Çevre Duyarlılığı ve Yeşil Kimya Bilinci

Yeşil kimya; insanlara, hayvanlara, bitkilere ve çevreye zararlı maddelerin kullanımını azaltmak veya ortadan kaldırmak maksadıyla, kimyasal ürün ve süreçlerin eko uyumlu tekniklerle tasarlanması olarak tanımlanır. Yeşil kimya bilinci bir çok toplumda yeterli düzeyde olmamakla birlikte gün geçtikçe daha da kötüye gitmektedir.

 

“Peki bu yeşil kimya bilinci topluma nasıl kazandırılmalıdır?” ve “Çevre dostu nasıl olunmalıdır? soruları önem arz ediyor. Toplumda, özellikle gençlerde yeşil kimya bilincinin oluşması ve bu bilincin bizden sonraki nesillere aktarılması çevreye olan duyarlılığı artırma yönünde çok etkili olacak ve belkide küresel ısınma gibi sorunları yavaşlatmaya yarayacaktır. Yeşil kimya bilincini kazanmanın en önemli yollarından biri ise israfı azaltmaktır. Öncelikle herkes kendi evindeki israfları azaltmalı veya farklı yollarla yeniden değerlendirmelidir. Örnek verilecek olursa; bulaşık yıkarken veya diş fırçalarken su israfını azaltmak adına musluğu kapatmayı öğrenmeliyiz. Artık küçülen veya eskiyen kıyafetleri atmak yerine market alışverişlerinde kullanmak üzere bez çanta haline getirebiliriz. Bu durum naylon kullanımını da azaltacak ve yeşil kimya bilincine örnek bir adım olacaktır. Mutfaktaki gıdasal israflar farklı alanlarda değerlendirilebilinir. Limon kabuklarını atmak yerine temizlikte kullanmak deterjan gibi zararlı kimyasal içeren ilaçların kullanımını azalttığı gibi israfı da azaltacaktır.

 

Bir diğer önemli nokta ise gençlerin geri dönüşüm projelerine verdiği destektir. Özellikle plastikler için yapılan geri dönüşüm projeleri çevreyi koruma adına büyük önem taşımaktadır. Örneğin, pet şişe kullanmak yerine cam şişe kullanımı çevreyi korumaya yönelik atılacak olan en önemli adımdır. Çünkü plastik kullanımı hem çevreyi hemde canlı yaşamını çok büyük oranda etkilemektedir. Özellikle suda yaşayan canlılar plastik atıklardan dolayı ölmekte ve sular kirlenmektedir. Gençlerde plastik kullanımını durdurma bilinci oluşturulduğu taktirde çevre kirliliği büyük oranda azalacaktır. 1994 yılında yapılan bir araştırmaya göre 15-20 milyon ton zehir salıveren kimyasal stoklar, endüstriyel sektörler tarafından havaya, karaya ve suya bırakılmıştır.

 

Bu salıverilen zehirlerin oranı:

Hava: %68,9

Yer altı: %15,4

Kara: %12,8

Su yüzeyi: %2,9 şeklindedir.

 

Son yıllarda kimyasal atıkları azaltmak ve buna bağlı riskleri en aza indirme temeli üzerine ortaya çıkan yeşil kimya kavramı günümüzde çok sık kullanılmaya başlanmıştır. Çevre dostu ve organik ürünlerin tümü yeşil kimya uygulamaları ile sentezlenip üretilmektedir. “Peki bu sentezlerin en önemli özelliği nedir?” diye sorulacak olunursa, yeşil kimya uygulamalarıyla sentezlenen ürünleri çevre dostu kılan en önemli özelliklerden biri katalizör kullanılmamasıdır. Katalizör kullanılmadan sentezlenen ürünler çoğunlukla yeşil bir uygulamadır ve çevreye zararlı değildir. Bu çevre dostu ürünleri sentezlerken dikkate alınan 9 prensip vardır. Bunlar sırasıyla:

        • Emniyetli olmalı.
        • Atık içermemeli.
        • Atom verimliliği olmalı.
        • Çevreye zararlı olmamalı, çevre tarafından kabul edilmeli.
        • Yenilenebilir materyaller içermeli.
        • Tek adımda olmalı ve tekrar edilebilir olmalı.
        • Basit şekilde ayrılarak saflaştırılmalı.
        • Enerji verimliliği olmalı.
        • %100 verim veya %100’e yakın verimliliğe sahip olmalıdır.

 

Son olarak çevre bilincini kazanmak adına doğaya daha duyarlı olmalı, çoğunlukla çevre dostu olan ürünleri kullanmaya özen göstermeli ve plastik kullanımını oldukça azaltmalıyız. Unutmayalım ki biz doğayı korudukça doğa da bizi korur.

 


 

Kapak görseli için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir