Yazıyı rahatlıkla okuyabilirsiniz, “spoiler” içermemektedir.
Sabahattin Ali’nin bu eseri 1943 yılında çıkan ve dünya klasikleri arasında bulunan çok popüler bir romandır. Yazılma hikâyesi de başlığı kadar ilginç geldi bana. Kısaca bahsedecek olursak, Sabahattin Ali ikinci askerliği sırasında çadırda bu hikâyeyi parçalar hâlinde “Büyük Hikâye” başlığı altında yazıyor ve Hakikat gazetesinde 48 bölüm olarak yayımlanıyor (1940-1941). Daha da ilgimi çeken ise attan düşüp bileği çatlamasına rağmen tenekede ısıtılmış bir su yardımıyla yılmadan yazmaya devam ediyor. Daha sonra Türkiye’de sinema ve tiyatro olarak da uyarlanmıştır.
Kürk Mantolu Madonna, ismiyle beni her zaman büyülemiş ve içimde büyük bir merak uyandırıyordu. Siyasi yazılardan, siyasetten ve siyaset içeren her şeyden uzak durmaya çalışan ve açıkçası pek de hoşlanmayan bir insan olarak bu kitabı okumaya bir türlü heves edemiyordum. Nedense Sabahattin Ali’nin çekişmeli siyaset geçmişinden dolayı siyasi bir kitap olabileceği varsayımını yapmış ve sıkılacağım veya anlamayacağım ön yargısı oluşturmuştum. Maalesef ön yargıma yenik düştüm.
Yurt dışından aile evine yeni döndüğüm bir gün o her yerde gördüğüm meşhur kitabı odamda gördüm, aile bireylerine “Bunu kim okudu, beğendiniz mi?’’ tarzı sorular yönelttim. “Ben aldım, ödevim vardı ve bu kitabı seçtim. Çok da beğendim.” deyince tamam dedim, ayağıma kadar geldi madem okumayı deneyebilirim. Neden hiç kimseye içeriğini sormadım, neden siyasi olmadığını öğrenmedim diye düşüneceksiniz. Keşfetmenin verdiği hazzı hiçbir şeye değişemem, bir türlü başlayamasam da içten içe merakım duruyordu.
Keşke bu kadar uzun beyin fırtınası yapmasaydım ve bu eseri daha önce okusaydım. Bayağı bir yanıldığımı anladım. Okuduğum en muhteşem eserlerden biriydi bence. Ufak tefek dönemin siyasi durumuna biraz değinse bile kitabın konusu kesinlikle siyaset değildi.
İlk sayfalarda anlatıcıyı ana karakter sandım. Kadın karakteri bulmak için okumaya devam ettim. İsmi Kürk Mantolu Madonna olan bu eserin mutlaka bir kadın karaktere lütfedilmiş olabileceği fikrine kapılmıştım. Yanılmadım. Maria Puder, Kürk Mantolu Madonna’mız. Raif Efendi ise diğer karakter. Raif Efendi’nin hayatı ve Kürk Mantolu Madonna’sı. İlk başlarda ne garip insan ne kadar da basit hatta çirkin bir insan diye düşünüp bir hayli kızdım genç Raif Bey’e. Raif Bey ile değil de Maria’da kaldım ben. Maria benimle aynı fikirde mi bilemem. “Spoiler” vermemek için burada durayım.
Okumalısınız, okuyup Maria’nın neden Kürk Mantolu Madonna olduğunu keşfedin. Raif Bey’in gönlünde Maria neydi? Keşfetmeniz gereken ve okurken bir sürü duygu geçişlerinden geçip yorumlamanız gereken bir eser.
Sabahattin Ali, bu hikâyeyi savaşta, yaralı bir şekilde yazmak için diretti. Ben kendime göre birtakım çıkarımlar yaptım romanın sonunda. Acaba bu romanın Sabahattin Ali’nin hayatından kırıntılar içeriyor muydu? Bu kadar ısrarla yazması, sanata olan aşkından mı, yoksa bir daha yazma cesareti bulamaz korkusundan mı? Ölürse bu hikâyeyi kimse bilmeyecek olmasından mı? Belki de sadece kurguluyorumdur, bilemem.
Bir daha ön yargı yok, beklemek yok, kitapları keşfetmek var.
Kapaktaki görsel için tıklayınız.