Bu haftaki yazımda, seçim propagandalarında sürekli konu edilen, Kıbrıs müzakerelerinde toprak ve mal paylaşımı başlığı altında oldukça önemli bir yere sahip olan Maraş konusunu ele almaya çalışacağım.
1974 yılından beri askerî bölge olarak KKTC yönetimi tarafından Maraş Bölgesi’nin sahil kısmı, kapalı olarak tutulmaktadır. Yıllarca Kıbrıs müzakerelerinde pazarlık kozu olarak elde tutulan bu bölge, son zamanlarda çok daha farklı bir boyutta ele alınmaya başlandı.
Kıbrıs Vakıflar İdaresi, Maraş Bölgesi’nin büyük oranda 3 farklı vakfa ait arazilerden oluştuğunu, bunların Lala Mustafa Paşa, Abdullah Paşa ve Hacı Bilal Ağa vakıfları olduğunu, ellerinde orijinal İngiliz tapularının yer aldığını, bu araziler İngiliz sömürge yönetimince 1900’lü yıllarda yasa dışı olarak şahıslara devrettiğini açıklamıştır. Bu sebeple Maraş Bölgesi’nin vakıf malı olduğunu, şahıslara devri, hem vakıf yasalarına, hem İngiliz İdaresi yasalarına, hem de uluslararası yasalara göre yasa dışı kabul edildiği tezini savunmaktadır.[1]
Bu konuda, geçtiğimiz günlerde basına demeç veren Türkiye’nin Avrupa Konseyi Eski Daimî Temsilcisi Büyükelçi Daryal Batıbay’ın söylemleri oldukça dikkat çekiciydi. Batıbay, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yüksek Mahkeme’nin ilgili kararlarından sonra ‘Maraş Evkaf malıdır’ argümanının sonlandırılması gerektiğini belirtti. Ekim 2019’da Yüksek Mahkeme de ‘TMK Maraş’a ilişkin karar alırken, 1974 tapu kütüklerini esas alır, bunun öncesinde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığını sorgulama yetkisi yoktur’ dedi” sözleriyle hatırlattı.[2]
Görünüşe göre, Yüksek Mahkeme 1974 tapuları esas alınmalıdır derken, Vakıflar İdaresi ısrarla Maraş’ın vakıf malı olduğu tezini sürdürmeye devam edeceğe benziyor. Hatta Vakıflar’ın resmî internet sitesinde konu ile ilgili olarak “Vakıf malını ele geçirmek, hangi zaman diliminde kim tarafından yapılmış olursa olsun insanlık suçudur.” sözleri yer alıyor.
Geçtiğimiz günlerde Mağusa İnisiyatifi aktivisiti Okan Dağlı, resmî twitter hesabından bir harita paylaştı. Bu harita aynı zamanda Vakıflar İdaresinin resmî sayfasında da yer almaktadır. Peki bu haritayı özel kılan ana sebep neydi? Haritaya göre Açık Maraş’ın neredeyse tamamı Lala Mustafa Paşa Vakfına ait görülüyor. Yani şu anda kullanıma açık olan ve KKTC tapularına sahip olan insanların yaşadığı yerlerden bahsediyoruz. İşte işin trajikomik kısmı da burada. Hani Vakıflar İdaresi açık açık diyor ya “vakıf malını ele geçirmek insanlık suçudur” diye. Şimdi sormazlar mı size, KKTC nasıl oluyor da Lala Mustafa Paşa Vakfı’na ait yerlere tapu çıkartıp insanlara dağıtabiliyor? Yani KKTC insanlık suçu mu işledi Vakıflar İdaresine göre?
İşin sırrı tam da bu noktada. Eğer Vakıflar İdaresi savunduğu tezinde samimi ise, çok acil şekilde KKTC’yi vakıf mallarını tapulandırdığı ve insanlara dağıttığı için dava etmelidir. Lala Mustafa Paşa Vakfına ait vakıf mallarını nasıl olur da KKTC tapulandırabilir? Yani İngiliz döneminde el değiştirmiş olması kabul edilmiyor ama KKTC döneminde el değiştirmiş olması kabul mu görülüyor? Bu konuda Vakıflar İdaresinden bence bir açıklama yapılması gerekmektedir.
Öte yandan bir de Türkiye’nin Maraş konusuna bakışı oldukça dikkat çekicidir. Bilindiği üzere T.C. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2017 yılında, Kıbrıs müzakerelerinin yoğun olduğu bir dönemde “Eğer Maraş’ı tamamen halkın istifadesine sunmak istiyorsanız Erenköy-Güzelyurt birleştirilip KKTC’ye bırakılır, açık-kapalı Maraş Güney Kıbrıs’a bırakılır.” ifadelerini kullanmıştı.[3]
Bu açıklaması üzerine sizce Vakıflar İdaresi ne yaptı? Bir tepki gösterdi mi? “Böyle bir şey kabul edilemez. Maraş vakıf malıdır. Siz kimin malını Rum’a veriyorsunuz Sn. Erdoğan?” gibi bir açıklamasına rast geldiniz mi? Şahsen ben böyle bir açıklamayı hâlâ görebilmiş değilim.
Şubat 2020’de ülkemizde “Maraş Toplantısı” yapılmıştı. Epey gündem olan o toplantıda T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Kapalı Maraş’ta arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğu tespit edilmiştir. Bu vakıf arazileri, 1950’li yıllarda İngiliz sömürge yönetimi tarafından hukuka aykırı şekilde üçüncü şahıslara devredilmiştir ve buna ilişkin arşiv kayıtları da mevcuttur.” ifadelerini kullanmıştı.[4]
Türkiye’nin tutumu bu noktada çok değişken ve karmaşık. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017’de pazarlık kozu olarak “Açık-Kapalı Maraş Rumlara verilsin.” derken, Yardımcısı Fuat Bey ise 2020’de “Maraş vakıf malıdır.” diyebiliyor.
Maraş konusunda bence tüm kesimler tutarlı davranmalıdır. Sürekli değişken söylemler ve politikalarla canınız çektiğinde “Maraş’ı iade edelim.” deyip, canınız çekmediğinde ise “Maraş vakıf malıdır.” söylemine başvurursanız, hem uluslararası toplum, hem de kendi toplumunuz önünde güvenilirliğinizi kaybedersiniz.
Son olarak buradan Vakıflar İdaresine seslenmek istiyorum. Açık Maraş’ın neredeyse büyük bir kısmını oluşturan KKTC tapulu yerlerin derhâl Lala Mustafa Paşa Vakfına ait vakıf malları olduğunu ilan edip, KKTC’ye karşı hukuk mücadelesine başlayın lütfen. İşte o zaman samimiyetinize inanacağız.
Vakıflar İdaresinin resmî sitesinde yer alan ve aktivist Okan Dağlı’nın gündeme getirdiği bahsi konu vakıf mallarını gösteren haritada da görüldüğü üzere Açık Maraş’ın büyük bir kısmı Lala Mustafa Paşa Vakfına ait olduğu görülmektedir.
Referanslar
[1] Site Editörleri. (n.d.) Maraş Hakkındaki Bilgi ve Belgeler. Evkaf.
[2] Ülker A. Ö. (2020). “Maraş’ı açmak yok, mağduriyeti gidermek var”. Yenidüzen.
[3] Site Editörleri. (2017). Erdoğan: Açık Maraş-Kapalı Maraş Rumlara iade edilebilir. Sputnik.
[4] Site Editörleri. (2020). Maraş’ın büyük çoğunluğu vakıf malıdır. Havadis.
Fotoğraf: TomasNY, İngilizce Vikipedi.
Maraş konusunda ilginç bir bakış açısı ve ince bir eleştiri .Bu konuda vakıflar dairesi ve gelmiş geçmiş bütün k.k.t.ç hükümetler ve Türkiye’nin hükümetleri de aynı davranış içerisinde bulundular bunlar hic mi oturup bu konuyu görüşmüyorlar.İlginç bir konu seçmişsin.çok ilginç konularda buluşmak dileği ile kalemine kuvvet