Eğitim Sistemsizliği!

Matematik, hayatımızın her alanında yaptığımız ve yapacağımız her şeyde, her yerde mevcuttur. Sanattan spora, mimarlıktan mühendisliğe, doğadan uzaya günlük hayatımızdaki her şeyin yapı taşını oluşturmaktadır. Matematik aslında bir formül değildir, matematik hayatın ta kendisidir, hayatın içindedir. Matematik doğanın konuştuğu bir dildir. Nasıl günlük hayatımızda bir insanı anlamak ve iletişim kurmak için Türkçeyi kullanıyorsak, matematiği de doğayı ve evreni anlamak için kullanırız fakat birçoğumuz bunun böyle olduğunun farkında bile değildir eğitim sistemimizin yetersizliğinden dolayı…

 

Örneğin pi sayısı (3,1415926535…) dairenin çevresinin çapına olan oranıdır. Yukarıda gördüğünüz bu sayının başı (3,1415…) durmadan böyle devam ediyor. Sonsuza dek. Kendini hiç tekrar etmeden. Bu sayı içinde ondalık kesir olarak bilinen diğer tüm sayıları içeriyor. Doğum tarihiniz, güvenlik şifreniz, telefon numaranız, her şey bu sayının içinde mevcuttur. Benim doğum tarihim, pi sayısının 132.475’inci basamağındadır.

 

Eğer ki bu sayılara birer harf verecek olsak anlamlı veya anlamsız bütün sözcükleri elde ederiz. Bütün hayat hikayemizi ve yaptığımız her şeyi…

 

Türev ve integral. Bu iki terim aldığımız eğitimde bize genellikle türev için “sayının üssünü katsayısı olarak önüne al ve üssü bir azalt”, integral için ise “üssü bir artır aynı sayıyı payda olarak yaz” mantığıyla öğretilmektedir. Hâlbuki bu iki kavram modern matematiğin kalbinde yatan temel kavramlardır. Türev herhangi bir zaman aralığındaki değişim miktarı olurken, integral ise belirli bir aralıktaki biriken değişim miktarı olarak ifade edilir. Türevi borsaya uygularsak ve bütün parametreleri tanımlarsak; geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği çizebilir. Minimum ve maksimumları bulabilir ve daha iyi kararlar alabiliriz. Matematiğin her konusuna hayattan örnekler verilebilir aslında.

 

Bu müfredat sadece matematikte mi böyle? Hayır, fen ve sanat içinde geçerli. Bir fizik sorusunu verilen formülleri ezberleyip soru üzerinde uygulamak üzerine kurulu. Soru yok, sual yok… Neden oldu? Nasıl oldu? Sebebi ne? Hiçbiri yok…

 

Ezberle ve uygula. Ezbere dayalı bir eğitim müfredatı mevcut…

 

Fiziği öğrencilere anlatırken aslında tarihiyle ve felsefi etkisiyle, pedagojik biçimde anlatmalı ve fizik sorusunun nasıl çözüldüğünü değil, o fizik sorusunun nasıl ortaya çıktığını kavramalı…

 

Sanatsız bilim tabii ki de olmaz. Resim, müzik gibi sanat dersleri müfredatta hep geri planda olmuştur. “Sanat tespit etmez, olacak olanı sezer.” Eğitimde sanat üzerinde fikir edinip üretme arzusunda bulunmalıyız.

 

Sadece bu mu? Hayır değil.

 

Her şeyin başı aslında felsefe. Felsefe aslında düşünce sanatıdır. Biz insanlar hep mutlak doğru, mutlak gerçek, varlık, adalet, akıl, güzellik gibi kavramları anlamaya veya açıklamaya çalışmışızdır ve çalışmaya devam ediyoruz. Bu kavramın eğitim müfredatında yok denecek kadar az yeri vardır.

 

Peki bu müfredatta geleceğe yönelik ne var? Hiçbir şey yok.

 

Son zamanlarda etrafımız tamamı ile teknolojiyle donanmaya başladı. Bilgisayarlar artık hayatımızın her anında ve her yerinde mevcuttur. Bu bilgisayarlarla artık iyi geçinmemiz gerektiğini düşünüyorum çünkü ileride bu dünyayı onlarla paylaşabiliriz. Zira 2025’te yapay zekânın hayatımızın her alanında olup, 2045’te ise insan zekâsı seviyesinde olması ön görülmektedir.

 

Peki bu yapay zekanın dili ne? Kodlama.

 

Bu dili de artık eğitim sistemimize mecburi olarak sokmamız gerektiğini düşünmekteyim. Aslında eğitim sistemi şu anki düzenin mevcut sistemin en temel ögesidir. Eğer daha sağlıklı, daha gelişmiş, daha modern bir toplum istiyorsak ciddi anlamda ve şiddetle eğitim sistemimizle ilgili reform yapmamız gerekmektedir. Sürekli değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurmak, bilim ve sanata yüzümüz dönük şekilde reformlar üretip bu üretilen reformları sürekli güncellemek, eğitim görevlilerimizi bu yeniliklere ve güncellemelere karşı eğitmek gerektiğini düşünmekteyim. Bu aslında bir devlet politikası olması gerekmektedir.

 

Sizce çok mu hayal kuruyorum? Bir bardak suyu bile içeceğimizde önce düşünür, sonra nasıl içeceğimizin hayalini kurarız ve sonra gidip suyumuzu hayal ettiğimiz şekilde uygulayıp suyumuzu içer ve hayalimiz gerçekleştiririz…

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir