Medyanın Kurbanları

Öncelikle, bu platformun kurucularına yürekten teşekkürlerimi iletmek isterim. Bana ve diğer arkadaşlarıma böyle güzel bir fırsatı sağladığınız için minnettarım. Bu, Kıbrıslılar için, insanlık için, geleceğimiz için çok güzel bir adım ve bunun bir parçası olmak beni onurlandırdı. Beni Facebook’tan ya da Twitter’dan veya başka yerlerde gören duyanlar bilir. Bilmeyenler için özetlemek gerekirse, ben daha çok toplum olaylarını, feminist görüşleri, laiklik hakkında, hak, hukuk ve biraz da siyaset hakkında yazılar yazarım fakat bu platformda ilgilendiğim ve öğrendiğim birçok farklı konuyu da sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Şimdi ise, size bu hafta seçtiğim konuyu aktarmaya başlayayım.

 

Konum, Türkiye’deki medya. Bu tüm dünyada da geçerli olabilir fakat çok sıklıkla Türkiye kanallarında karşıma çıktığı için Türkiye demek istedim. Bana sorarsanız zaten medya, başlı başına bir manipülasyon aracı. Medyayı doğru kullanarak güzel işler ve güzel aktarımlar da yapabiliriz tabii ki. Fakat insanoğlu bunu çok tercih etmiyor. Türkiye’deki durum malum. Bu durumdan memnun olanlar ve memnun olmayanlar var. Memnun olanların bunu manipülasyon yoluyla kabul ettiğini düşünüyorum. “Nasıl bir manipülasyon?” diye soracaksınız. Dini kullanarak yapılan bir manipülasyon söz konusu bunu hepimiz biliyoruz ve farkındayız. Hepimiz derken olağan durumu kabul etmeyenleri kastettim yoksa herkes bunun farkında olsa, durum çok farklı olurdu.

 

İkincisi ise çok ama çok ciddi ve fark etmesi zor bir manipülasyon. Medya ve medyada yayınlanan haberler ve özellikle diziler. Ben bu yazımda dizileri ele almak istiyorum. Son dönemlerde yayınlanan dizilerde kadınların, kocaları tarafından aldatılmalarını görüyorum ve bu aldatmanın normalleştirildiğini görüyorum. Normalleştirilmeye çalışıldığını nereden anladığımı size aktarayım. Mesela, kadınların hepsi dizide aldatılıyor ve tekrar tekrar kocalarını affediyorlar. Adam bir diğer kadına ve karısına sürekli gidip geliyor. Kadın ilk önce çok kızıyor, sonra bu durumu artık kabullenmiş gibi duruyor. Adam her yakalandığında özrünü diliyor ve kadın affediyor. Bu diziler gerçekten çok tehlikeli çünkü bilinçaltımıza biz istemeden kadınların güçsüz olduğu algısını, erkeklere muhtaç olduğunu ve erkek ne yaparsa yapsın onu affetmemiz gerektiğini yerleştiriyor. Bu diziler küçük çocuklara, hatta mümkünse kimseye kesinlikle izletilmemeli. Bu dizi hakkında birkaç kişiden yorum aldım ve bana komik bir dizi diye yorumlar geldi. Bu diziler komikleştiriliyor ve asil amacını bize gizli yollarla aktarmaya çalışıyor bu yüzden de çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Asıl amacı ise kadının zayıf olduğu algısını yaratmak maalesef.

 

İkinci olarak, kadınların dövüldüğünü görüyorum. Kadınların bir kalabalığın ortasında dövüldüğünü ve kalabalığın sadece bunu izleyip hiçbir şey yapmadığını görüyorum. Döven kişinin güçlü bir ağa olması sebebiyle kimse kadına yardım etmeye cesaret etmiyor ve tekme tokat dayak yemesini öylece izliyor. Bu görüntü ve bu durum da artık ne kadar normalleşti değil mi? Ne kadar normalleştiğini haberlerden anlayabiliriz. Anladım, hadi dizide bir yanlışı gösterdin, fakat bunun bir yanlış olduğunu göstermiyorsun ve birkaç kişi de çıkıp “Ne yapıyorsun?” demiyor. Bu durumun yanlış bir durum olduğu kesinlikle vurgulanmıyor ve normal bir durum algısı yaratılıyor. Bu da yine kadın yanlış yaptıysa dövülecek algısı yaratılıyor. Günün sonunda kadınlar kendini değersiz, öz güvensiz, yetersiz görüyor. Kadınlar böyle hissederken, erkekler de boş durmuyor tabii ki.

 

Dizilerde erkeklerin çok kaba konuştuğunu, kaba davrandığını görüyorum ve herhangi bir olayda erkekler hemen şiddete başvuruyor. Sadece kadına değil kendi hemcinsleri arasında da çok ciddi laf dalaşı ve kaba kuvvet görüyorum. Kendisine veya sevdiği birine ters bir davranış, hakaret veya söz işittiğinde hemen ilk başvuracağı yol sinirlenip, kavgaya girişmek oluyor. Bu gösterilen karakterler ise arkadaşları ve çevresi tarafından pohpohlanıyor ve “Nasıl dövdüm ama?”, “morarttım”, “hak etti” gibi laflar kullanılıyor. Bunu izleyen küçük yaslardaki erkek çocukları ise bu karakterlere özeniyor ve yanlış davranış biçimini doğru kodluyorlar. Günün sonunda, sinirlenince ise ilk başta akıllarına gelen şey kuvvet kullanma oluyor. Toplumun karakterini her şeyin etkilediğini düşünüyorum. O toplumda gösterilen diziler, çıkan haberler, örf ve adetler toplumun karakterini etkiliyor. Biz fark etmeden etkileniyoruz toplumun bize dayattığı düşünce ve davranışlardan. Bu düşünceler doğru kodlanmadığı ve öğrenilmediği zaman ise ortalığa kargaşadan ve huzursuzluktan başka bir şey çıkmıyor.

 

Geçenlerde gördüğüm bir haberi sizinle paylaşayım, Türkiye’de kocası tarafından karnından 5 kere bıçaklanan hamile kadın, kocasını affediyor. Gerekçesi ise “her evde olan şeyler bunlar” oluyor. Bıçaklanmanın normalleştiği bir toplum… Bunu söylemesinin nedeni ne olabilir? Akla ve mantığa uyan bir durum mu sizce? Maddi bağımlılık mı bunu yaratıyor? Küçüklükten gelen ve yerleşen kadın zayıftır algısı mı bunu yaratıyor? Dul kadın dışlanır algısı mı? Yoksa hepsi mi? Yine bir sorular yığınıyla yazımı bitiriyorum. Bu soruları düşünmemiz, sorgulamamız ve çözüm bulabilmek için bırakıyorum. Sorgulamayan ve düşünmeyen bir toplum, yaşadığı her şeyi hak eder ve zamanla yok olup gider diye düşünüyorum. Diğer yazımda görüşmek dileğiyle, zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Güzel haftalar dilerim.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir