Yola çıkmadan biceğez defa daha bakdım velesbide;
Boynu büküğüdü,
Sanki da “Çıkmaylım, galalım buraşda.” derdi baa
Ama aldırmadım genne;
“Gidiyoruk.”
Sanki da öylesine dolaşmaya çıkmış gibi yapdım bir on on beş dayka;
Kimi gandıracağısaydım…
Belki bizim yaşlı velesbide yenik düşdüm,
Belki da nefes almak istedim biraccık;
Suya dalmadan çekdiğin o derin nefes gibin…
Evin bile ışık saçardı sanki da,
Cehennemi aydınnatan eyi galpli ve saf bir melek gibin.
Tutsak değil;
Ordakilerin bile gıyamadığı, sadece hayran galabileceği…
Her gittiğin yeri böyle mi yapan sevgilim?
Pençeren açığıdı;
İnanamazsınız bütün o ışığın gaynağı bir güçük pençereydi sanki da…
Bir defa geçdim evin önünden; iki defa, beş defa, on defa…
Neçin kapatmadın canım pençereni? Geç olduydu saat,
Belki görürdün beni da…
Döndüm eve, bu defa benim boynum bükük,
“Pençereyi bile kapatmadı be velesbit.” dedim.
“Bilirim.” dedi hiç bozmadan,
Dosdoğru dururdu bu defa:
“Sen bakdıkça da kapatmaycak.”