Keşke Bu İşler Bayrak Sallandırmakla Olsaydı

Rasyonalite kavramının yakınından geçmeden salt popülist cümleler kurmak suretiyle yapılan siyasetin bu coğrafyada çöküşünü dikkatle izlemekteyiz. Hemen kuzeyimizde sürünen ekonomiye cevap üretmek yerine bayrak, ezan, dış mihraklar, teröristler konulu hiç bitmeyen nutuklar ile uyutulan seçmen yavaşça uykusundan uyanırken buralarda da işlerin benzeşmeyeceğinin garantisi olmadığı oldukça açıktır.

 

“KKTC’yi sonsuza kadar yaşatacağız!” nidalarıyla “en milliyetçi benim” yarışına girenlere “KKTC’yi nasıl yaşatacaksınız?” diye sormak sanırım soruların en güzelidir. Mesela Cumhuriyet Meclisinde biri küs, iki milletvekili ile temsil edilen bir partinin lideri olarak kendini Başbakan Yardımcısı olarak bulan Sayın Arıklı bu hususta sık sık ifadelerde bulunmayı sevmektedir. Sonsuza kadar yaşatacağını iddia ettiği ama ekonomisini düzeltmek adına herhangi bir çaba sağlamadığı, hatta kurultay ve seçim hesaplarıyla onlarca kişinin istihdam edilmesine ön ayak olduğu batık devlette aldığı işbu koltuk belli ki kendisini oldukça tatmin etmektedir. Hatta geldiği koltuk yetmeyecek şekilde bulunduğu, varlığına inandığı ve sonsuza kadar yaşatacağı bu devletin kurumlarını her zaman olduğu gibi hiçe sayacak söylemlerine devam etmektedir. Kendi cehaletini gidermesi açısından bağlılık yemini verdiği Anayasa içerisindeki bazı maddeleri paylaşmak isterim.

 

Anayasa Madde 1:

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.”

 

Anayasa Madde 3:

(1) “Egemenlik, kayıtsız şartsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşan halkındır.”

(2) “Halk, egemenliğini, Anayasanın koyduğu ilkeler çerçevesinde, yetkili organları eliyle kullanır.”

(3) “Halkın hiçbir zümresi, kesimi ve kişisi, egemenliği kendine mal edemez.”

(4) “Hiçbir organ, makam veya merci, kaynağını bu Anayasa’dan almayan bir yetki kullanamaz.”

 

Yani Sayın Arıklı, hükûmet ortakları ve diğer “milliyetçiler” sonsuza kadar yaşatacakları devletin anayasasını açıp bir kere okusalardı, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzende olduklarını ilk maddeden görebileceklerdi. Yine aynı kişiler anayasayı okumaya biraz daha devam etse egemenliğin tüm halkın olduğunu, bu egemenliği halkın kendileri aracılığıyla kullanmakta olduğunu görebilecektir. Siyasiler egemen değildir. Egemenliğin ifası için halkın aracılarıdırlar.

 

Halkın iradesi seçimlere, kurultaylara ve hatta atamalara dahi yapılan dış müdahalelerle gasp ediliyor olsa da anayasal hükümlerle, yasalarla ve teamüller ile korunmaktadır. Sayın Arıklı ve hükûmet ortakları bunların uygulanmasından halka karşı sorumlu hizmetkârlardan öte kişiler değildirler. Hukukun söylediğini yapmamak, kamu kurumlarını tanımamak kendilerinin hiç de haddine değildir.

 

Bir memleket ne bayrak sallandırma ile düzelir ne de böyle sevilir. Memleketi için fikir üretmekten, ileriye gitmek için çabalamaktan ve bunlar için kendini geliştirmekten âciz beyinler çareyi ancak hamasette bulurlar. Keşke bayrak sallandırmak bizi muasır medeniyetler seviyesine götürseydi de o zaman dünyanın en büyük bayraklarından birini çizdiğimizde ekonomimiz şaha kalksaydı. Belki tüm dünya bizi tanırdı. Tabii bu hamaseti yaparken bile hak hukuk tanımamak, devlet kurumlarına saygı duymamak ancak da devleti “sonsuza kadar yaşatacak” beyinlerin bir icraatı olabilirdi.

 

Anayasa Madde 39:

“Devlet, tarih ve kültür değeri olan eser ve anıtlar ile doğa varlıklarının korunmasını sağlar; bu amaçla düzenleyici, destekleyici ve özendirici önlemleri alır. Bunlardan özel mülkiyete konu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve sağlanacak bağışıklıklar yasa ile düzenlenir. Yıkılan veya herhangi bir şekilde yok olan veya tahribata uğrayan tarihi yapıların yerine başka bir yapı inşa edilemez. İnşa edilme zorunluluğu doğarsa, yıkılan veya herhangi bir şekilde hasar gören tarihi yapı aslına uygun bir şekilde yeniden inşa veya tamir edilir. Devlet, bu amaçla gerekli önlemleri alır ve yasal düzenlemeleri yapar.”

 

Sayın Arıklı’ya ve saz arkadaşlarına anayasanın ilgili hükümlerini hatırlatırken kendisinin ve kabine demeye çokça şahit isteyen kurultay yarışmacısı masa arkadaşlarına yaptıkları yemini baştan okumalarını tavsiye ederim.

 

Anayasa Madde 82:

“Milletvekilleri görevlerine başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:

‘Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma; namusum ve şerefim üzerine and içerim.'”

 

Namus ve şerefinizi tartışmaya açmadan anayasa hükümlerini uygulamanızı, tarihî eserlere yapılan illegal zararı düzeltmenizi ve bu direklerin dikilmesi eylemi sırasında suç işleyen vatandaşların yargı süreçlerinin başlaması hususunda engel teşkil etmemenizi egemen halkın bir bireyi olarak tüm kabine üyelerinden talep ederim.

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir