Trafik Sorunu: Nüfus Yoğunluğu ve Bisiklet Yolları
İster büyük ister küçük, ziyaret ettiğimiz, yaşadığımız herhangi bir kentte veya şehirde çözümlenemeyen bir trafik sorunu var ise bunun temel sebepleri yetersiz yol altyapısı ve planlama eksikliği veya hatalarıdır. Bir şehrin nüfusu milyonlarla ölçülebilecek kadar fazla olsa bile, planlaması azami dikkat derecesinde her türlü ayrıntı göz önüne konularak yapılırsa, trafik sorunu tam olarak ortadan kalkmasa bile (ki kalkması bu ölçekte uç ütopik bir düzeydedir), büyük ölçüde giderilir. Kuzey Kıbrıs’ta son yıllarda köyden kente ve dış ülkelerden ülkemize yönelik gelişen göç dalgaları sonucu giderek artan kentleşme, özellikle Annan Planı sonrası ve ekonomik iyimserlik döneminde patlayan inşaat sektörü ile kasabalarımızın öngörülemez biçimde büyümesini sağlamıştır. Bu hızlı büyümeye yetişemememiz ise birçok altyapı eksikliklerini de beraberinde getirmiş, başta yollar olmak üzere, eğitim (örneğin okullar), yeşil alanlar (örneğin parklar) ile hayati önem taşıyan sağlık (örneğin hastane) ve temizlik (örneğin kanalizasyon, çöp) kapasiteleri çok yetersiz kalmıştır. Diğer konulara daha sonra değinmeyi planlamakla beraber, bu yazının daha çok ülkemizdeki trafik problemi üzerinde duracağını belirtmek isterim.
Bugün Kıbrıs’ın kuzeyindeki üç büyük şehirde de (Lefkoşa, Girne ve Mağusa) nüfuslarına nazaran oldukça büyük bir trafik problemi vardır. Bunun başlıca sebepleri yeteri kadar planlanamayan imar politikaları, anlık gelişen projeler ve buna bağlı olarak Kıbrıs tabiriyle “golifa” gibi dağıtılan inşaat izinleridir. Buna örnek olarak nüfus yoğunluğunun giderek arttığı şehirlerimizden Girne, gün geçtikçe yaşanmaz bir hâle gelmeye devam ediyor. Olabilecek her yere inşa edilen apartmanlar, rezidanslar ve bloklar tarihi doğal dokuyu bozmanın yanında nüfus yoğunluğunu da artırıyor. Düzgün bir toplu taşıma sistemimizin olmayışından mütevellit neredeyse herkesin birer araba sahibi olduğu ülkemizde merkezlerdeki ara sokakların kaldırımları bile arabalarla kaplı oluyor, değil park edecek yer bulmak, sokaktan geçecek olan arabalar bile zorla geçiyor. Yeni yapılan binalara getirilen otopark zorunlulukları gerçek ihtiyacın çok altında. Her geçen gün azalan boş arazilerle birleşince tam bir keşmekeşe dönüşüyor, çoğu zaman buna eklenen ziyaretçi araçlarla beraber trafik durma noktasına geliyor. Turistik bir cazibe merkezi olan Girne, araba ve bina çöplüğüne dönüşüp potansiyelini kaybetme noktasına gelmişken biz de bunu seyretmekle yetiniyoruz. Dağın eteklerine kadar olan kısmın parsellenmiş ve binalarla dolmaya başlamasından dolayı yeni, alternatif yollar yapmak zor bir hâle gelmiştir. Bu kentimiz için konuşacak olursak, yeni yollar yapmaktan ziyade nüfus yoğunluğunu düşürmek ve şehir boyunca toplu taşıma imkanlarını artırmak bundan sonra yapılması gereken şeylerdir; yeni bir yaklaşım, yeni bir fikir olmadıkça tek çaredir.
Yeni çift şeritli yollar inşa etmek, çevre yolları ile şehri “bypass” etme fikri uzun zaman ülkemizde trafiğe tek çözüm olarak sunuldu. Bu gibi projeler sadece şehir dışından gelen ve giden taşıtlara yardımcı olmakta, şehir içinde kritik noktalarda giderek artan trafiğe ise derman olamamaktadır. Son yıllarda ise gelişen bisiklet farkındalığı bu gibi yerlerde ucuz bir alternatif olarak dikkate alındı. Bazı belediyeler ise hızlı davranarak bisiklet farkındalığını yaymak amacıyla güzel iyi niyetli projelere imza attı. Fakat bu projeler uzun vadede ne kadar etkili olur bilinmez. Lefkoşa Türk Belediyesinin çeşitli Avrupa şehirlerinden ilham alarak yaptığı “Velespeed” uygulaması güzel bir projedir, fakat bu proje diğer yatırımlarla desteklenmedikçe idealist her proje gibi unutulmaya mahkumdur. Lefkoşa şehrinin bisiklet yollarına sahip olmaması buna en büyük etkendir. Bisiklet yolu olmayan bir şehir, farkındalığı artırmaya çalışmakla ne kadar başarılı olabilecektir bilinmez. Bu yolları da düzenlemek sanıldığı kadar da masrafsız bir proje değil. Dünya üzerinde birçok defa örneği görülmüştür ki, taşıt ve bisiklet yolunun iç içe olduğu durumlarda bu yolu kullananların sayısı oldukça azdır. Kimse hayatını riske atıp o yollarda sürmeyi istemiyor. Gönyeli Belediyesinin son zamanlarda yaptığı proje iyi niyetli olmakla beraber, kullanıcıların hayatlarını riske atarak taşıtlarla aynı yolda seyahat etmesine de olanak tanımaktadır. Bisiklet yolları bu gibi durumlarda araçlar tarafından sık sık ihlal ediliyor. Londra gibi şehirleri örnek alırsak uygun görülen çeşitli arterlerin yanına “Cycle Superhighways” denilen ana yoldan ve kaldırımdan bağımsız yoğun bisiklet yükünü kaldırabilecek yollar yapmak, en verimli sonucu verecektir; fakat bunu yaparken de zaten az olan şehir içi araç park yerlerini daha da azaltmamaya dikkat edilmelidir. Buradan da çıkaracağımız, eğer yeterli alan ve kaynak yoksa bisiklet yolları fikrinin tekrardan gözden geçirilmesi gerektiğidir. Zaten Girne gibi şehirler dağlık ve eğimli bir araziye sahip olduğundan buralarda bisiklet kullanımı halk tarafından muhtemelen tercih edilmeyecektir. Bu durumda Girne’nin bisiklet yollarından ziyade yukarıda belirtildiği gibi toplu taşıma (bu konuya bir sonraki yazımda değineceğim) ve yoğunluğu azaltmaya çalışmaya önem vermesi yapılabilecek en doğru iştir.
Mağusa için konuşacak olursak, bisiklet yolları açısından daha elverişlidir. Diğer iki kentimize nazaran daha fazla boş alana sahip olması, belirli bir düzlemde gelişmesi (kuzey-güney doğrultusunda) ve daha düz bir araziye sahip olması bu şehri güzel bir bisiklet potansiyeline sahip kılar. Fakat diğer şehirlerimizde olduğu gibi ana yolların dar bir yapıya sahip olması bu gibi projelerin uygulanabilirliğini biraz zorlaştırmaktadır, bu gibi durumlarda bilirkişiler dikkatli biçimde hazırladıkları projelerle verimi yakalayabilmek için çalışmalıdır. Belki de Lefkoşa’daki bisiklet uygulamasının bir benzeri şu an Mağusa için uygulanıp, neredeyse ölü durumda olan, hâlihazırda yayalaştırılmış ve bisiklet kullanımına müsait Suriçi’ni canlandırmaya bir nebze olsun yardım edecektir. Hatta benzer bir yayalaştırma projesi Lefkoşa Surlariçi’nin bazı kısımları veya merkezdeki araç yoğunluğunu azaltmak adına Girne Çarşısı için de düşünülebilir ki Dünya’nın çeşitli şehirlerinde yayalaştırma ve bisiklet kullanımı beraber desteklendiğinde çoğunlukla başarılı olduğu görülmüştür. Yine de araç kullanımının üst düzeylerde olduğu güzel ülkemizde ilerleyen yıllarda bisiklet kullanımı ne kadar gelişir bilinmez, bu yüzden bir sonraki yazıda ele alacağım trafiğe sebep olan diğer faktörler de yetkililer tarafından sürekli göz ardı edilen ve masraflı bulunan toplu taşıma gibi çözüm olanakları da ele alınmalıdır.
Devamı gelecek…
Çok güzel ve yerinde tespitler.Tebrik ederim.