Geçen hafta James McTeigue tarafından yönetilen, Natalie Portman’ın başrolünde olduğu V for Vendetta filmini izledim. Örnek alınası gereken ve ders çıkarılası bir başyapıt. Yakın gelecekte, İngiltere’deki baskıcı ve faşist bir rejimin, medyanın ve hükûmetin, insanlar üzerinde yarattığı düzeni konu alan fikirsel açıdan zengin bir film. V for Vendetta, kendisine V denilen bir adamın politik ve fikirsel haykırışını konu alıyor. Her ne kadar da bombalı saldırılar ve cinayetlerden adını söz ettirse de onun asıl sorunu halkla olmayıp, devletin ve zihniyetin kendisi iledir. Onun asıl amacı halkı sorgulamaya itmek, mevcut düzene karşı ses çıkarmalarını sağlamak, ayaklanma ve isyana teşviktir.
Aslında, V hakkında çok fazla bilgi verilmiyor. Gerçekte kim olduğu, maskenin arkasındaki yüzün kime ait ve nereden geldiği hakkında çok az şey biliyoruz. Onun hakkında bilinen tek şey sadece adaletli bir fikre hizmet etmesidir. Fakat halk bunu göremeyecek kadar kör, iktidar tarafından gözü boyanmıştır. Toplumda yaşayan bireylerin bir ideolojiyi takip etmesi ve belirli kurallara sadık kalması, hükûmet tarafında empoze edilmiştir. V adaleti ve bağımsızlığı simgelemekle kalmayıp, bir bireyden fazlası olup, bir fikrin vücut bulmuş hâlidir. Fikirlerin kurşun geçirmediğinin en büyük kanıtıdır V.
Filmde, V’nin amacı İngiliz parlamento binasını yok etmektir. Zira meclis binası aslında yerleşik düzeni ve faşistçe empoze edilen kuralları temsil etmektedir. Baskıcı rejimin ve zulmün hâkimiyet sürdürdüğü, Müslümanların ve homoseksüellerin ötekileştirildiği ve fikirlerin ancak iktidarın izin verdiği kadar yayılmasını barındıran bir sisteme tanık oluyoruz filmde. Fakat V, bu düzen karşısında sesini çıkarabilen tek kişi olarak kalmayıp, bireysel bir ayaklanmanın nasıl bir toplumsal harekete dönüştüğünü göstermiştir. Filmde, bu düzen V’nin deyimi ile “bozuk ve kokuşmuş” olarak nitelendirilmiştir. Hükûmet üyelerinin, kendi şahsi çıkarlarından ötürü insan haklarını ve adaleti nasıl göz ardı ettiği ve V’nin bunun sonucunda nasıl intikam peşine düştüğü ortaya konulmuştur bu eserde.
Filmde gözden kaçırılmaması gereken bir sahne var. V, televizyonda halka hitap ederken, şöyle bir soru sorar: “Aynaya baktığınızda suçluluk duygusu hissediyor musunuz?”
Sanırsam bu soru her şeyi açıklıyor. Sadece V for Vendetta için değil, şimdi yaşıyor olduğumuz düzen için de geçerlidir bu sözler. Böylesine bencil bir sistem içinde biz ne yapıyoruz? Bizi kontrol etmelerine izin mi veriyoruz? Vermemeli, özgürlük ve adalet için mücadele etmeliyiz.
Eğer bu şahane filmi hala daha izlemediyseniz, şu an yapıyor olduğunuz şey her neyse durun ve iki saatinizi bu fikirsel bir fırtınaya sahip olan filme ayırın.
Fotoğraf için tıklayınız.