Kıbrıs’ın Sorunu Tembellik mi?

“‘Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim,’ dedin, ‘Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; -bir ceset gibi- gömülü kalbim. Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, boşuna bunca yılı tükettiğim bu ülkede.’

 

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma – bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok. Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.” 

-Konstantinos Kavafis

 

Bugüne kadar hepimize üç aşağı beş yukarı empoze edilmiş bir gerçek var “Kıbrıslılar tembeldir, ada insanı çalışmayı sevmez.” diye. Bir noktaya kadar doğruluk payı olan bu söylemleri ben hep Kıbrıs’ın başarısızlığının sebebi olarak görmüşümdür. Sanki ada insanının hepsi tembel, sadece günü geçirmeyi düşünen, sadece kebap ve alkol düşünen insanlarken; başarılı görünen, yıllık geliri yüksek ülkelerin vatandaşlarının hepsi çok çalışkan, disiplinli vatandaşlık iç güdüsü yüksek kişiler.

 

Ta ki şu sıralar okuduğum kitap beni bu durum üzerine düşündürene kadar. Why Nations Fail (Ulusların Düşüşü) adlı kitapta Daron Acemoğlu, bir ülkeye mensup vatandaşların din, dil ve ırkından ziyade yönetim şeklinin ülkenin ekonomisi üzerinde etkili olduğunu savunuyor ve bunu çok güzel örneklerle destekliyor. Mesela ABD ve Meksika sınırındaki Nogales şehrinin Amerikan topraklarında kalan kısmının kişi başına düşen millî geliri $20.000 seviyelerindeyken, Meksika topraklarında olan kısmında aynı rakamın $2.000 olması ve bunun yanında ABD’deki insanların eğitim düzeylerinin yüksek, sağlığa ulaşımlarının kolay olması, Acemoğlu’na göre insanların genetik başarılarından ziyade mensup olduğu ülkenin (ABD) politik durumunun bir ürünüdür.

 

Gel gelelim bu durum beni hemen öz eleştiri yapmaya getirdi. Bizler bugüne kadar hep tembel insanlar olarak anıldık. Bunun doğruluk payı tartışılır, fakat bugün ülkemizin güneyi ile kuzeyi arasındaki ekonomik avantajların ve dezavantajların esas sebebi maalesef dahil olunan ekonomik politikalardır. Güney Kıbrıs’ın insanının Kuzey’dekinden çok farkı yoktur. Fakat Avrupa Birliği’nin Güney Kıbrıs’a sağladığı yatırımlar, teşvikler ve uzun dönemli ekonomik planlar, Kuzey’de Türkiye’den kısa vadede günü kurtarmalık destekler olarak görülmektedir.

 

Türkiye’de pek çok kez şahit olduğum bir durumdur ki ülke Kıbrıs’ı tabiri caizse küçük bir çocuk olarak görmekte. Sadece üst kademedeki diplomatlar değil halk gerçekten Kuzey Kıbrıs’ı bakıma ve düzenli ilgiye (ekonomik ve idari her yönden) desteğe muhtaç görüyor. Bu doğruluğu olmayan psikolojik bir yıpratmadır. Kuzey Kıbrıs insanı artık kendi halkının bütün şartlar eşit olsa bile başarısız olacağını düşünmekte.

 

Yukarıda bahsettiğim şeyler bu kısıtlı yazıya sığdırabileceğim birkaç cümle sadece. Her olayın enine boyuna bir çok sebebi ve sonucu var. Fakat özetle ve içtenlikle söyleyebilirim ki ülke ekonomilerinde, insan faktörünün hiçbir önemi yoktur. O ırk tembeldir, bu bölge başarısızdır denilen her örnek için istisnalar saymak mümkündür. Umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmamalıyız.

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir