Türkçe AB Dili Olmalı!

Türkçe, Kıbrıs Türk toplumunun ana dili olmasından ötürü 1960 yılında Kıbrıs Rum toplumu ile kurulan müşterek Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmî dillerinden biridir. Ada bölünmeden önce Kıbrıslı Türkler sadece hukuken değil, fiilen de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortağı iken tüm resmî dokümanlar Türkçe dilinde de yazılır ve kullanılırdı. Her ne kadar Kıbrıslı Türkler artık bu cumhuriyetin sadece hukuken ortağı olsalar da fiilen kullanımı pek yaygın olmamakla birlikte resmî belgelerin bir çoğunda hâlen Türkçe dili kullanılmaktadır. Fiilen yalnızca Kıbrıslı Rumların kontrolünde olan Kıbrıs Cumhuriyeti 2004 yılında Avrupa Birliği (AB) üyesi olmuş ve böylelikle anayasadan doğan hakları ile Kıbrıslı Rumların yanı sıra Kıbrıslı Türkler de AB vatandaşı olmuşlardır. Ancak, her ikisi de AB vatandaşı olan bu toplumun mensupları AB içerisinde ana dillerini eşit şekilde kullanamamışlardır. Bunun sebebi ise, Kıbrıs Cumhuriyeti üye ülke olduktan sonra ülkenin resmî dillerinden olan Türkçenin AB’nin resmî dili hâline gelmemesidir.

 

AB’nin şu anda 24 tane resmî dili vardır. Yunanca bunlardan biri iken, ne yazık ki Türkçe değildir. Her yeni bir ülke AB üyesi olduğu zaman, ülkenin resmî dili de AB resmî dillerinden biri hâline gelmektedir.[1] Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti üye ülke olduğu zaman Yunanca dili AB üyesi olan Yunanistan’ın resmî dili olmasından ötürü 1981’den beridir AB’nin resmî dillerinden biriydi. Bu da şu demek oluyor ki Kıbrıs Cumhuriyeti kendi namına hiçbir dili AB resmî dili yapmamıştır.

 

Geçtiğimiz günlerde Türkçenin resmî AB dili olarak tanınması tekrardan gündeme gelmişti. Siyaset alanında eğitim almış bir Kıbrıslı Türk olarak bu konu her zaman ilgi odağımda olmuş ve hatta yeri geldikçe ve fırsat buldukça bunu dillendirmiş, “Türkçe neden AB dili değildir?” diye sormuştum. İlk olarak, 2016 yılında Kıbrıs’ın kuzeyinden ve güneyinden gelen sivil toplum kuruluşları ile birlikte gerçekleştirdiğimiz, Brüksel’de bulunan AB Parlamentosu binası ziyareti sırasında, parlamentodaki çeviri sisteminde görev alan birine bu soruyu sorduğumda aldığım cevap, dil ve çeviri konusunun çok masraflı bir iş olduğu ve yeni bir dilin eklenmesinin yüksek maliyetli bir şey olduğuydu. Diğer bir seferde ise, belki de bu konuda etki sahibi olabilecek en önemli kişi olan o dönemin Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani’ye Lefkoşa’ya gerçekleştirdiği bir ziyareti sırasında bu soruyu sorma fırsatı edinmiş ve aldığım cevapta hayal kırıklığına uğramıştım. Kendisi verdiği cevapta büyük bir gaf yaparak (veya kasıtlı olarak) Kıbrıslı Türklerden azınlık olarak bahsetmiş (Turkish minority in Cyprus…), Türkçenin ise şu anda AB dili olmasına bir gerek duyulmadığını, zaten olası siyasi bir çözümde AB dili olacağını söylemişti.

 

Aldığım her iki cevap beni tatmin etmese de -ve hatta hayal kırıklığına uğratsa da- bunun biz Kıbrıslı Türklerin anayasal hakkı olduğunu ve kullanılmaması durumunda AB vatandaşları arasında ayrımcılığa yol açtığının bilincindeyim. Ancak, bu konuda ümidimi kaybetmememin en büyük sebebi benim gibi sivil toplum aktivistlerinin yanı sıra AB kurumları içerisinde de sesimizi duyurabilecek Kıbrıslı Türk bir parlamento üyesinin bulunmasıdır. 2019 yılında Avrupa Parlamentosu üyeliğine seçilen Niyazi Kızılyürek, Türkçe’nin AB’nin resmi dilleri arasına girmesi için çalışacağını ve bunun AB vatandaşı olan Kıbrıslı Türklerin hakkı olduğunu defalarca söylemişti.[2] Ayrıca, üye olduktan sonra parlamentoda ana dilini konuşamayan tek üye olduğunu belirtmişti.[3] Bunun yanı sıra, Kızılyürek, Türkçenin AB’nin resmî dili olması için çalışma başlatmış ve bu yönde önemli bir adım atarak, Eylül 2019’da Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Junker’e bir mektup göndermişti.[4]

 

Bu girişimlerin yanı sıra, geçtiğimiz haftalarda Avrupa Parlamentosuna hitaben bir imza kampanyası başlatıldı. Kıbrıslı Türk sivil toplum aktivisti olan Derya Beyatlı tarafından “AB Vatandaşı Olarak Türkçe Konuşan Kıbrıslıların Ayrımcılığı” başlıklı imza kampanyası, Kıbrıslı Türklerin anayasal hakkı olan ana dillerini birlik içinde kullanamamasına ve bu durumun da AB Temel Haklar Sözleşmesi’nin 21. Maddesi’ni ihlal ettiğine vurgu yapmaktadır.[5]

 

Gerek genç bir siyaset bilimci olarak, gerek haklarının farkında olan genç bir sivil toplum aktivisti olarak, gerekse bir Kıbrıslı Türk olarak bu hak ihlali ve beraberinde gelen ayrımcılık beni fazlasıyla rahatsız etmekte. Eğer siz de bu hak ihlalinden ve maruz kaldığınız ayrımcılıktan rahatsızlık duyuyorsanız parlamentoya gönderilen kampanyaya siz de buradan imzacı olabilirsiniz. Gelin hep birlikte bir adım atalım ve hak ihlaline, ayrımcılığa karşı “Biz de varız, buradayız.” diyelim!

 


 

Referanslar

[1] Site editörleri. “EU Languages”. Avrupa Birliği resmî sitesi.

[2] Site editörleri. (2019). “‘Türkçe’nin Avrupa Birliği’nin çalışma dilleri arasına girmesini istiyorum'”. Yenidüzen.

[3] Site editörleri. (2019). “Kızılyürek: ‘Parlamentoda ana dilini konuşamayan tek AP milletvekili benim'”. Kıbrıs Postası.

[4] Site editörleri. (2019). “Juncker’den Kızılyürek’e Türkçe’nin AB’nin resmi dili olması konusunda yanıt”. Kıbrıs Postası.

[5] Site editörleri. (2020) “Petition No 0754/2020 by Derya Beyatli (Cypriot) on the discrimination of Turkish speaking Cypriots as EU-citizens”. Avrupa Parlamentosu.

 

Fotoğraf: Capri23auto, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir