Neden Herkes Euripides’i Okumalı?

Aristoteles’e göre Euripides M.Ö. 400 yıllarının “en trajik şairi” ünvanına layıktı ve bence hâlâ en güçlü şekilde okurlarında/seyircilerinde duygu seli yaratabilen yazar olarak adlandırılabilir. Kadın karakterlerini baskın bir pozisyona koyarak (Medeia, Bakkhalar) ya da otoritesi olan bir erkeğin verebileceği yanlış kararları göstererek (Hippolütos), kendi zamanının demokrasisini, geleneklerini ve inançlarını sanatsal bir platformda sorgu altına almıştır. Onun durmaksızın sorgulayıcı mantalitesini, böyle politik ve sosyal olarak hengâmeli bir dönemde, günlük hayatımıza daha çok entegre etmemiz gerekiyor.

 

Birçok tiyatroya ait sınırları aşmakla ünlü olan Euripides’in Medeia eserini okumanızı öneririm. Bu tiyatroda Aristoteles’in bahsettiği “katarsis” adlı his (hikâyenin sonuçlanmasından dolayı seyircinin yoğun duygularından arınması ve rahatlaması) Medeia’da eksik olan bir sansasyon. Medeia’nın hikâyesinin mutlu sonu hiçbir şekilde yok. Çocuk katliamı yaratan kadın, cezalandırılmadan olay yerinden kaçıp ünlü ve zengin bir kralla evleniyor. Fakat bu tatmin edici olmayan son, bizde önemli bir filozofik düşünce kurgusu yaratacak güce sahip. Nihilist açıdan değerlendirirsek, gerçek hayatta yaşadıklarımız da Euripides’in eserlerinde eksik olduğu gibi her zaman adil, mutlu ve kusursuz değildir. Trajedi ve talihsizlik insan hayatının göz yumulamayacak bir parçasıdır ve Euripides “mutlu son” modelini kullanmayarak bizi bu gerçeği kabullenmeye teşvik eder.

 

Euripides insan aklını, daha psikoloji diye bir bilimsel araştırma branşı yokken dikkatlice incelemiş ve insanoğlunun betimlenemeyecek kompleks duygu ve davranışlarını oyunlarında dobra dobra yansıtmıştır. Mesela Medeia’da küçük çocukların kendi anneleri tarafından öldürülmesi, en acı verici evrensel trajedi olabilir ve maalesef 21. yüzyılda da görülebiliyor. Medeia’nın eski kocasından intikam almak için kendi öz çocuklarını öldürmesi günümüzde “Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu” olarak adlandırılabilir. Bu psikolojik tanı bir ebeveynin kendi çocuğunun varlığını ve yokluğunu diğer ebeveyne acı çektirmek için kullanmasından ibarettir. Fakat, böyle bir teşhis sadece dramatik kurgu ve psikanaliz kitaplarında yer almıyor ve modern hayatımızı zehirleyip, Medeia’daki gibi acı trajediler getiriyor. Geçen yıl bütün Kıbrıs gündemini sallayan, kendi oğlunu öldüren B.L. bana korkutucu bir şekilde Medeia’yı andırmıştı. Gerçek hayat ve kurgu olarak ayrılan iki hikâyedeki anne tasvirleri benzer soğuk kanlılıkları, katliamı planlı yapmaları, boşanma sürecinden ortaya çıkan intikam içgüdüsünün olay sebebi olması tüylerimi ürpertiyor. Antik edebiyatın gerçeğe döndüğü böyle perişan edici anlarda gazap, kin, su-i niyet gibi karanlık hislerin tarih boyunca insanlığın içinde köklenmiş olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

 

Toplumsal normlarımızın kökenini anlamak için Euripides ve onun dönemini araştırmak, sosyolojik kalkınmaya ulaşmak için bize paha biçilmez bir şans sağlayabilir. Örneğin erkek karakterler ağır bir şekilde -bizim şimdiki standartlarımıza göre- kadın cinsiyetine nefret kusmaktadırlar: “Faniler, kadınlar hiç mevcut olmadan, büsbütün başka bir şekilde evlat sahibi olabilmeliydiler, o zaman insan oğulları ıstırabı tanımazlardı.”[1]

 

İlkel tarihi araştırdıktan sonra cinsel ayrımcılığın tarih boyunca doğamızda olduğunu kabullenirsek, bu problemle yüz yüze savaşmak daha gerçekçi olacaktır. cinsiyet ayrımcılığının aksine, eşcinselliğe olan ayrımcılık Euripides’in zamanında gerçekten var olan bir algı değildi. Homoseksüellik alışılmış karşılanıyordu, hatta tiyatrolarda kadın rollerini erkeklerin oynadığı bilinmektedir. Yani Antik Yunan dokumuzu incelersek, homofobi gibi bazı anlayışlarımızın nispeten yeni gelişmiş olduğunu ve cinsel ayrımcılığı gibi diğer zihniyetlerimizin her zaman var olduğunu çözebiliriz.

 

Euripides’in yazdığı temalar, ailevi dinamikler, otoriter pozisyonlar için olan “açlık oyunları”, kadınların toplum içinde küçük görülmeleri hâlen çok önemli konulardır. Her zaman savunduğum gibi toplumsal gelişim, başlangıçlarımızı öğrenmekle başlar ve Euripides bizim menşelerimizi keskince özetleyen bir şahıs, bence bir şans verin derim.

 


 

Referans:

[1] Euripides, Medeia (1943, Maarif Matbaasi) < https://www.academia.edu/36207829/Euripides_-_Medeia_1_.pdf > s. 29

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir