Küba Devrimi’ne Sahip Çıkmak (2)

İlk yazımda Küba’nın İspanyol kolonyalizm ve Amerikan emperyalizminden sosyalist devrimine kadar yolculuğunu ve sosyalizmin gerek sağlık ve gerek eğitim alanlarında Küba’yı nasıl kalkındırdığını anlattım. Bu yazımda ise geçtiğimiz haftalarda başlayan protestoların nedenlerini anlatacağım.

 

Bu seneki protestolar, 1994 yılındaki protestolardan sonra Küba’da gerçekleşen en büyük ikinci hükûmet karşıtı protestolar olarak görülmektedir.[1] İlaç yetersizliği, enerji kesintileri, gıda erişimindeki zorluklar ve pandemiden dolayı zarar gören ekonomi bir grup Kübalıyı sokağa dökmüştür. Özellikle COVID-19 pandemisi Küba ekonomisinin lokomotifi olan turizm sektörünü buhrana uğratıp ve turist sayısını yüzde 75% azalırken, turizme bağlı yan sektörleri de kötü bir şekilde etkiledi.[2] 2021 yılında turizmi canlı tutmak için ülkenin kapıları turizme bir nebze açılsa da turistlerin getirdiği delta varyantı, vakaları ve ölümleri artırdı. Aşılama konusunda iyi giden Küba, kendi geliştirdiği Abdala aşısıyla 11 milyonluk nüfusun 3 milyonunu aşıladı ama ABD yaptırımları nedeniyle şırınga ithal etmekte sıkıntı yaşamaktadır ve bu sebeple aşılama konusunda da sorunlar yaşamaya başladı.

 

Küba’nın ekonomik sorunları Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar dayanır… Devrimden sonra sosyalist bloku ülkelerinin ticaret ağına katılması, maruz kaldığı ambargoların etkisini bir nebze azalttı ve üretime elverişli olmadığı ürünleri, diğer sosyalist ülkelerden temin etmesini sağladı. Bu ticaret ağının mantığı, SSCB ve çevresindeki sosyalist ülkelerin en verimli şekilde ürettikleri sektörlere yoğunlaşmalarıydı. Örneğin Doğu Almanya optik sektöründe, Çekoslovakya ise metal endüstrisinde öncü iken, Küba da doğal zenginliklerinin fırsatını bilerek turizm sektörüne yoğunlaştı. Ancak sosyalist bloğun çöküşünden sonra, Küba başta ağır endüstri olmak üzere bazı sektörlerde zamanın gerisinde kaldı çünkü daha önce ithal ettiği ürünleri kendisi üretmek zorunda kaldı ve endüstriyel üretim zaman alan bir işlem olduğu için yetersiz sayıda sahip olduğu traktör gibi makinelerin eskimesine ve üretime daha az katkı koymasına neden oldu.

 

Sosyalist müttefiklerini kaybettikten sonra, ABD ambargolarıyla baş başa kalan Küba, Çin’in uyguladığı market sosyalizm reformlarını takip ederek, hem uluslararası ekonomiye entegre olmak, aynı zamanda da ekonominin sosyalist karakterini kaybetmemesi için belli başlı özel işletmelere izin verdi ve “Özel Dönem” olarak adlandırılan 90’lı yıllarda, 500.000 özel işletme açıldı.[3] Ancak, Küba bu reformlarla umduğunu bulmadı ve bu yıllarda ekonomik kriz patlak verdi. Planlı ekonomiye dâhil edilen piyasa unsurlarından biri de çifte kur sistemiydi. Adada iki adet para birimi kullanılmaya başlandı; bunlardan biri halk tarafından kullanılan Küba pesosu, diğeri ise döviz kurları ile değiştirilebilen ve genellikle turistler tarafından kullanılan pesodur. 1 dolar, 24 normal pesoya sabitlenirken, değiştirilebilir pesonun 1 dolara eşit olması, turizm sektöründe çalışan bazı Kübalıların daha çok kazanmalarına ve gelir eşitsizliğinin daha da şiddetlenmesine yol açtı. Ayrıca, Küba’nın market reformlarına başlama sebebi, sosyalist planlı ekonomiden mutlu olmamaları değil, ABD ile diplomatik ilişkilere de başlayıp, ablukanın etkilerini azaltmaktı. Obama başkanlığında bazı ambargolar kalktı, fakat Trump’ın seçilmesi, Küba’yı daha katı ambargolar ve market reformlarının getirdiği kötü etkilerle yalnız bıraktı.

 

Dolayısıyla, ekonomik sorunların yapısal nedeninin Amerikan ablukası olduğu açıktır. Eğer ambargolar olmasaydı, Küba devleti serbest piyasa unsurlarını planlı ekonomisine dâhil etmek zorunda kalmayacaktı. Ekonomideki bu tür yapılanmalar ambargoların dolaylı etkisidir, ancak ambargoların direkt etkileri de azımsanamayacak kadar fazladır. İlk olarak, ABD’nin Küba şekerine uyguladığı yaptırımlardan sonra, Küba’nın diğer ülkelerle ekonomik ilişkiye girmesi de ABD tarafından engellenmiştir. Örneğin ABD, Küba ile ticaret yapan kişi/şirketlere karşı hukuki işlem başlatma hakkına sahiptir. Birçok uluslararası şirketin ABD’de şubelerinin olduğu ve kredi aldığı göz önünde bulundurulduğunda, yaptırımlar Küba’yı çok ciddi bir ölçüde dünyadan izole ediyor. Ayrıca, Trump’ın uygulamaya koyduğu ve Biden’ın devam ettirdiği “maksimum baskı” politikası Küba diasporasının ülkeye gönderdiği para yardımlarını 4.000 dolarla sınırladı.[4] Sadece 2020 yılında, bu ambargoların Küba ekonomisine zararı 9 milyar dolar oldu.[5]

 

2021 yılında ise yaklaşmakta olan ekonomik sorunları engellemek için Küba devleti yine istemeyerek bazı piyasa reformlarını uygulamaya başladı. Bu doğrultuda, alınan Ordenamiento Monetario parasal reformu Küba’nın iki para biriminden birini iptal etti ama bu reform Küba’da fiyatların hızla artmasına neden oldu. Yüzde 300’e kadar yükselen fiyatlar, kara borsanın da büyümesini sağladı. Fiyat artışının alım gücünü etkilememesi için maaşlarda yapılan yüzde 525’lik artış bile insanların alım gücünü güçlendiremedi ve temmuz ayının başından itibaren Kübalılar sokağa dökülmeye başladı.[6] Ülkede yaşanan ekonomik sorunları reddetmek mümkün değildir ama bu sorunların birçoğu emperyalist ülkelerin medya kuruluşları tarafından rejim değişikliğini meşru kılacak bir şekilde portrelendi.

 

Mesela eylemler gösterildiği kadar kalabalık değildir. Havana’daki protestolara katılanların sayısı 5.000’i geçmemekle birlikte, sokağa dökülen hükûmet yanlısı Kübalılar, “Sokaklar bizimdir” sloganıyla hükûmet karşıtlarından sayıca çok daha fazladır.[7] Ayrıca, medya kuruluşlarının çoğu Küba’daki ekonomik sorunların nedenini görmezden gelmektedir çünkü ABD ablukasının yarattığı acımasız sonuçlara, hatta uluslararası hukuka aykırı oluşu söz konusu olduğunda, Batı medyası üç maymunu oynuyor. İnsan hakları ve demokrasi savunuculuğu başlığı altında, sosyalist yönetim suçlanırken, BM Genel Konseyinin ambargonun kaldırılmasına yönelik kararlarını ABD’nin görmezden gelmesi, ikiyüzlülüğün de bir göstergesidir. 1992’den başlayarak her yıl, Genel Konsey ambargoların kaldırılması için çoğunluğu elde etse de, ABD işine gelmediği için bu kararı uygulamıyor. Devrimden beri Küba’daki iktidarı yıkmak askerî saldırılardan (Domuzlar Körfezi), suikast girişimlerinden (Castro’ya yapılan saldırılar), sabotajlara (şeker tarlalarına zehir dökülmesi) kadar her türlü insanlık dışı eyleme imza atan ABD, kendi yarattığı ekonomik sorunlardan Küba halkını kurtaracakmış gibi bir imaj yaratmaya çalışırken, esas amacı Vaşington kuklası gibi bir hükûmetin kurulmasını sağlamaktır.

 

Sonuç olarak, Küba’nın durumunu sosyalist sistemin zayıflığı olarak değerlendirilemez ama sıkıntıları da görmezden gelmek doğru değildir. SSCB de kurulduğu günden beri birçok sabotaj ve izolasyonlara maruz kaldı, ama SSCB’nin süper güç olma yolundaki başarısı, coğrafi konumu, doğal kaynakları ve nüfusu bakımından Küba’dan çok daha fazla avantajlı olmasına bağlıydı dolayısıyla 11 milyonluk bir ada ülkesinden çok gelişkin bir sosyalizm beklemek ve ekonomik sorunları da sosyalist sisteme yüklemek yanlıştır. Çok uzun yıllar boyunca dünyanın en güçlü ama en acımasız devletlerinden ABD’nin kapsamlı ablukasına maruz kalmak ve küçük bir ada ülkesi olmanın getirdiği dezavantajlara rağmen, halkına birçok temel hizmeti ücretsiz sunup, aynı zamanda sağlık ve toplum gibi alanlarda Batılı devletlere kafa tutmak, sosyalist ekonomik sistemin bir başarısıdır…

 


 

Referanslar

[1] Frank, M., Marsh, S. (2021).” Cuba sees biggest protests for decades as pandemic adds to woes”. Reuters.

[2] Gorman-Cargill, A. (2021). “Cuba’s Protests Show the Lingering Footprint of Imperialism”. SOUK.

[3] Saunois, T. (2015). “Cuba: Capitalist restoration threat accelerates. Socialist Party.

[4] Cinatti, C. (2021). “Cuba: Causes and Consequences of July 11”. Left Voice.

[5] Martin, J. (2021). “Overwhelming United Nations vote against blockade of Cuba, which US will ignore”. In Defence of Marxism.

[6] Site editörleri, (2021). “Solidarity with the Cuban People Against Imperialism and Capitalist Restoration”. International Socialist Alternative.

[7] Site editörleri, (2021). “From Cuba: a description of the protests”. Socialist Worker.

Site editörleri, (2021). US imperialism, capitalism and Cuban protests. Socialist Worker.

Site editörleri, (2021). We reject the economic blockade and imperialist interference in Cuba, we support the right of the people to selfdetermination. PCMLE

 

Fotoğraf: Falkenpost, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir