Göç Olayı ve Cinayet Davasında İlk Kez DNA Kullanımı

Adli tıp vakalarında ilk görev herkesin tahmin ettiği üzere ölen kişinin kimlik tespitidir. Kimliklendirme aşamasında uygulanan prosedür cesedin fiziksel durumu, olayın boyutu ve benzeri gibi kriterler ele alınarak değişiklik gösterir. Genelde tek tip yerine birden fazla kimliklendirme aşaması uygulansa da bilir kişilerden bu konuda uzman görüşü almak en doğrusu olacaktır. Annelik/babalık testleri ise akrabalık derecesinde başarı sağlasa da günümüzde genetik testlerin doğruluk oranı %99,99’dur. Yazılarımda DNA’nın annelik/babalık testinde, adli vakalarda öldürülen kişinin ve de cinayet zanlısının kimliklendirilmesinde oynadığı rolü ele almaya çalışacağım. İlk yazıma DNA’nın kimlik tespitinde kullanımının başlamasıyla tarihe geçmiş, makalelerde de popülaritesini koruyan olayları anlatarak başlamak istiyorum.

 

Profesör Alec Jeffreys ve İlk Olay

Kimlik tespiti için DNA ilk olarak 1985 yılında bir göç davası için Profesör Alec Jeffreys ve ekibi tarafından kullanılmıştır. Profesör Jeffreys bu olayı açıklığa kavuşturmak için kullanacağı yöntemi 1984 yılında geliştirmiştir. Birleşik Krallık’ta doğan Ganalı bir ailenin çocuğu, Gana’ya babasının yanına gidiyor ve yeniden anne ve kız kardeşlerinin yaşadığı Birleşik Krallık’a geri dönmeye çalışırken, pasaportu şüpheli bir durum yaratıyor. Bu geri dönüş esnasında esas çocuk yerine aileden bağımsız birinin veya annenin bir akrabasının çocuğun yerine geçtiği düşünülüyor. Yasal bir durum değil bu çünkü esas çocuğun yerine geçen kimsenin Britanya’da ikamet izni yok. Çocuğa ve anneye testler yapıp genetik belirteçler (kan grubu, kanın Rh değeri vb.) belirlendi. Çocuk ve anne arasında bir bağ vardı fakat bu testler ne derece yakınlık olduğunu belirleyecek hassasiyete sahip değildi. DNA’nın taşıdığı özellikler sayesinde belirlenen kan grubu ve Rh değeri gibi şeyler aileden gelir fakat DNA’nın özellikleri üzerinden değil direkt DNA üzerinden yapılan bir test net bir sonuç elde edilmesini sağlar. Profesör Jeffreys geliştirdiği metodu uygulayarak çocuğun ve kardeşlerinin aynı anneden olduğunu ispatlayarak çocuğun giriş izni almasını sağladı.[1]

 

İlk Adli Vaka ve DNA

Bu olaydan tam bir sene sonra ise Profesör Jeffreys’ten, geliştirdiği yöntemi kullanarak kimlik tespitini adli bir vakayı aydınlatmak için kullanması istenmiştir. İngiltere’nin Leicester bölgesinde 15 yaşlarındaki iki kız çocuğu, üç yıl ara ile tecavüz edilerek öldürülüyor. Polisin şüpheleri her iki olayda da aynı şahsın parmağı olduğu yönündeydi. Profesör Jeffreys teklifi kabul ediyor. Annelik/babalık testinde kullanılan DNA örneğinden daha çok miktara ihtiyaç duyulduğundan Profesör Jeffreys yeni bir yöntem geliştirerek bu adli vaka dosyalarını ele aldı. Bölgede yaşayan genç erkeklerin 5000’inden kan örneği alınarak, vakaların üzerindeki kan ile aynı kan türüne sahip olup olmadıkları test edildi. Kan grupları eşleşme gösteren yaklaşık 5000 kişinin yüzde onuna denk gelen insanların DNA’ları analiz edildi. İlk başta bu çalışma olumlu sonuç vermese de altı ay sonra tesadüfen bir vatandaşın kulak misafiri olduğu bir konuşma her şeyi ele veriyor. Bir meslektaşının yerine kan verdiğini anlatan adamı ihbar eden vatandaş, gerçek şahsın yakalanmasına vesile oluyor. Tahmin edebildiğiniz üzere yerine kan verilen adam kızların katiliydi. DNA’sı eşleşme gösteren Colin Pitchfork sonunda yakalanıyor.[2]

 

Sonuç ve Yazının Devamı

Bu iki olay kişiye özel DNA profilinin önemini net bir şekilde ifade etmiş, DNA’yı kimlik tespiti için vazgeçilmez bir araç yapmıştır. Tabii ki Profesör Jeffreys’in metotları zaman içerisinde geliştirilmiş ve her durum için kendi içerisinde farklılaşmıştır. Ganalı ailenin göçmen sorunu ve Colin Pitchfork davası bilim dünyasının oldukça önemli ve ünlü dönüm noktalarıdır. Bir sonraki yazımda dilerseniz DNA’yı inceleyip, kişileri ayrıştırma -kanın kime ait olduğunu çözmek gibi süreçler buna bir örnek- ya da ilişkilendirme -annelik/babalık testleri bunun bir örneğidir- nasıl sağlanıyor, nasıl oluyor da kimlik analizinde DNA her şeyi ele veriyor teknik terimlere girmeden bir göz atalım.

 


 

Referanslar

[1] Jeffreys A. J., Brookfield J. F. Y., Semeonoff R. (1985). Positive identification of an immigration test-case using human DNA fingerprints. Nature, 317, pp. 818-819.

[2] Saad R. (2005). Discovery, development, and current applications of DNA identity testing. Proceedings (Baylor University. Medical Center), 18(2), pp. 130-133.

 

Fotoğraf kaynağı: Pete Linforth, Pixabay.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir