Geçtiğimiz günlerde Ukrayna’nın Rusya sınırındaki Donbas bölgesinde yeniden alevlenen askerî gerilim Avrupa’da Yugoslav iç savaşlarından beri patlak vermesi muhtemel en büyük savaşın tekrar gündeme gelmesine sebep olmuştur. Ukrayna ve Rusya arasındaki ateşkesin bir sona geleceği tahmin edilirken, uluslararası arenada Rusya üzerindeki politik ve ekonomik baskının artırılıp artırılmayacağı merak konusudur. Bu yazının hedefi 2014’ten beri süregelen ve şu ana kadar 14.000 kişinin ölümüne neden olan bu gerginliği incelemektir.[1]
2014 yılında, dönemin Ukrayna hükûmetinin Rusya ile ekonomik ilişkilerini güçlendirmek adına Ukrayna-AB Ortaklık Antlaşmasını ertelemesi üzerine meydana gelen Euromaidan gösterileri (Ukrayna Devrimi olarak da bilinmektedir) ve göstericilerin Kiev’de devlet binalarını ele geçirip Rus yanlısı devlet başkanı Yanukoviç’i kaçmaya zorlamasıyla birlikte ilk olaylar patlak vermişti. Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde Rus askerleri Kırım Parlamentosu’nu işgal etmiş, bu işgalin ardından Rus yanlısı Kırım Parlamentosu Ukrayna’dan ayrılıp Rusya’ya bağlanmak için bir referandum düzenleyeceklerini açıklamıştı. Bu şaibeli referandumun sonucunda büyük oy çoğunluğuyla, Kırım Ukrayna’dan ayrılıp Rusya’yla birleşmiştir.[2]
Yine aynı dönemde AB’ye katılmak istemeyen etnik Rusların çoğunlukta olduğu Doğu Ukrayna’nın Donbas bölgesinde Rus destekli ayrılıkçı güçler ve Ukrayna askerî güçleri arasında çatışmalar meydana gelmeye başlamış, Donbas bölgesini oluşturan Donetsk ve Luhansk Ukrayna’dan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Rus politikacı Sergey Kurginyan bölgeye yapılan silah desteğini itiraf etmiştir. Bölgede araştırma yapan gazetecilerin ve politikacıların ortak görüşleri bölgedeki ayrılıkçı güçlerin kendi kendilerine oluşmuş bir halk ordusu değil Rusya tarafından görevlendirilmiş, askerî eğitimli güçler olduğu yönündedir. Bu durumda ortada görünen, Rusya’nın bu güçleri desteklemesi değil, Ukrayna’ya dış bir güç tarafından ithal edilen askerî çatışmadır. Bu da Rusya’nın bölge üzerinde kontrolünü artırmak için iç çatışma yarattığı tezini desteklemekte ve Ukrayna’da bir iç savaş değil bir işgalin söz konusu olduğunu bize göstermektedir. Temmuz 2014’te ayrılıkçı güçlerin yanlışlıkla bir Malezya yolcu uçağını vurup 300’e yakın insanın ölümüne neden olmaları sonrasında Ukrayna bu paramiliter güçleri bastırmış ve neredeyse bölgedeki kontrollerini kaybetmelerini sağlamıştı. Ancak 27 Ağustos 2014 tarihinde Rus tanklarının bölgeye girmesi ve 80 kişinin ölümüyle sonuçlanan Novosvitlivka köyünü işgal etmesiyle etmesiyle Rusya’nın sınır ihlali ve toprak ilhakı gizliliğini yitirmiş, olaylar Rusya ve Ukrayna arasında açık bir savaşa dönüşmüştür. 2014 yılından beri bu bölgede askerî çatışmalar ara ara devam etmektedir. Sadece 2018 yılında ateşkes sekiz kez bozulmuş ve yine birkaç gün önce çatışmalar tekrar şiddetlenmeye başlamıştır.[3] Mart ayının son günlerinde artık iyiden şiddetlenen çatışmalarda Donetsk bölgesinde dört Ukrayna askeri ölürken, sınırın Rus tarafında silahlanmanın arttığı gözlemlenmiştir.[4]
Yaşanan bu çatışmalar süresince Rus destekli güçler aynı zamanda insan hakları ihlalleriyle de suçlanmışlardır. İddialara göre 2014 yılından beri gizli İzolyatsiya hapishanesinde Rusya’nın işgaline karşı çıkan politik ve askerî mahkûmlar sistemik işkenceye maruz bırakılmaktadırlar. Eski mahkûm, gazeteci ve yazar Stanislav Aseyev verdiği röportajda mahkûmların dövüldüklerini ve elektroşok işkencesine maruz kaldıklarını anlatmıştır.[5] Bununla beraber mahkûmlar yalan suçlamalarla 20 yılı aşkın cezalara çarptırılmaktadırlar. Rus otoriteleri bu hapishanenin varlığını inkâr etmeye devam etmektedirler.
Rusya’nın Ukrayna ve Kırım’a da yığmaktan çekinmediği nükleer silahları, uluslararası örgütlerin ve birliklerin yapabileceklerini Rusya’yı politik olarak kınama ve ekonomik yaptırım uygulamakla kısıtlamaktadır. AB’nin, Polonya sınırında meydana gelen agresif Rus militarizmine karşı, ABD ve NATO desteği olmadan gerçek bir etkisinin olması zor olacaktır. NATO son gerilim hakkında kaygılarını dile getirmiş, ABD de herhangi bir çatışma durumunda Ukrayna’nın yanında yer alacağını belirtmiştir. Ancak bu kınamalar, Rusya tarafından Ukrayna’ya herhangi bir askerî yardım yapılması hâlinde sınırdaki gerilimin artacağı ve Donbas’taki askerî çatışmaların daha da alevleneceği şeklinde üstü kapalı bir tehditle karşılanmıştır.[6]
Tabii ki Rusya’nın eski Sovyet ülkelerinin tam bağımsız olmalarına ya da kendisine ekonomik ve ideolojik olarak ters düşen Avrupa Birliği’yle sıkı ilişkiler içine girmesine karşı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda Rusya’nın Kırım’a yığdığı bu askerî gücün ve akabinde şaibeli bir referandumla kendilerine bağlamalarının tamamen kendilerine bağlı Ukrayna eski devlet başkanı Yanukoviç’in güçten düşmesi nedeniyle olduğu söylenemez. Rusya için endişe verici asıl neden, Ukrayna’nın AB ve NATO adaylığının kendilerinin bölge üzerindeki politik hegemonyasını tehdit etmesidir.
Bu çatışmalarda Doğu Ukrayna’daki kaya gazı rezervlerinin ve Kırım sularındaki doğal gaz rezervlerinin önemi de yadsınamaz. Ukrayna Avrupa’da kaya gazı çıkarılmasını yasaklamamış tek ülkedir. 2013 yılında ülkede askerî çatışmalar başlamadan önce Chevron ve Shell gibi dev enerji şirketleri Ukrayna ile milyar dolarlık anlaşmalar imzalamış ancak çatışmaların başlamasıyla mücbir sebeplere dayanarak anlaşmaları ertelemiş ya da iptal etmişlerdir. Daha önce de belirttiğim gibi hedef Ukrayna’nın ekonomik gücünü kırmaksa, bu bölgelerin kontrolünün Ukrayna’dan alınması Rusya için büyük önem arz edecektir.[7]
Rusya, sınır komşusu Ukrayna’nın politik ve ekonomik olarak yüzünü Batı’ya çevirmesini öngören politikaları durdurmak için bölgeyi istikrarsızlaştırıp altyapıda büyük hasara neden olarak hükûmetin dikkatini dağıtmayı hedeflemekte, aynı zamanda bölge üzerinde politik ve askerî kontrolü sağlayabilmek için de kendisine bağlı etnik Ruslardan oluşan paramiliter güçleri kullanmaktadır. Bu politikanın aynı zamanda Rus devlet başkanı Putin’in Rusya’daki Batı karşıtı ve milliyetçi kitleler nezdinde popülaritesini %80 artırdığını da unutmamak gerekir.[8] Hâl böyleyken, Ukrayna’nın ekonomik ve stratejik öneminin farkında olan ve bölgesinde hâkimiyeti kaybetmek istemeyen Rusya’nın ABD ve AB’nin ağır ekonomik yaptırım ve askerî müdahale tehditlerine karşın ne yapacağı merak konusu olmaktan öte, endişe verici ve gerilimli bir süreçte geriye sayımı başlatmıştır. Rusya’nın tehditler karşısında geri adım atmaması ve saldırganlığını devam ettirmesi ve Ukrayna’ya saldırması durumunda bölgede, Avrupa ve Amerika’nın da dâhil olması muhtemel bir çatışma riski ve getireceği krizler tüm politik dengeleri değiştirecek bir domino etkisi yaratacaktır. Bekleyip görmekten ve aklıselimin galip gelmesini beklemekten başka yapacak pek bir şeyin olmadığı bu krizi hep birlikte dikkatle takip etmeye devam edeceğiz.
Kaynakça:
[1] Site editörleri. (2021). Ukraine accuses Russia of ‘aggravating’ situation in Donbass. DW News.
[2] Fisher, M. (2014). Everything you need to know about the Ukraine crisis. Vox.
[3] Site editörleri. (2018). Several killed amid surge in violence in Ukraine. DW News.
[4] Kramer, A. E. (2021). Fighting Escalates in Eastern Ukraine, Signaling the End to Another Cease-Fire. The New York Times.
[5] Site editöleri. (2020). Eastern Ukraine: Systematic torture in prison. DW News.
[6] Site editörleri. (2021). Russia warns NATO against deploying troops to Ukraine. Al Jazeera.
[7] Batkov, S. (2015). Russia’s silent shale gas victory in Ukraine. EURACTIV Media.
[8] Amadeo, K. (2020). Ukraine Crisis Summary and Explanation. The Balance.
Kapaktaki görsel için tıklayınız.