Kıtaların Karanlık Yüzü: Depremler

Doğal afetler ve felaketler her çağda biz insanların hayatına olumsuz yönde etki etmiştir. Kimi zaman maddi yönden, kimi zaman toplumsal yönden zarar veren bu afetler, tarih boyunca birçok gelişmenin de sebebi olmuştur. Yerler ve yurtlar değiştirilip göçler yaşanmış, efsaneler ve mitler yaratılmış, açlıklar ve kıtlıklardan kitlesel ölümler yaşanmış, kimi zaman da teknolojik ve bilimsel ilerlemeler tetiklenmiştir.

 

Afetlerin bu kudretli gücüne karşın insanoğlunun gelişen teknolojiye rağmen ona boyun eğmesi acıdır. Yıllar boyunca bu tür olayları takip etme, tahmin etme ve risk yönetimi planlama ile insan hayatına etkileri azaltma yönünde büyük yol kat eden bilim, bazı konularda hâlen yolun başında. Depremler, bu doğal afetler içinden yeri ve zamanı en az tahmin edilebilir olandır diyebiliriz. Jeoloji alanına giren deprem disiplini, sismoloji başlığı altında incelenir. Yerküre hakkında bu kadar fazla şey bilmemize rağmen depremlerin ne zaman olacağını bilemememiz, yer altının her hareketini ve enerji birikmesini ölçebilecek herhangi bir aletin olmayışından ve bununla beraber kesin hesap yapamamamızdan kaynaklı. Daha da spesifik olursak yeraltındaki hareketlenmelerin kaotik olmasından kaynaklanmaktadır.

 

Depremler, tek cümlede, yer kabuğunda var olan hareketliliğin sonucunda oluşan sürtünme ile birlikte enerji birikmesi ve bunu takip eden esneme ve enerji oturmaları sonucunda meydana gelen enerji salınımıdır.  Bu kırılmalar genellikle yer kabuğunun kırılgan ve sert olduğu 3 ila 15 kilometre derinliklerde gerçekleşir, ürettikleri dalgalar ise hissettiğimiz yer sarsıntılarıdır.

 

Dünyanın belli başlı bölgeleri deprem riskinden mustariptir. Bu risk, kıtaların-levhaların sınırları üstünde azami düzeyde olup, bu levhaların hızı ve çarpışma türleri depremin büyüklüğünü ve sıklığını etkiler.

 

Dünyaca ünlü deprem bilimciler, yaptıkları araştırmalar sonucunda depremlerin tahminî gerçekleşme sıklıklarını, yani periyotlarını, eski yer hareketlerinden ve kaymalardan yola çıkarak buluyorlar. Fakat bu iş zahmetli olduğu kadar pahalı da. Yeryüzündeki meteoroloji ve insan kaynaklı gelişmeler de depremin izlerini zaman içinde yok ediyor. Bu yüzden aktif veya uykuda olan fay hatlarını deprem olmadan tespit etmek bayağı zorlaşıyor. Deprem bilimi istatistik bilimiyle iç içedir. Haberlerde duyduğumuz “2030 yılına kadar İstanbul’da büyük bir deprem gerçekleşecek” tarzı açıklamalar, aslında olasılık hesaplamalarının bir ürünüdür.

 

Depremler o kadar güçlü fenomenlerdir ki hakkında birçok komplo teorisi üretilmektedir. Bu depremleri (HAARP gibi) çeşitli yöntemlerle “büyük güçlerin” tetiklediğini ve ülkeleri kaosa sürüklediğine inananların sayısı, maalesef, hiç de az değildir. Bu teknoloji, eğer bu alanda işlemiş olsaydı bile bu ancak deprem için faylara enerji yüklemeye değil (ki faylar insanların ürettiği enerji miktarından çok daha fazlasına ihtiyaç duyar) bu enerjiyi boşaltmaya yarar. Bu boşaltma işlemi de deprem tarihini muallak olarak gören endişeli halkın işine yarardı, şehirler boşaltılıp deprem tetiklenir, zararın minimum olması için çalışılırdı.

 

Sanılanın aksine depremler artık Richter ölçeği ile değil, on yıllardır Moment Magnitude Scale denilen, deprem sırasında açığa çıkan enerjiyi belirten ölçekle ölçülüyor. Bu ölçekteki rakamlar logaritmik düzende artıyor. Yani 6 büyüklüğündeki bir deprem, 5 büyüklüğündeki bir depremden 32 kat daha fazla enerji açığa çıkarırken, 7 büyüklüğündeki deprem 1000 kat daha fazla enerji çıkarıyor. Bu nedenle büyük faylarda biriken enerjilerin büyük deprem olmadan küçük depremlerle boşaltılması düşük bir ihtimaldir, bir işe yaramaz.

 

Bunun yanında zararın gözlemine dayalı olarak kullanılan Mercalli ölçeği ve özellikle inşaat mühendislerinin kullandığı, zeminin aşağı ve yukarı doğru hareketinden çıkarak geliştirilen peak ground acceleration yani maksimum zemin ivmelenmesi kullanılmaktadır. Bu ölçüler deprem riskinin haritalandırılmasına katkı sağlıyor. (Şekil 1)

 

Şekil 1. Türkiye’nin deprem olasılık haritası, 2 büyük fay hattını takip ediyor.[1]
Türkiye’de ulusal ve global düzeyde çalışan bir çok jeolog bulunmaktadır. Bu jeologların temel odak noktası ekonominin ve nüfusun kalbinin attığı İstanbul ve çevresinde oluşma ihtimali olan depremlerdir. İstanbul, güneyinden geçen fay segmentinin periyodunu doldurmuştur. Yani uzun süredir deprem olmamış olması ve bölgede sismik boşluklar olması (Şekil 2) ihtimalleri güçlendirmektedir. İstanbul’daki binaların ise olası bir depreme karşı dayanıksız olması ve afet acil durum yönetimi senaryolarının neredeyse hiç olmaması, halkı felakete adım adım yaklaştırmaktadır.

 

Şekil 2. Eylül 2019’da gerçekleşen iki küçük deprem sonrası, İstanbul Teknik Üniversitesindeki uzmanların hazırladığı fay hattı haritası. Fayın her noktasında depremler görülmekle beraber, sismik boşluk denilen bölgede normal beklenenden çok daha az miktarda deprem meydana gelmiş, hareketlilik kısıtlanmıştır. Fayın orada kilitlenmiş olması muhtemel olduğundan, büyük olasılıkla dâhilinde yüksek miktarda enerji birikmiştir. Bu nedenle büyük İstanbul depreminin bu bölgede olması yüksek ihtimaldir. Tam olarak ne kadar enerji biriktiği bilinmediği için tahminî olarak 6,5-7,2 arası bir rakam verilmekte, zamanı için ise daha az bir kesinlik payıyla 30 yıl içinde olacağı belirlenmiştir.

 

Kıbrıs da bulunduğu bölge itibariyle aktif bir sismik bölgedir. Anadolu, Afrika ve Arap levhalarının üç taraftan baskısı ile dengesi bozulan Kıbrıs adası ve civarı, bolca depreme ev sahipliği yapar. Yakın ve uzak tarihte halkın kaderini değiştiren birçok deprem olmuş, bunların sonucunda ise zamanının Salamis gibi büyük şehirleri ve birçok küçük yerleşimi terk etmek gibi sonuçlar doğmuştur. Bu büyük depremlerden en yakın tarihte olanları 1953 ve 1996 yılında Baf bölgesinde meydana gelen ve birçok kişinin ölümüne neden olan depremlerdir.

 


 

Referanslar:

[1] Özcebe, S., Silva, V., Crowley, H., Burton, C. (2014). An Integrated Probabilistic Risk Assessment for Turkey. Global Earthquake Model (GEM).

 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir