Daha da Bölünmeye Doğru

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimine üç aydan az bir süre kala adayların neredeyse tamamı seçim çalışmalarına başlamış bulunuyor. Mecliste temsil edilen altı partiden dördünün mevcut (UBP, CTP ve YDP) veya bir önceki (HP) genel başkanı adaylığını açıklarken TDP’nin 5 Şubat’ta adaylığını açıklaması beklenen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya destek vereceği biliniyor. Eski genel başkanı Serdar Denktaş’ın aday olmayacağını açıklaması nedeni ile DP’nin hangi adayı destekleyeceği bilinmiyor.

 

Meclis dışındaki partilerden MDP ve KSP’nin kendi adaylarını çıkaracağı ön görülürken, seçimleri boykot etmesi beklenen YKP dışındaki diğer partilerin mevcut adaylardan biri destekleyeceği tahmin ediliyor.

 

Bu süreçte özellikle 2015’teki seçimler sonrası Türkiye ile olan ilişkiler ve kurulup bozulan hükûmetleri göz önünde bulundurduğumuzda giderek kutuplaşan bir siyasi iklim ile karşı karşıyayız. Bu bölünmeyi özellikle Crans-Montana sürecinin ertesinde güçlenen “artık federasyon görüşmeyelim” kanadı ile adadaki çözümü federal bir çözüm ile çözme çalışmalarına devam edilmesini savunanlar arasında ciddi bir bölünme söz konusu.

 

Bu yetmezmiş gibi federal çözümün meclisteki en büyük destekçileri durumunda olan CTP ve TDP kendi içlerinde ciddi bir bölünmeye gitmekte ve tarafların tavanları her ne kadar konudan uzak durmaya çalışsa da tabandaki bireyler arasında sosyal medya etrafından tartışmalar ve saldırılar devam etmektedir. Federal çözümü görüşmeme taraftarı olan kesimde de UBP, HP ve YDP’nin üç farklı aday ile yarışması ister istemez bir ayrışma yaratacak olsa da Ersin Tatar destekçilerinin diğer adaylara kıyasla sayıca çok üstün olması böyle bir ayrışmayı ileri bir boyuta götürmemektedir.

 

“Biz kırk dervişiz, kırkımız da birbirimizi bilmişiz” deriz ya, bu kırk kişinin içerisinde aklıselim bir tartışma kültürü oluşturamadığımız için ana ayrımlar toplumu birbirinden uzaklaştırırken, daha küçük ayrımlar sebebiyle daha da bölünüyoruz. Hâlbuki biz bu kadar bölünmek için fazla küçük bir toplum değil miyiz? Siyasi düşünceler ile gündelik hayatımızı ayıramadığımızdan çıkagelen, sırf diğer renkteki partiye oy veriyor diye seçim dönemi komşumuza bile selam vermeme huyumuz toplumsal sağlığımızı gözlemlemek için oldukça yerinde bir örnek olacaktır.

 

Büyük ayrımlardan geçin küçük ayrımlarla bölünürken dahi kırıcı olabiliyor, karşı tarafı rencide edebiliyoruz. Hatta birbiri ile tamamen aynı görüşe sahip olanlar bile sırf ego çatışmasından dolayı ayrılıp kamplaşabiliyor ve kendileri gibi olmayanlara karşı olur olmaz ağız dolusu laflar edebiliyor.

 

Özellikle gençler arasında sırf gündelik siyasi meseleler yüzünden kırıcı olmamak ve toplumu ileriye götürme amacı ile bir araya gelmeyi başarmak mühim bir meseledir. Seçimler, partiler ve bireyler gelip geçici olup kalıcı olan toplumsal bütünlüğü sağlamak ve ileriye gitmek için çalışmalar yürütmektir.

 

Önümüzdeki seçim döneminde de taraflar ne olursa olsun karşı tarafı yıkmaya çalışmadan ve siyasi görüş, din, köken ayrımı gözetmeden çalışmalarını yürütmeli, bu çalışmaları sürdürürken toplumsal bütünlüğe önem vermelidir.

 

Yoksa toplum olarak bölünmeye ve bu zor yaşam mücadelesini güçsüz şekilde sürdürmeye devam ederiz.

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir