Değer mi Hiç?

Uzun bir aradan sonraki bu yazımda size anoreksiyayı atlatmış bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Peki anoreksiya nedir? Genellikle ergenlik dönemindeki kadınlarda, çok ender de erkeklerde görülen, bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabası ile belirlenen bir psikolojik bozukluktur.

 

Röportaj tarzında benim tercih ettiğim sorular ile bir kalıba girmektense, arkadaşımın anlatacaklarının bu yazıyı yönlendirmesini tercih ettim. İyi okumalar dilerim…

 

19 yaşında, hayatının baharında genç bir erkek düşünün. Bu genç, ayrıldığı kız arkadaşının düzgün fizikli birisi ile yeni bir ilişkiye başlamasının ardından, kıyaslama ve hırs duygularına kapılıp, kilo verme ve vücut geliştirme serüvenine başladı. Ne yazık ki, bu serüven umulduğu gibi gitmeyecekti. Aldığı karar sonrasında, etrafındaki insanlar tarafından söylenilen şişman, ayı, öküz ve benzeri her kelime onun daha da hırslanmasına sebep oldu. 3 yıl devam eden bu süreç boyunca, ilk önce “bunu yersen yarar, bunu yersen yaramaz”, “ekmek yeme kilo alın”, “diyeti bozacaksan haftada bir bozacan” tarzı, eğitimsiz kişiler tarafından söylenen kulaktan dolma bilgiler ona yol gösterdi.

 

Sonrasında, bunların işe yaramadığını fark ettiğinde kendince besin değerlerini araştırmaya başladı ve bu durum gitgide takıntılı bir duruma dönüştü. Markete gittiğinde ürünlerin arkasını okumadan satın alamaz hale geldi. En sonunda bu takıntı gelebilecek en kötü noktalardan birine geldi. Bu genç insan, kendini tartıya bağımlı bir halde yaşarken buldu. Her gün bedenini tartmasının yanında tükettiği her yiyeceği de tartmak zorunluluğu hissettiğini belirtti. Bu konu hakkında bilime dayalı daha detaylı bilgi edinmek için “Tartmak ya da Tartmamak” isimli yazıya göz atabilirsiniz.

 

Ne yazık ki acı bir gerçek vardı. Tartıda görünen rakam tatminkâr olsa da, aynada görünen genç arkadaşım için yeterli değildi. Hayatı kısıtlamalar ve rakamlar üzerine kuruldu. Öğünlerini atlamadan düzgün tüketip, spora yeterli zamanı ayırabilmek için sosyal hayatından da ödün vermeye başladı. Bu süreci özetlerken arkadaşımın kendi kelimelerini kullanmak daha doğru olur sanırım:

“Birçok şeyi kaybetmeye başladım, en başta da beni çok seven ‘yeter artık başka zayıflama’ diyen ailem ve arkadaşlarımı. Ama bir kere beni içine çekti bu durum ve etrafımdaki herkesi görmezden geldim. Onlar bana destek olmaya çalıştı ama ben onları ittim. İlk başta bu hırsımı kıskandıklarını ve kendileri yapamayıp beni çekemediklerini düşündüm. Zayıflamaya ve yetersiz beslenmeye devam ettim. Olayın ciddiyetinin farkında değildim, ta ki Türkiye’de gittiğim tatilde bayılana kadar. Durumu kabullenmem çok uzun sürdü. Tabi ki tahmin edeceğin üzere bazı şeyler için çok geç olmuştu. Dönüştüğüm şey 22 yaşında, 1,83 m boyunda, 60 kiloya düşmüş, öz güvenini, arkadaşlarını, hatta erkeklik dürtülerini kaybetmiş biriydi. İnsanların verdiği tepkiler ise durumu daha kötüye sürükledi.

 

Beni uzun süreden sonra gören bazı kişiler, uyuşturucu kullanmaya başlayıp başlamadığımı yüzüme karşı sordular. Bu durum benim sosyal hayatımı daha da kötüye sürükledi, bahanelerle eve koşmamı sağladı. Bir diğer beni zorlayan durum ise, benim durumumdaki bir insana zorla tatlı ya da yemek yedirilmeye çalışılmasıdır. Bu benim faydama değil, kesinlikle psikolojik olarak zararıma oldu.”

 

Konuşmamızın devamında yeme bozuklukları konusunda adada uzman bir sağlıkçının olmadığını, bu yüzden anoreksiyanın resmi olarak teşhis edilmediğini dile getirdi. Danıştığı psikiyatr ise sadece antidepresan ile tedavi etmeyi uygun gördü. Fayda göremeyince, kendi kendine yaptığı araştırmalar sonucunda iyileşmeye karar verdi. Onu düzelmeye iten en önemli düşünce “kendi benliğinden çıkmış olduğu ve artık yaptığı şeylerle mutlu olmadığını fark etmesi” düşüncesiydi. Belirtmek isterim ki, arkadaşımın bu düşünceyi fark edebilmesinin tek sebebi, konu hakkında bilinçli olmasıydı. Genellikle, uzman bir bireyden yardım almadıktan sonra bu düşünce, bilinçsiz bir kişi tarafından kolayca kabul edilemez.

 

Arkadaşımın iyileşme adına attığı ilk adım gerçekten bilgili olduğuna inandığı sertifikalı bir spor ve beslenme uzmanından kilo almasına yol göstermesi için yardım istemek oldu. Yavaş yavaş hastalıklı düşüncelerden kurtulmaya başladığını belirten arkadaşım, ailesi ve arkadaşları ile ilişkilerini de düzeltmeye başladı. Bu süreci de arkadaşımın sözleri ile özetlemek gerekirse;

 

“Zamanla yemekler konusunda daha rahat olmaya başladım. Yağsız olsun, tuzsuz olsun takıntılarım bitti. Gittiğim yerlerde yemekleri sorun etmeden o anın tadını çıkarmaya çalıştım. Bu süreçte en büyük yardımcım annem oldu. Gerektiğinde yemeğimi yaptı, gerektiğinde bir arkadaş gibi beni dinledi. Ona ne kadar teşekkür etsem az. Ama, bir şeye daha değinmeden geçemeyeceğim, fiziksel sağlığıma ulaşsam da bazı düşüncelerin bende kaldığını hissederim.Takıntılı değil bilinçliyim ve her zaman beslenme kalitemi yüksek tutmaya çalışırım. Sağlıklı ve düzgün beslenmeyi kendime bir yaşam biçimi edindim. Ama artık mangalımı da yakar, şişe iki et bir yağ dizer, bir güzel da yerim. Kısacası sağlıklı olayım derken daha da sağlıksız olmak var. Yediğimize, içtiğimize dikkat edelim ama ayarında ve abartmadan.”

 

Son olarak eklemek istediğim bir şeyler var. Arkadaşım bir sorun olduğunu uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen fark edip, kabullenip, çözüm ve yardım aradı. Bunun sebebi kesinlikle bilinçli olmasıdır. Ben de elimden geldiğince bu toplumu bilinçlendirmek isterim, ki geç olmadan yardım alınabilsin. İkinci bir nokta da, yeme bozuklukları konusunda adada sağlıkçılar yok, ve ne yazık ki anoreksiya gibi yeme bozuklukları sadece antidepresanlarla tedavi edilmez. Umarım ilerleyen zamanlarda bu sorun da yeni jenerasyonla birlikte çözülür.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir