Sevgili Kobe,
Bundan 15-16 sene önce ben 5-6 yaşlarındayken seni izlemeye başlamıştım.
Sen ve takım arkadaşların bana basketbol denen garip sporu o zaman sevdirmeye başladı. Hayranlıkla sizin showtime dediğimiz âdeta bir dans koreografisi şeklinde oynadığınız basketbolu izledim. Senin vurduğun smaçları boyuma uygun dairelerde tekrarlamaya çalıştım, geriye çekilerek attığın şutlarla çöp kutularını doldurdum.
Sonra bir gün ortaokulun ilk günlerinde sırf arkadaşlarım gidiyor diye basketbol seçmelerine gittim. Oradaki hocam basketbol oynamayı pek de bilmediğim hâlde hayatımın kalanını değiştirdiğini bilmeden beni takıma aldı, basketbol oynamaya başladım. Kolej takımında oynadığım ilk sezon senin NBA’deki ilk sezonun gibi 8 numarayı giydim. Aynı sezonun sonunda sen Celtics’e karşı arkadaşlarınla yedi maçın sonucunda NBA şampiyonu olurken ben o sabah sınava gideceğim hâlde erken uyanıp senin şampiyonluğunu izledim.
Liglerde oynamaya başladım. Sorumluluk duygusunu öğrendim. Her antrenmana ne olursa olsun katılmayı, her hareketi ne kadar yorulursam yorulayım sonuna kadar yapmayı öğrendim. Yeteneklerim ne kadar sınırlı olursa olsun, hiçbir şutumu sokamayacak da olsam sonuna kadar mücadele etmem gerektiğini öğrendim. Kaptan olmayı öğrendim.
Ve bu öğrendiklerimi sadece sahada değil aynı zamanda hayatımın tamamında uygulamayı öğrendim. Şartlar ne kadar zor olursa, sinir seviyesi ne kadar artarsa artsın panik yapmadan, tıpkı senin kızdığın zaman çeneni dışarıya çıkarıp bir katil edasıyla takımı kurtarmak için çabalamanı öğrendim. Seni kızdırmak için yüzüne topu sallayan rakibe gözünü kırpmadan bakmaya devam ettiğinde ben tahrik olmamayı öğrendim. Blok yemekten ya da sakatlanmaktan korkmadan o sayıyı atabilmek için potaya yüklenmeyi öğrendim.
Tam hedefe giderken darbe alsam da tıpkı senin gibi potayı denemeye devam etmeyi, basketfaul yapmayı öğrendim.
Sen Dear Basketball mektubunda basketbola nasıl âşık olduğundan bahsederken, ben basketbola senin sayende âşık oldum. Sen Pau, Lamar, Ron, Andrew ve diğerleriyle basketbolu değiştirirken, ben beni sonsuza kadar değiştirecek basketbolu sevdim. Belki bir basketbolcu olmadım ama olabildiğim kadarıyla bir savaşçı oldum.
Sen olmasaydın ben muhtemelen fazla kilolu, öz güvensiz, mücadele etmeyi öğrenmemiş bir genç olacaktım.
Bana savaşmayı öğrettiğin için sana çok teşekkür ederim.
Görüşmek üzere.
Fotoğraf için tıklayınız.