Esas Sorun Statükoyu Besleyen Hantal Yapı

1963 yılından itibaren adadaki çatışma ve gerilim artmış, 20 Temmuz 1974’te garantör ülke olmasından dolayı Türkiye ülkemize askerî müdahalede bulunmuştur.

 

Başarıyla sonuçlanan askerî müdahale sonrasında müzakereler başlamış ve o dönemde ortaya çıkan, Türk tezi olan iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı çözüm; günümüzde de müzakerelerin sürdüğü dönemde masada konuşulan çözüm modelidir.

 

Ekonomik duruma bakacak olursak, yapılan araştırmalar olası çözüm durumunda ekonomik yapımızda ciddi oranda düzelme ve gelişme olacağı yönünde.

 

Ekonomi olmazsa olmazlarımızdan…

 

Geçmişten bugüne dünya ekonomisi yerinde durmadı, ileriye gitti.

 

Dünyaya ayak uydurmaya çalışan toplumumuzun ihtiyaçları sürekli artıyor.

 

Toplumumuz çözüm istiyor ancak çözüm olana kadar çökmüş ekonomik yapının içerisinde sürekli fakirleşmek istemiyor.

 

Bu durumda çözüm olana kadar oturup beklememeliyiz.

 

Gettolarda yaşadığımız zamanlar geride kaldı.

 

20 Temmuz sonucunda, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, iyi veya kötü bir devlete sahibiz.

 

Yine unutmamalıyız ki olası çözüm durumunda şu an yaşadığımız devletimiz iki kurucu devletten biri olacak.

 

Bizim yapmamız gereken bu zamana kadar devletimizi geliştirmek, devletimizi içinde bulunduğu hantal yapıdan kurtarmaktır. Bu yapıyı bozmak ancak bizim çabamızla mümkündür. Ne Avrupa Birliği ne de Türkiye Cumhuriyeti KKTC içerisindeki statükocu yapıyı yıkmak için uğraş vermez. Çözüm olmadan bu yapıyı yıkmak çok daha kolaydır, çözümden sonra ise bu yapıyı yıkıp yeniden yapmak için acı faturalar ödememiz gerekecek.

 

Tabii siyasi eşitliğe dayalı bir çözümü gerçekten istiyorsak.

 

Bazısı sadece vatandaşlık hakkıyla yaşamayı yeterli bulabilir.

 

Bir başkası Türkiye’ye alt yönetim olarak bağlanmayı en güzel yol olarak görebilir.

 

Bu kesimlerin kalkınma, gelişme gibi dertleri olmaması gayet doğal…

 

Ama iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı çözümü isteyenlerin böyle bir lüksü yok.

 

Birbirimizi yıpratmadan yıkmak veya bozmak yerine yapmak ve onarmak üzerine odaklanmalıyız. Sorunlara yapıcı çözümler üretmeliyiz ki çözüm zili çaldığında iki kurucu devlet arasında fark olmasın.

 

Tek cümleyle toparlayacak olursak, çözümü beklemek yerine çözüme hazırlanmalıyız…

Bir yorum

  1. Çok doğru ve güzel bir yazı. Umarım görüşlerinin destekçileri artar. Kıbrıs’ın geleceğinin bunun gibi fikirlere ihtiyacı var.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir