Küçümsediğimiz Olaylar Nasıl Hayatımızın Merkezine Yerleşti?

Bu dönemin başında bir dersimde Dünya Ekonomi Forumu 2020 Küresel Riskler Raporu’nu incelerken aslında hiç fark etmeden çok önemli bir noktanın üzerinde durmuştuk: Salgın hastalıklar. Salgın hastalıklar, raporda dünya üzerinde etkisi en fazla olabilecek fakat gerçekleşme ihtimali çok düşük bir risk olarak tanımlanmış.

 

Raporu okumaya devam ettiğimizde insanlık üzerindeki etkisi için de 5 üzerinden 4 verilmiş. Hem çok tehlikeli hem de çok etkili. Aslında salgın hastalıkların bu derece etkili bir risk olduğunu öngörmüşüz. Zaten tarihteki çeşitli hastalıklardan da kucağımıza hep çalındı, şu kadar insan öldü bu kadar insan etkilendi diye.

 

Neden böyle bir hastalığın gelip bizi etkileyeceğine bir türlü kendimizi hazırlayamadık?

 

Raporda da belirtildiği gibi etkisinin ne kadar fazla olacağı öngörülse de daha önce bu tarz bir vaka ile karşılaşılmadığı için kendimizi hazırlayamadık. Dünya üzerinden konuşmak yerine şöyle düşünelim, biz Kıbrıslılar olarak böyle bir virüsün varlığını Şubat 2020’den beri biliyoruz. Çin’in bu hastalıktan ne kadar etkilendiğini, sokağa çıkma yasaklarını okuyoruz. Peki hangimiz kendimizi bugün evinde oturur bir şekilde hayal ediyordu? Kaçımız Kıbrıs’a ilk COVID-19 vakasının bir Alman turist üzerinden gelebileceğini düşünebiliyordu?

 

Gözümüzün önündeki krizi okuyamadık. Etkisinin ne kadar büyük olduğunu gördük Çin, İtalya gibi örneklerini de okuduk fakat biz COVID-19 hastalığını bir türlü risk olarak göremediğimiz için ona karşı ekonomik ve sağlık alanında gerekli bütçeyi ve önlemi veremedik. Haklı olarak, dünyadaki tüm ülkeler gibi biz de günü kurtarmaya çalışıyorduk.

 

Fakat iş maalesef çığırından çıktı. Bu hafta KKTC olarak hayatın durmasının üzerinden 1 ay geçmiş olacak. Saatlik çalışan insanlar, özel sektörün birçok kesiminde çalışan insanlar maalesef kazanç sağlayamıyor. Bunu sadece bu ay etkilenecek gibi düşünmemeliyiz çünkü üretim yapılmadığı için ileride de kaynak bulamayacağız, hoş eğer iş yerleri ayakta kalabilir de üretim başlarsa. Sosyal devletçilik modeli ile vatandaşımıza sahip çıkalım da diyemiyoruz, bütçe yok. Peki ne yapacağız?

 

Ben bu konuda çok düşünüyorum. Siz de düşünün. Herkesin yorumlarını bekliyorum.

 

Konumuz buraya nereden geldi?

 

Aslında COVID-19 hepimize hayat dersi oldu. Sadece hastalık olması bakımından değil. Öngörebildiğimiz her şey gerçektir. Başımıza gelmesinden korktuğumuz her şey aslında gerçekleşmesi mümkün olan olaylardır. İyi anlamda da kötü anlamda da. O nedenle siz siz olun küçük küçük de olsa kötü gün için önleminizi her zaman alın. Bir adım sonrasını her zaman düşünün. Hayat belki çok kısa, anı yaşamalı kesinlikle katılıyorum ama aynı zamanda sürprizlerle de dolu.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir