Döviz Krizi mi Yoksa Ekonomik Kriz mi?

Türkiye’nin 2010 yılından beri alınan politik kararlardan dolayı yaşadığı siyasi değişim hepimizin malumu. Buna bağlı olarak da 2013 yılından beri dolar/TL paritesi sürekli olarak artıyor. Kimi zaman bu güncel küçük çaplı olaylardan dolayı kimi zaman ise kısa dönemli çarpıcı olaylardan dolayı, mesela Rahip Brunson olayı.

 

Kısa dönemli, gündeme dayalı olumlu, piyasa beklentilerine karşılık veren olaylar dolar/TL paritesine olumlu yönde etki yaratsa da paritede sert bir düşüş veya uzun vadede aşağı doğru bir trend görmek şu anda birçok analizci ve ekonomist tarafından, yapısal reformlar hayata geçirilmediği takdirde beklenmiyor.

 

Mesela Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması, düzgün bir sistem ve tam bağımsız bir MB yapısında facia niteliğinde olması gerekir, bu yüzden sağlık sorunları veya hukuksuzluk faaliyetleri tespiti dışında MB başkanları görevden alınmamalıdır.

 

Türk lirasının seyrinin uzun zamandır değer kaybında olmasından ve siyasi olarak gündem olan birçok konudan kolayca etkilenmesinden ve birçok “basit” ve “gündelik” olumlu gelişmelerden de olumlu kısa dönemli bir reaksiyon göstermesinden ekonominin sağlam bir temelde oturmayıp, ne kadar kırılgan olduğu gözlemlenebilmekte.

 

Birçok uzmana göre ekonominin kırılgan ve negatif durumun göstergeler şu şekilde:

Prof. Engin Kara artan dış borcun döviz artışıyla beraber kısır bir döngü yarattığını ve paritenin daha da artmasına sebep olduğunu dile getiriyor. Ayrıca beklentilerin de olumsuz yönde hareket etmesi paritedeki artışı kamçılıyor. Bu sorunun kredi kaynaklarıyla çözülmeye çalışılması Sayın Kara’ya göre beyhude ve “taşıma suyla değirmen çevirmeye” benziyor ve bu durum kamuda da cari dengesizlik sağlayıp borç yükünü artırıyor.

 

Bu noktada atlamadan not edelim ki tüm bu yazdıklarımız Türkiye’nin risk priminin artmış olduğuna işaret. Nasıl ki fizikte Newton’nun kanunları var ise, finansta da ana kavramlardan bir tanesi risk arttık sonra getirinin artması gerektiğidir. Bu bağlamda bazı uzmanların önerdiği, yanlış olmadıkları fakat sorunların çözümü için yeterli olmayan ve yapısal reformlar yapılmadan sadece palyatif bir destek görevi gerçekleştirecek faiz artırımlarının -ki 19 Kasım 2020 kararı MB tarafından verildi- kalıcı bir etki yaratması beklenemez.

 

Bu durum mevcut krizin sadece döviz krizi olmadığını bir kez daha kanıtlar nitelikte, çünkü krizin çözümü maalesef sadece merkez bankasının ve siyasi erklerin verece para politikaları ile çözülemeyecek boyutta.

 

Dr. Mahfi Eğilmez bahsedilen krizin çözümünün yapısal reformlardan geçtiğini ve başta ekonomik reformlar olmakla birlikte hukuki ve siyasi reformların da en az ekonomik reformlar kadar etkili olduğunu belirtti. Yapısal reformların objektiflikten ve standartlaşmamış olması ne yazık ki birçok siyasi erkin bunları kolayca dillendirmesini ve medyadan farklı algılar oluşturmasına sebebiyet vermektedir. Dr. Mahfi Eğilmez reformlarla ilgili güzel bir özet geçip yapısal reformların en güzel örneklerinin bazılarının Atatürk devrimleri olup Medeni Kanun’un en bariz örnek olduğunu vurgulamıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti’ndeki siyasiler her ne kadar mevcut krize sanki sadece döviz krizinden ibaretmiş gibi faizlerin yükseltilmesi ile çözüm bulmaya çalışsa da, COVID-19 pandemisinin yaşandığı bu günlerde reel sektörün ve piyasanın ihtiyacı olanın yüksek faiz olmadığı aşikâr. Pandemi dönemi zaten kâr oranı ve cirosu düşen birçok işyerinin maliyetlerini azaltma yönüne gittiği, hatta birçok işverenin çalışanlarını işten çıkartma planları yaptığı fakat siyasi kararlarla bunların engellendiği herkesin malumu. Bunlar düşünüldüğünde faiz artışının etkisinin kısa vadeden öteye gidemeyeceği konusunda birçok uzman hemfikir.

 

Krizin çözümü için yapısal reformların ülkeyi daha eşitlikçi ve adil bir yapıya dönüştürmesi, mesela tekrardan parlamenter bir sisteme geçiş ile ülkedeki herksin, cumhurbaşkanından sokaktaki bir vatandaşa herkesin eşit ve adil bir şekilde yargılanabileceği bir yapının oluşması ve yargının, yürütme ve yasamadan sözde değil öz ve pratikte tam bağımsız olması gerekir. Fakat bunun yapılması için doğru sektörlerin ve bilimin ışığında bir yönetim ve ekonomik model anlayışı düzenlenmesi gerekir.

 


 

Referanslar

Dr. Mahfi Eğilmez: Site editörleri. (2020). “Mahfi Eğilmez: ‘Gerçek yapısal reform Atatürk devrimleridir’.” ParaAnaliz.

Prof. Daron Acemoğlu: Site editörleri (asıl kaynak: t24.com.tr). (2020). “Prof Daron Acemoğlu: Türkiye 20 yıl geriye gitti”. ParaAnaliz.

Prof. Engin Kara: Engin Kara. (2020). “Türk Lirasındaki Düşüş Kalıcı Olur mu?”. Engin Kara Blog.

 

Kapak görseli için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir