşüncelerinizi öğrenmek isterim.

 

10. Vesaire – Son Feci Bisiklet

Yeni Türk alternatif müzik piyasasından dinlediğim ilk albüm aslında bu; o yüzden benim için önemli bir yere sahip. Her ne kadar 2015’te çıkmış olsa da ilk olarak 2017’de tam anlamıyla keşfettim bu albümü, iyi ki de keşfetmişim. 33 dakika 36 saniyeyle kanımca ne kısa ne uzun, tam kararında bir albüm. Bu Kız gibi feci bir şarkıyla dikkatinizi hemen çekiyor ve bence hiçbir noktada bir sekteye uğratmıyor. Ütopya gibi olağanca dürüst bir aşk şarkısı, Pazar ve Ertesi gibi hoş bir “balat” ve Nektarin (Canlı) gibi güzel bir son…

 

Albümde gerçekten kötü şarkı olduğunu düşünmesem de albümün Pazar ve Ertesi şarkısından sonraki kısmının öncesine göre daha güçsüz olduğu tartışılabilir. Fakat o son 4 şarkıyı da herhangi bir gün mutlulukla açıp dinleyebilirim. Kişisel tecrübemden konuşmak gerekirse eğer yeni Türkçe alternatif müziğe girişmek istiyorsanız gayet iyi bir başlangıç albümü.

 

 

9. Müptezhel – Ezhel

2010’lu yıllardaki Türkçe müzikten bahsediyorsak rapten bahsetmemek olmaz; lakin rapten bahsedeceksek de Ezhel’den bahsetmemek olmaz. Piyasaya ilk çıktığında aslında pek haz etmemiştim kendisini; dünyada yükselişte olan “trap” müziğin çakması gibi geliyordu bana. Zamanla bu tarz düşüncelerden uzaklaşıp, hem Ezhel’i hem de yeni nesil rap müziği ön yargılardan arınmış bir şekilde dinlemeye başladığımda Ezhel’in aslında çok farklı olduğunu anladım. Rap müziğin yanında raggae, rock ve pop müzikleriyle de deneyler yapıyor, ara ara da bunları sentezleyip tamamen kendine has, yeni bir nefes sunuyor piyasaya. Bunun ürünü olarak da 2017’de Müptezhel çıkıyor tabii ki karşımıza.

 

Alo, GecelerŞehrimin Tadı gibi şarkıları çoğu insan zaten biliyordur ama ben yine de bu şarkılar ve albümün geri kalanındaki Ezhel’in “flow”una ayrı bir parantez açmak isterim. Sözler arkadaki müzik eşliğinde gerçekten akıp gidiyor. Eminem ve Ceza etkisi fazlasıyla aşikâr, ki zaten Ceza’nın bir zamanlar içinde bulunduğu Nefret grubuyla aynı isimde bir parça, ve bu parçada Ceza’ya bir atıf mevcut.

 

Dediğim gibi oldukça deneme yanılmayla yapılmış ve -kabul etmek gerekir ki- sık olmasa da zaman zaman bazı yerlerini tutturamamış bir albüm. Fakat eğer bu falsolar Bazen veya Benim Derdim gibi rap ve reggae sentezi “ancak Ezhel’in yapabileceği” şarkıların bedeliyse bence kimsenin bir sorunu olmayacaktır.

 

 

8. Darmaduman – Duman

Duman… Başka söze gerek var mı? Çocukluğumuzda bağıra çağıra, avaz avaz söylediğimiz şarkıların herhâlde neredeyse %50’sinde Duman’ın imzası vardır. Arabesk bir ruh hâlini Anadolu rock, grunge ve alternatif rock tınılarıyla böylesine başarılı harmanlayan başka bir grup yok. Belki bir eksikleri olarak tarzlarını (ilk albüm hariç) pek değiştirmedikleri söylenilebilir ama ben zaten yaptıkları şeyden çok keyif aldığımdan olacak ki bunu pek sorun etmiyorum! Bu “aynı şey”in bugün itibarıyla son versiyonu olan Darmaduman albümünü de işte bu yüzden es geçemezdim.

 

Elbette Duman’dan bu albümü seçmemin sebebi 2013’te çıkmış olması, lakin 2010’lu yıllar hesabın içinde olmasaydı bile Duman’dan en sevdiğim albüm olarak bu albümü seçerdim. Çünkü her albümlerini sevsem de biraz zorlayarak zayıf bir halka bulabilirim; bunda gerçekten yok. Baştan sona aşk acısını da, derdini de, yeri geldiğinde politik görüşlerini de müziğinin içinde on numara harmanlayan, “2010’larda Türkçe Rock” konusu ders olsa ilk ders olarak işlenecek bir albüm.

 

 

7. Masumiyetin Ziyan Olmaz – mor ve ötesi

Listedeki en yaşlı, beni mor ve ötesi’ne âdeta “Lütfen albüm yapın!” diye yalvartacak albüm. 2012’de çıkardıkları Güneşi Beklerken albümlerini de az çok haz etsem de benim gönlümü 2010’daki bu yapıtları çaldı. mor ve ötesi’nin albümlerinde çoğunlukla görülen bir şey var; bir şarkı aşırı popüler olur ve albümün kalanı unutulur. Bu albümde de bu şarkı Araf  şarkılarıdır elbette. Her ne kadar harika bir şarkı olsa da albümün kalanını dinlemeden geçmek oldukça büyük bir talihsizlik olacaktır. İlk üç şarkı zaten oldukları gibi mor ve ötesi’nin en sevdiğim şarkılarından olabilir, ve Festus, Nakba, ve özellikle de Kara Kutu dinlemeden geçilecek şarkılar değil.

 

Üstüne biraz düşündüğümde Türkçe rock müziğin böylesine pik yaptığı bir dönemde mor ve ötesi gibi bir gruptan da aşağısı beklenemezdi tabii ki. Değişik akorlar, arka vokaller ve gitar sololarıyla tam anlamıyla “olmuş” deyebileceğimiz bir alternatif rock albümü. Bir gün bir şekilde Araf şarkısına denk gelirseniz lütfen albümün kalanına da bir şans verin, pişman olmazsınız.

 

 

6. Zor Zamanlar – Fikri Karayel

Bu albümü gerçekten sadece Kıbrıslıyım diye listeye koymuyorum! Albümü dinlemiş olmamda katkısı vardır elbet, fakat bu albüm gerçekten tek kelimeyle muazzam bir albüm. Prodüksiyonundan tutun enstrümanların “çıtır”lığına, üzerinde olukça uğraşılmış olduğu fazlasıyla belli. Döner Başa gibi şarkılardaki üflemeli çalgıların rock enstrümanlarıyla uyumu ve yansıtmış olduğu caz esinlenmesi, Hayal Edemezsin gibi parçalardaki indie, Vazgeçilmez gibilerindeki de rock etkileriyle müzikal açıdan bayağı zengin bir albüm. Söz yazarlığındaki betimlemeler ve yaratılan görüntüler tek kelimeyle muhteşem.

 

Hatta ben bir adım öteye giderek Fikri’nin, bazıları bu albümden olan, bir sürü şarkısının Türkiye’deki birçok sanatçı tarafından seslendirilip “cover”lanmasını da göz önünde bulundurarak bu albümün Türkçe indie pop camiası için bir mihenk taşı niteliğinde olduğunu iddia ediyorum.

 

Bunu tam olarak nasıl kelimlere dökebileceğimden emin değilim ama günümüzdeki birçok Türkçe indie pop şarkısında bu albümden kalıntılar hissediyorum. Bu arada albüm kesinlikle bir indie pop albümü değil, bir sürü tarza yakın olmakla beraber bana sorarsanız en iyi bir indie rock albümü olarak tanımlanabilir. Fakat bu iki tarz arasındaki stilistik benzerlikler ve albümün çıktığı 2014 yılında aslında Türkçe indie pop diye bir piyasanın pek de olmadığı değerlendirildiğinde bence bu iddia o kadar da zeminsiz değil.

 

 

5. Altüst – Athena

Geçtiğimiz sene boyunca Athena’nın diskografisini baştan sona dinledim ve tıpkı mor ve ötesi ve Duman gibi Athena da bende “Eskilerin yerini hiçbir şey tutamaz.” etkisinin tam tersini yarattı. Tıpkı diğer ikisi gibi âdeta şarap gibi yıllarla değerlenmiş, olgunlaşmış ve üretkenliklerinde tavan yapmışlar. Önceki albümlerine nazaran daha varyeteli, daha korkusuz girişimlerle fakat yaptıkları neredeyse her denemede tecrübelerinin de etkisiyle başarıyla ayrıldıkları bir albüm ürettiler 2014 yılında.

 

Ska punk, punk rock ve grunge zaten Athena’dan alışık olduğumuz janrlar fakat bütün bunlara bir de reggae ve psychedelic etkilerinin de harmanlanacağı böylesine bir albüm kimse beklemiyordu herhâlde. Kafama Göre ve Parçalanıyoruz bu bahsettim eski tarz şarkılara iki örnek bu albümden -ki bu arada bu şarkılarda da sadece eski yöntemlerin kopyalanmadığı- grubun yeni bir şeyler yapmaya çalıştığı aşikâr. Fakat Athena’dan kim Yamyam Zurna gibi bir reggae, veya Yapma Be Kanka gibi psychedelic tınılı bir parça beklerdi? Peki ya albümü kapayan 10 dakikalık bahsedilmeden geçilemeyecek bir Bela tecrübesi? Müthiş.

 

 

4. FIRTINAYT – Büyük Ev Ablukada

Şimdi geldik belki de listenin en eksantrik, en değişik, en ilginç albümüne. Sözleriyle, ama hatta daha da çok o sözlerin söyleniş biçimiyle sizi baştan sona 47 dakika 22 saniye boyunca içinde tutacak bir albüm. İlk dinlediğimde bırakın on yılın ilk dördünü, yalnızca 2017’nin bile ilk dördüne koymamıştım bu albümü. Sanırım birkaç dinleme gerekiyor aslında albüme ne kadar haksızlık yaptığınızı fark etmek için… Homojenliğiyle, şarkıların birbiriyle bütünlüğüyle bir çırpıda dinliyorsunuz albümü.

 

GÜNEŞ YERİNDE şarkısıyla çok güzel bir başlangıç yapan albümde gerçekten de “Bu ve şu şarkılar var.” diyemiyorum çünkü bunu yapmam durumunda söz etmeyeceğim şarkıları düşünmek moralimi bozuyor. Albüm o kadar iyi hazırlanmış ki çalışmak için, rahatlamak için arkada çalmasını isteyeceğiniz bir albüm olarak da, aktif bir şekilde dinleyip iyi vakit geçirmek için de dinlenilebilecek bir albüm. Baştan aşağıya alternatif ve psychedelic bir şaheser.

 

 

3. Akustik Travma – Yüzyüzeyken Konuşuruz

Her ne kadar bu albümü birinci sıraya koymamışsam da büyük resme bakıldığında objektif olarak listedeki en önemli albüm olabilir bu. Türkiye’deki alternatif müzik piyasasını geniş çaplı olarak alternatif rock’tan alternatif pop’a döndüren albüm bence bu. Şimdi geriye dönük bakıldığında o kadar özellikli gelmeyebilir belki, ama 3 yıl öncesi için bu albümü böylesi bir şekilde çıkarmak bence çığır açan bir şeydi.

 

Aslında ilk Ne Farkeder parçalarıyla temelini atmıştı grup bu albümün. İnsanların bu parçayla aynı zamanlarda çıkan Canavar şarkısına onun kadar ilgi göstermemesiyle grup tüm dikkatini böyle başka şarkılar yapmaya çevirmiş, ve en sonunda böyle bir albüm çıkartmış oldular. Dinle Beni Bi’Sandal ve Bodrum gibi 3 yıl sonra bile bazı grupların şimdiki teklilerinden fazla dinlenen şarkılarıyla çok farklı olmasa da “çok farklı” bir albüm.

 

Çığır açtığı konusunda hâlen kararlı olsam da alternatif bir grubun pop esintileriyle bu noktada ilk defa müzik yapmadığının farkındayım; hatta bir üstteki FIRTINAYT albümü bunun en büyük örneği. Fakat ne dediğimi anlamak için bu ve bunun gibi albümlerin Akustik Travma‘dan önceki ve sonraki dinlenme sayılarına bakmanız yeterli.

 

 

2. Karanlık – Dolu Kadehi Ters Tut

Neden bu albüm güya bir üstteki çığır açan albümün altında? Güzel bir soru! Her ne kadar ülkedeki müzik piyasasını geniş çaplı değiştirdiğini düşünsem de 2019’da bu değişmiş müzik çağına bir rock grubu olarak adapte olabilmek bana bir o kadar takdire şayan geliyor. Ki dinlenme sayılarına bakıldığında Akustik Travma önde olsa da Karanlık da hiç az değil. Elbette burada belki rock müziğe karşı duyduğum bir pozitif ön yargı, veya albümün, en azından Türkiye çapında da olsa, bu yazımda arzuladığım Arctic Monkeys grubunun AM albümünün bir nevi devamı gibi gelmesi de rol oynuyor olabilir.

 

Fakat bir dinleyin… Varyete desen var, farklı enstrümantasyon desen var, minimalist rock desen var, patlatmalı rock desen var, var da var! Karanlık adlı şarkıdaki aşırı sade tutum, #24 şarkısındaki umutsuzluk ve patlama, Gitme parçasındaki acı, Madem zaten son yılların en eğelenceli şarkılarından olabilir. Bu noktada Gizemli Yolculuk şarkısına da bir parantez açmak isterim; bu şarkı ne kadar “underrated” olabilir. Şarkının sonlarındaki o vokal, o gitar solosu, enstrümanların uyumu nedir… İnsanların gözünün altından kayıp gitmesi gerçekten beni üzen bir şarkı, en azından albüm için aynısını söylememekteyiz.

 

 

1. Dünya Günlükleri – Adamlar

Ve geldik bence (Rüyalarda Buruşmuşuz ile beraber) 2010’ların en iyi albümüne… Kabul ediyorum, bunda gerçekten Adamlar’a karşı duyduğum pozitif ön yargı etkili olabilir çünkü yalnızca bir grubun on yıllık bir periyottaki en iyi iki albüme sahip olması istatistiksel olarak çok da mantıklı değil. Fakat albümler öyle böyle değil arkadaş… Beni Adamlar’la gerçek anlamda tanıştıran albüm bu ve dinler dinlemez âşık olduğumu dün gibi hatırlıyorum. Şok olmuştum; “Bu Adamlar hep bu kadar iyi miydi yahu?” diye sorgulamıştım.

 

Zombi gibi manyak bir başlangıç, Yoruldum ile bir anda tam ters yönde psychedelic bir dönüş, albümün devamında Derine İndikFelek gibi daha enerjisi düşük, melankoliyi hissettiren, sonrasında DoldumBenden Bana gibi melodik, âdeta viral parçalar. Zaten Sarılırım Birine hakkında gerçekten konuşmaya gerek yok; 6 dakika 33 saniyelik bir efsane.

 

Bu albümde beni en çok etkileyen şeylerden biri de önceki albümleriyle (Rüyalarda Buruşmuşuz) kıyaslandığında kullanılan enstrümanların tamamen aynı, yani tipik iki gitar, bir basgitar ve bir bateri kurulumu olmasına rağmen elde edilen “sound” tamamen bu albüme özgü, önceki gibi “sıradan” değil. Bunda elbette ikinci gitarın solist değil başka ayrı bir gitarist tarafından çalınmasının etkisi vardır kuşkusuz ama bu albümün aslında yapımının ne kadar iyi olduğunun, Adamlar’ın da müzikal anlamda ne kadar yaratıcı olabileceğinin bir göstergesi. Bir röportajlarında kalıcı bir proje yapmış olmak istediklerini söylemişlerdi, bence daha başarılı olamazdılar.

 

 

 


 

Fotoğraf: C D-X, Unsplash.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir