Avrupa İklim Yasası Üzerine

Geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi iklim değişikliği ile mücadele için hazırlanan Avrupa İklim Yasası üzerine uzun süredir sürdürdükleri müzakereleri sonuca bağladı. Bu gelişmenin öncesindeki süreci özetleyecek olursak Aralık 2019’da Avrupa Konseyi, 2050 yılına kadar Paris Anlaşması’nın hedefleri doğrultusunda üyelere sunulacak ortak bir çerçeve oluşturmaya yönelik adımlar atma konusunda hemfikir olmuştu. Tüm üye devletlere fayda sağlayacak, aynı zamanda farklı ülkelerin başlangıç noktalarını dikkate alacak, uygun maliyetli ve sosyal açıdan dengeli bir süreç tasarladıklarını açıklamıştı. Ardından Mart 2020’de Avrupa Yeşil Anlaşması’nın önemli bir parçası olarak olası bir AB İklim Yasası önerisi kabul edildi. Aynı yılın eylül ayında Komisyon, kapsamlı bir etki değerlendirmesi ve 2030 hedef iklim planı üzerine bir bildiri yayınladı. Aralık ayında Avrupa Konseyi genel yaklaşımını benimsemesinin ardından Konsey ve Parlamento nihai metin üzerinde bir anlaşma sağlamak amacıyla bir dizi üçlü toplantılara başlama kararı aldı.

 

Avrupa İklim Yasası aslında Komisyon Başkanlığının siyasi yönergelerinde belirtilen Avrupa Yeşil Anlaşması’nın bir parçasıdır ve Avrupa’yı 2050’ye kadar ilk iklim nötr kıta yapmayı ve bu sayede Avrupa endüstrilerinin rekabet gücünü artırırken, etkilenen bölgeler ve işçiler için de daha adil bir geçiş süreci sağlamayı hedefler. Aynı zamanda yasa, AB’nin iklim çalışmaları için uzun vadeli bir yön belirleyerek mevcut AB politikalarını tamamlamayı, yatırımcılar ve işletmeler için öngörülebilirlik sağlamayı, aynı zamanda şeffaflık ve hesap verebilirliği arttırmayı amaçlamaktadır. Genel olarak çevre sorunlarını hafifletirken AB ekonomisinin sürdürebilirliliğini de geliştirecek şekilde tasarlanmıştır; örneğin Avrupa bazlı şirketlerin temiz teknoloji ve temiz üretim alanlarında rekabet gücünü artırmak hedefler arasında yer almaktadır.

 

Yasanın dayandığı Avrupa Yeşil Anlaşması’nın amaçlarıysa döngüsel ekonomi tipine geçerek kaynakların verimli kullanımını artırmak ve çevre kirliliğini azaltarak biyoçeşitliliği eski zenginliğine kavuşturmaktır. Plan, gerekli yatırımları ve mevcut finansman araçlarını ana hatlarıyla belirtir, aynı zamanda adil ve kapsayıcı bir geçişin nasıl sağlanacağına da değinir.

 

Avrupa İklim Yasası her ne kadar detaylı hazırlanmış ve başarılı bir başlangıç noktası olsa da belli başlı eksiklikleri bulunmakta. Örneğin yasanın bir eleştirisi 2050 yılı öncesi için konulmuş hedeflerin herhangi bir yasal bağlayıcı yükümlülüğü olmaması. Bu tür taahhütler, ülkelerin hedeflere ulaşılmasını sağlamada önemli bir rol oynamaktadır. Yasadaki bu bağlayıcı yükümlülük açığı ülkelerin gelişmeleri ertelemelerine sebep olup 2050 hedeflerine ulaşmama riskini arttırır. Çevre ile ilgili çalışmaların, özellikle bu denli büyük projelerin en önemli noktası devamlılıktır; alınan kararlara uyulması ve hükûmet içi değişimlere bakılmadan projelere gerekli özen ve maddi yardımın devam etmesi ciddi önem taşır. Dolayısıyla üyelere 2050 öncesi için yerleştirilmiş hedeflere de belirli yasal zorunluluklar getirmek sürecin dengeli bir hızda ilerlemesine katkı koyacaktır.

 

Bunun dışında AB Antlaşması’nın 191’inci maddesi kapsamında iklimi korumak için tedbir alma yetkisi mevcut bulunduğundan yasama yeterliliği sorun teşkil etmemektedir. Fakat 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının belirli bir seviyeye düşürülmesi ve 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşma hedeflerinin ulusal hedeflerle birleştirilmemesi ve sadece AB düzeyinde bağlayıcı olması politik ve hukuki açılardan tutarsızlık teşkil edebilir. Bir yandan yetki ikamesi ilkesi doğrultusunda AB ve üye devletlerinin iklim politikası önlemleri yalnızca AB düzeyinde koordine edilebilir ve gerektiğinde kendi içinde empoze edilen hedeflere ulaşmak amaçlı yasal uygulamalar getirilebilir. Öte yandan, bağlayıcı ulusal gerekliliklerin bulunmaması nedeniyle, Komisyon’un üye devletleri bu hedeflere ulaşmak için gerekli önlemleri almaya zorlama imkânı yoktur.  Bu bağlamda, yönetişim sistemi çerçevesinde tartışmaya açık koordinasyon işlemleri sayesinde 2030 ve 2050 için AB iklim hedeflerine ulaşma girişimleri prosedür gereği eklenmiş geçici bir çözümdür. Komisyon’un tavsiyelerine uyulmasının yasal bağlayıcılığı olmadan, hedeflere uymayan üye devletleri geçerli mazeret sunmaya zorlamak veya o ülkelere karşı farklı konulardaki tutumlarını ayarlamak zayıf ve agresif bir teşvik şekli olarak yorumlanabilir.

 

Yasal bağlayıcılığı olmasa da 2030 yılına kadar emisyonları 1990 seviyelerine kıyasla yüzde 55 azaltma ara hedefinin şimdiden belirlenmiş olması üyelerin yanı sıra Avrupa bazlı şirketlere de gerekli planlama ve yatırımları yapacak zaman tanıyacağı için ekonomik bir avantajdır. Şimdiye kadar ileriye dönük yatırım kararları alabilmek için şirketler öncelikle gelecekteki AB iklim politikasının neye benzeyeceği konusunda güvenilir bilgiye ihtiyaç duymaktaydı. İklim yasasının onaylanması sayesinde sektörlerdeki tahmin edilebilirlik ve kesinlik artacağı için Avrupa daha güvenilir bir yatırım noktası hâline gelecektir. Fakat üye ülkeleri yeni teknolojiye yatırım yapmaya teşvik etmenin yanı sıra hâlihazırda mevcut olan teknolojiler aracığıyla ekonomilerinin karbon kullanımını azaltmaya teşvik etmek ciddi önem taşımaktadır. Yasanın uzun süreli olması, üyelerin ileride çağ atlatacak inovasyonlara fazla güvenmelerine ve sonrasında hedefleri yerine getirememelerine sebep olabilir.

 

Aynı konu üzerine farklı bir görüşse hedeflerin AB’deki vatandaşları ve şirketleri üzerinde yaratacağı somut etkilerin tamamıyla saptanmadığı yönünde. Özellikle COVID-19 krizinin yarattığı ağır ekonomik etkiler göz önünde bulundurulduğunda hedeflere uymak için getirilecek olan ek önlemler şirketlerin giderlerinde ciddi bir farklılığa sebep olabilir. Bu nedenle salgın sonrasındaki dönemin ekonomik ve sosyal değişimlerini içeren kapsamlı ek bir etki değerlendirmesi gerekli olacaktır.

 

Ayrıca en geç 2031 itibarıyla, sera gazı emisyonlarının azaltılması, öncelikle sera gazı emisyonları için tek tip fiyatlandırma içeriğine sahip sektörler ve hatta uluslararası emisyon ticaret sistemleri aracılığıyla gerçekleştirilmelidir. AB Emisyon Ticaret Sisteminin tüm sektörlere genişletilmesi veya şimdiye kadar AB ETS tarafından kapsanmayan sektörler için ayrı bir sistemin oluşturulması AB iklim hedeflerinin verimli ve uygun maliyetli bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak sağlayacaktır. Bu sistem toplu çabayı desteklemekle kalmayıp sürecin çok daha planlı ve üyeler arası adil ilerlemesine de yardımcı olacaktır.

 

İklim Yasası’nın eleştirildiği bir başka nokta ise ülkeler arası fırsat eşitsizliğinden doğacak sorunlar üzerinedir. Kuşkusuz değişimi sağlayacak finansman gücüne sahip olmayan ve bu süreci diğerlerinden çok daha zorlu geçirecek Avrupa Birliği üyeleri bulunmakta. Üyelerin maddi gücü veya yeşil yatırım alanındaki seviyeleri değerlendirildikten sonra ortak hedefler altında bireysel hedefler konulmamış olması bazılarına göre yasanın aslında gerekli derinlikte düşünülmediğini göstermekte. Tek tip önlemler, maddi olarak daha gelişmiş ve yeterli bütçeye sahip olmayan devletler arasındaki gerilimi artıracaktır. Bu gibi sorunların önüne geçmek için yasa taslağında  “Adil Geçiş Mekanizması”na yer verilmiş ve hiçbir ülkenin arkada bırakılmayacağı defalarca vurgulanmıştır. Değişim kapsamında yeşil ekonomiye geçişte zorlanacak ülkelere gerek mali gerekse teknik destek sağlanması için gerekli çalışmaların yapılacağı söylense de bu bağlamda herhangi somut bir adım atılmamıştır. Finansman eşitsizliği, hâlihazırda göç ve yargı bağımsızlığı gibi noktalarda bölünmelere neden olduğu ve üyeler arası sıkıntılara sebebiyet verdiği için hassasiyetle yaklaşılması gerekilen bir konudur.

 

Avrupa İklim Yasası şimdiye kadarki en detaylı çalışma olmakla birlikte Avrupa Birliği için başarılı bir başlangıç noktasıdır. Fakat buna rağmen tam anlamıyla olumlu bir ilerleme kaydedebilmek için  tüm üyeler yasanın gerekliliğinin farkına varmalı ve bu kapsamda şimdiye kadar sarf edilen ortak çabadan fazlasını gösterilmelidirler.

 


 

Kaynakça

European Climate Law. (2021).

Site editörleri. (2021). EU’s climate law faces criticism on all fronts. Financial Times.

European Climate Law – Climate Action – European Commission. (2021).

 

Fotoğraf: Dominic Wunderlich, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir