Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım

Bu mevsim, yeni başlangıçların mevsimi oldu benim için. Bir süre önce, yüksek lisans eğitimim için Roma’ya taşındım. Bir hafta sonra, sosyal medya hesabımda karşıma çıkan Tabella’nın ilk sayısı ile karşılaştım. Gençlerin sesini duyurmak isteyen, alternatif  yeni bir oluşum başlamıştı hayatına, ve elbette bu memleketimiz adına yeni bir umut demekti. Bu yazıya, emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ve sevgilerimi ileterek başlamak istiyorum. Sizlerle beraber yazabilmek, benim için bir keyiftir. Çorbada bir tuzumuz olacaksa, ne mutlu!

Hazır yeni başlangıçlardan bahsetmişken Mevlâna’nın şu sözünü hatırlamamak olmaz.

“Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Ancak nedense, Kuzey Kıbrıs’ta yeni sözler söylemek yerine, kendi kendini sürekli yineleyen bir ortam var.

Yaklaşık 13 yaşından beri gazete okumayı çok severim. Bir yerden sonra fark etmeye başladım ki, belli dönemlerde aynı gazeteler, aynı konulara hemen hemen aynı başlıkları atıyor. Sonra bunun sadece bu dönem için değil, son 30 sene için de geçerli olduğunu fark ettim. Bu durum elbette, çevresinden çok fazla etkilenen sosyal bir canlı olan her insan gibi, Kuzey Kıbrıs insanının hâletiruhiyesini kötü etkiliyordu. O günden sonra, aynı keyifle gazete okuyamadım ve farklı arayışlara daldım. Sonuçta, sürekli aynı ve değişmeyen konuları her sene baştan okumaktan kim hoşlanırdı ki?

Zamanla, kültürel değişim programları, internetin sunduğu sonsuz bilgi, imkân ve DAÜ’de var olan uluslararası öğrenci ortamı bir nebze nefes aldırmıştı bana. Farklı fikirler ve milletlerden insanlarla temas etmek, arkadaşlık kurmak iyi geliyordu ve hemen akabinde memlekete dair yeni fikirler canlanıyordu kafamda. Maalesef, çoğunlukla bu fikirlerin nasıl gerçekleşemeyeceğini anlatan kişiler çok fazla oldu her zaman. Ancak Bulutsuzluk Özlemi’nin şarkısında dediği gibi bir umuttur insanı yaşatan. Bu motivasyon ile moral bozmamaya çalışarak ufkumu genişletme mücadelesine devam ettim.

Bu arada, Lefkoşa Surlariçi’nde, gerçekleşen değişim elbette yüreklere olumlu duygular hissettiren cinsten olmuştu. Hazır mevzu açılmışken, Yuka Blend Festivali’nden de bahsetmemek olmaz. Çünkü yok böyle keyifli bir organizasyon. Hiç şüphesiz ki, bize bu festivalin benzerlerinden daha çok lazım. Bize daha çok girişimcilik lazım. Tanınmamış bir devlet olarak, bizim içe kapanık değil daha çok dışa açık bir tavırda olmamız lazım. Belki, yaklaşık 20 sene önce bu çok mümkün değildi. Çünkü, zaten hava ulaşımı, diğer haberleşmeler, posta ve ticaret yapmak mevcut tanınmamışlıktan dolayı zor iş idi. Ancak günümüzde, haberleşme ve ulaşım teknolojilerindeki ilerlemeler birçok fırsatlar sunmaktadır. Artık sosyal medya, özellikle Instagram üzerinden çok çeşitli turizm ve ticaret gerçekleşmektedir. Eğer profiliniz dışa açıksa, bir fotoğraf paylaştığınızda, herhangi bir ülkeden beğeni veya yorum gelebilmektedir. Bir diğer deyişle, eğer kaliteli içerik üretiyorsanız, dünyanın her yerinden insana ulaşabilirsiniz. Dahası, insanlar nereye gitmek istediklerine artık Instagram üzerinden karar veriyorlar. Bu gerçekleri bilen birisi olarak, turizm fuarlarına harcanan binlerce sterlini duyunca üzülmeden edemiyorum. Anladığım kadarıyla, Turizm ve Çevre Bakanlığımız henüz Instagram ve benzeri yenilikçi platformları keşfetmiş değil. Özellikle, sosyal medya ağları ve akıllı telefonların gelişmesinden sonra bir çok farklı uygulama ve platform türedi. Eskiden mümkün olmayan birçok şey artık mümkün. Ancak görüyorum ki, KKTC bürokrasisi hâlen 1980’lerde kalmışcasına “şu belge için de 13,5 liralık pul al postadan ve geri gel” modunda devam ediyor.

Henüz devlet mekanizmamız, istenilen ölçüde yenilikleri yakalayamamış, kaynaklarımızı yeterince verimli kullanır duruma gelmemiş olsa da, Annan Planı sonrası barikatların açık olduğu bir ortamda büyüyen nesil olarak, akranlarımdan umutluyum.

Bizler biliyoruz ki, günümüz dünyasının en büyük şirketleri, alanlarında var olan statükoları yıkan cinsten organizasyonlar. Airbnb ve Uber, bunlardan en önemlileri. Bilmeyenler için söylemekte fayda var, Airbnb dünyanın önemli konaklama hizmeti sağlayan şirketi olmasına rağmen hiç emlağa sahip değil, en büyük taksi şirketi olan Uber’in ise hiç arabası yok. Bu noktada yazılım alanının günümüz ve geleceği daha fazla şekillendireceğini söylemek güç değil.

Belki bize çok uğramamış olsa da, backpackers dediğimiz, sırt çantası ile aylar süren yolculuklar yapıp dünyayı gezen bir çok genç var artık. Biz de bunları yapalım demiyorum. Demek istediğim şey,  gelişen teknoloji ve küreselleşme sayesinde, kültürel etkileşim şimdiye kadar görülmemiş bir düzeye ulaşmıştır.

Toparlamak gerekirse, belki hâlen Kıbrıs sorunu çözülmemiş olabilir veya KKTC bürokrasisi vahim bir hantallık ile çalışıyor olabilir. Bir kamu biriminin, bir diğerinden haberi de olmayabilir. Ancak bunların hiçbiri göç ederek, boş vererek veya mevcut düzene ayak uydurarak, yani şikâyet ederek çözülmez. Hiçbir şey olmaz bu memleketten diyenlere inat, çabalamak gerekir. Çünkü şair Konstantinos Kavafis şöyle der:

Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.

Bu şehir arkandan gelecektir.

Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,

aynı mahallede kocayacaksın;

aynı evlerde kır düşecek saçlarına.

Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.

Başka bir şey umma

İlerleyen sayılarda, günlük hayatta karşılaştığım Roma hikayeleri, Kıbrıs’ta gündem ve siyaset ile okuduğum konu üzerinden gün ve gelecek üzerine değerlendirmelerimi paylaşmaya çalışacağım. Sizleri, yeni şeyler söylemeye, yeni fikirler tartışmaya davet ediyorum.  Bu yazıyı Gandi’den bir deyişle kapatırken, okuyan herkesi kucak dolusu sevgi ve saygıyla selamlarım.

“Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi ol”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir