Bir Umuttur Yaşatan İnsanı

Geçtiğimiz hafta gerek Suriye’deki savaş, gerekse hastane yangını sebebiyle oldukça gergin geçti. Bu haberlerle beraber cuma günü Kıbrıslı Rum liderliğin yeni koronavirüsü salgınını gerekçe göstererek cumartesi gününden itibaren dört sınır kapısını bir hafta sonra yeniden değerlendirilmek suretiyle kapatmasının ardından her iki toplumda çok ciddi tepkiler aldı.

 

Bu adım, Kuzey Kıbrıs’ta herhangi bir pozitif vakanın bulunmamasına karşın ne toplum liderliğimiz, ne Sağlık Bakanlığı veya diğer hükûmet yetkililerimiz ne de İki Toplumlu Sağlık Teknik Komitesi üyelerimize danışılmadan tek taraflı olarak atılmıştır.

 

Özellikle ne Kuzey Kıbrıs’ta ne de adanın güneyi dışında tek temas noktamız olan Türkiye’de pozitif bir yeni koronavirüsü vakası olmaması bu adımı aklamayı oldukça güç kılmaktadır. İtalya başta olmak üzere Avrupa’da vakaların görüldüğü neredeyse her ülke ile direkt uçuş hattı bulunan Larnaka ve Baf’ta yeterli önlemler alınmadan Lokmacı, Derinya, Bostancı ve Aplıç kapılarının ani bir kararla kapatılmasını sağlık sebepleriyle açıklamak inandırıcı değildir.

 

Uzun süredir kuzeyden yapılan alışverişlere karşı işletmelerin Anastasiades liderliğine yoğun şekilde baskı yaptığı kamuoyunca bilinen bir durumken, ELAM’ın da bu konudaki baskısına boyun eğildiğini söylemek mümkün olacaktır. Bu da Kıbrıslı Rum liderliğinin özellikle son günlerde Türk lirasının değer kaybetmesiyle artması beklenen alışverişlerin azalması için bir girişimi olarak göze çarpacaktır. Özellikle Lokmacı ve Derinya gibi Lefkoşa ve Mağusa için büyük ekonomik önem taşıyan iki kapının kapatılması bunu ispatlayacak niteliktedir.

 

Aynı zamanda yoğunluğun artması beklenen Metehan kapısında da dönüşlerde kimlik kontrolü gibi daha önce yapılmayan uygulamalar ile sıraları daha da uzatarak geçişlerin eziyete çevrilmesi de açıkça bu kararın kötü niyetle alındığını göstermektedir. Eğer gerçekten sağlık adına bir kriz olsa tabii ki her türlü önlemin alınması beklenecekti. Hatta adanın kuzeyinde büyük bir salgın yaşansa kapıların tamamen kapatılması dahi gündeme gelebilirdi. Ancak henüz böyle bir durum yokken art niyetli kararlar almak kabul edilebilir değildir.

 

***

 

Mont Pèlerin ve Crans-Montana süreçlerinde Kıbrıslı Rum liderliğinin çözüm adına ayak diremesi ve kamuoyu yoklamalarının da Kıbrıslı Rumların giderek Kıbrıslı Türkler ile güç paylaşımına gidilecek bir çözümden giderek uzaklaştığını göstermesi eminim adamızın uzun yıllardır süregelen sorununun kısa sürede çözülmesine yönelik umutları azaltan gelişmelerdi.

 

Bu noktada umutları arttırmak için Kıbrıslı Rumların sınırların kapanmasına karşı vereceği tepkinin boyutu önemli bir sınavdı. Kararı destekleyen ELAM ve kendi liderinin kararına karşın sessiz kalmayı çeken DISI partileri dışında kalan AKEL, Vatandaşlar İttifakı gibi partilerin hükûmete karşı tepkisi de önemli olsa da özellikle halkın Uzun Yol’da toplanıp barikatları zor kullanarak açması ikonik bir müdahaleydi.

 

Gönül isterdi bu eyleme genç arkadaşlarımızdan daha fazla bir katılım olsun. Yine de Anastasiades yönetiminin aldığı bu gerici karara dik duran Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerin verdiği tepki oldukça önemli olmuştur. Bu eylem barikatların açılması ya da açık olan geçiş noktalarının kapanmaması için gereken tepkinin gösterileceğine dair önemli bir umut olmuştur. İlerisi için, bir umut olmuştur.

 

Sonuçta bir umut değil midir insanı yaşatan?

 


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir