Bu yazımızda yaratıcıya inanmayan, onu reddeden bir papazın hikâyesini ele alacağız. Evet. Yanlış duymadınız! “Tanrı’nın varlığına inanmıyorum” diyen ve kendisinin ateist olduğunu açıklayan Danimarkalı papaz Thorkild Grosbøll geçtiğimiz haftalarda vefat etti. Bu konu Danimarka’da oldukça gündem olmuş belli ki. Peki bu olay nasıldı?
Senelerce Kopenhag’ın kuzeyinde bulunan Taarbæk kasabasında görevli olduğu kilisede Tanrı’nın varlığına dair vaazlar veren, insanları etkileyen ve kilise cemaati tarafından da çok sevildiği iddia edilen Papaz Grosbøll, bir gün cesaretini toplayıp “Tanrı’nın varlığına inanmıyorum. Buna inanmaya gerek de yok zaten.” diyerek 2003 yılında ülke gündemine oturmayı başarmıştı. Tabii bu durum karşısında kilise yönetimi toplanıp papazın istifasını talep etmişti. Buna karşılık olarak Papaz Grosbøll istifa etmeyi reddetti.
Peki sonra ne oldu dersiniz? Kilise yönetimi tarafından papaz görevinden el çektirildi. İşin ilginç yanı asıl bundan sonra başlıyor. Taarbæk kilise cemaati el çektirilme olayına büyük tepki gösteriyor ve kilise yönetimini protesto ediyor. İnsanlar papazlarının tekrar görevine dönmesini talep ediyorlar. Ortalık iyice gerilince ateist papazın bağlı bulunduğu bölgenin piskoposu Lise-Lotte Rebel, bu duruma el atıyor ve görevden el çektirilen papaz ile görüşmelere başlıyor.
Sonuç oldukça ilginç. Ateist papaz bu görüşmeler sonrasında “Artık Tanrı’nın varlığına inanıyorum.” açıklaması yaparak görevine yeniden dönüyor. Görevi boyunca da bu konuda inanç durumuna yönelik değişik bir tutum sergilemiyor. Cemaati ile mesut şekilde emekli olana kadar görevli olarak devam ediyor.
60 yaşına geldiğinde ise emekliliğine hak kazanıp kendi yoluna gideceğinde Papaz Grosbøll hayatının golünü filelere gönderiyor. “Ben hâlâ ateistim” diyor. Âdeta “sorry be baylar” diyor. Bu olaydan sonra yıl 2020’nin 11 Mayıs’ını gösterdiğinde papaz hayata gözlerini yumuyor. Danimarka’da ölümü ile yeniden gündeme geliyor.
Bu olayda farklı tespitler yapmak mümkün tabi. Papaz o golü acaba kilise yönetiminin ağlarına mı yollamış oldu? Yoksa kendi kalesine mi atmış oldu? Hiç inanmadığı bir davanın avukatlığını yaparken ekonomik geliri nedeni ile gizleyip inanıyor gibi görülmeye çalışmak, inanmadığı değer yargılarının savunuculuğunu yapmak hiç de kolay bir iş değil aslında. Papaz keşke ilk söylediğinin ardında dursa ve bedeline de katlansaydı. Kendini ve toplumu kandırmaya çalışmak yerine değerlerine sahip çıkıp sonuna kadar devam etseydi. Bu durumun farklı versiyonlarını çevremizde sıkça gözlemlemek de mümkündür. Normal zamanlarda belki de asla bir araya gelmeyeceğine inandığımız insanları bir partide, bir dernekte, bir siyasi oluşumda sımsıkı canciğer şekilde gördüğümde aklıma Papaz Grosbøll geliyor ve sonrasında kendi kendime şu soruyu soramadan edemiyorum: Şahsi menfaatlerin bir arada tuttuğu o kişiler acaba ne zaman “ben alacağımı artık aldım, işimi gördüm ve artık son golü atma zamanı” diyecekler, işte bunu merak ediyorum.
Kişisel çıkarlar uğruna bir araya gelinen samimiyetsiz oluşumlar yerine, inandığımız ilkeler ve değerler uğruna sonuna kadar mücadele edilebilecek yerlerde bulunmamız temennisi ile…