Beyin Ödül Merkezi: Başarı ve Bağımlılık

Masa başında oturan beş yaşında bir çocuğun önüne bir şekerleme sunulur. Çocuk heyecanlı bir şekilde şekerlemeyi yemesine izin verilmesini bekler, ama odadaki psikolog önce ona iki seçenek sunar: “Şunu ya şimdi yiyebilirsin, ya da on beş dakika bekleyebilirsen, bir yerine iki tane şekerleme yemeye hak kazanırsın. Tercih senin!”[1]

 

Çocuk bu sözleri duyunca biraz şaşırır ve hemen seçeneklerini değerlendirmeye koyulur. On beş dakika boyunca, önündeki şekerlemeye hiç dokunmadan, beklemeye katlanabilecek mi? Sabretmeyi yeni öğrenmeye başlayan bir çocuk için bu gayet çelişkili bir durumdur.

 

Küçük yaşta, birçok zevkli şeyin sabredip, efor harcamak ile elde edildiğini öğreniriz ve
gelecekte ödüllendirilmek için anlık zevk veya rahatlığın feda edilmesi gerektiğini anlarız. Bu farkındalık hayatımız boyunca verdiğimiz kararlar, kurduğumuz hedefler ve hayata karşı bakış açımızı etkiler. Zaten “başarı” sözcüğün tanımı çocuğumuz için, çabalarımızın karşılığı olarak elde ettiğimiz gelişim veya hedeflediğimiz olumlu bir sonuçtur.

 

Beynimizde yer alan ödül merkezi, hem başarı ve hem de bağımlılığa neden olan sistemdir. “Başarı bağımlılık yapar” sözü aslında çok doğrudur; başarı elde edince beynimiz kendini ödüllendirip dopamin hormonu ve endorfin salgılar ve sonuç olarak, hem fiziksel hem de psikolojik (geçici) mutluluk hissedilir. Ödül merkezinin evrimsel işlevi bize zevk veren aktiviteleri tekrarlamaktır ve dolayısıyla, her bir küçük başarı bizi gelecekteki hedeflerimiz için daha fazla hırslandırır.

 

Beyin ödül merkezi, birçok bilinçli ve bilinçaltında yer alan davranışlarımızı yöneten “içgüdü” olarak da sayılabilir. Doğal olarak bu merkez, yemek yemek, sosyalleşmek ve başarı elde etme isteği gibi şeylerin arttırılmasına yol açan, fakat aynı zamanda, farkında olmadan kötü alışkanlıklar edinmemize de neden olan sistemdir. Şeker tüketme, sosyal medyada zaman harcama, sigara içme gibi alışkanlıklar bir çoğumuz için bu şekilde bağımlılık hâline gelebilir.

 

Çocuklarla gözler önüne serilen şekerleme deneyi, “efor harcamadan anlık zevk” ile “sabır edip gelecekte daha büyük bir ödül elde etme” arasındaki ikilemin bir temsilidir. Başarı elde etmek için çoğu zaman sabredip, efor harcayıp, bugünün rahatını feda edip, geleceğin ödülüne odaklanmamız gerekir. Bunun yanı sıra, kötü alışkanlıklar ve zararlı bağımlılıklar -biz hiç efor harcamadan- anlık zevk veren maddelerden kaynaklanırlar. Aklımızın ödül merkezinden nasıl yararlanacağımız ile ilgili verdiğimiz kararlar böylelikle çok farklı yaşam biçimlerine neden olabiliyor. Unutmayınız ki bir davranış, alışkanlık hâline gelmeden önce kendi terchimizle yer alan bir karardır. Bu kararı verirken, tercihimizin uzun vadede ne tür etki yaratabileceğini duyarlı bir şekilde ölçmek, kendi hayatımıza sahip çıkmamız için atılması gereken ilk adımdır.

 


 

Referans:

[1] “Stanford Marshmellow Experiment” adındaki deney, 1960’lı yıllarında psikolog Walter Mischel tarafından yönetildi. Mischel, bir çocuğun irade kabiliyetinin gelecekte ne kadar başarılı olabileceğinin göstergesi olduğuna iddia etti.

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir