Kafayı Taktım, Çıkardım

Garip bir grup ismi, garip sözler, garip bir albüm başlığı…

 

Aslında daha “havalı” görünsün diye absürdist diye tanımlayabiliriz Adamlar’ın tarzını ama bırakalım bu entelektüel havaları; garip işte!

 

Adamlar’ın şarkılarında geçen “Abi kafanda kurbağa var”, “İstanbulamıyorum” ve nice sözler aslına baktığınızda gerçekten garip!

 

Ammavelakin, Adamlar ve bu dönemlerde alternatif müzik yapan Yüzyüzeyken Konuşuruz, Son Feci Bisiklet ve Dolu Kadehi Ters Tut gibi gruplar beynime, beynimize altın harflerle kazımıştır ki gariplik asla ve asla kalitesizlik değildir.

 

Bu yüzden gelin, nasıl “entelektüel havaları” bir kenara koyup “garip” dediysek bu garipliğin yarattığı ön yargıyı da bir kenara koyalım, ve kanımca Türkçe rock tarihinin en iyi albümü olan Rüyalarda Buruşmuşuz albümüne bir göz atalım.

 

***

 

Evet, Adamlar nasıl Türkiye’deki yeni alternatif müzik akımına dâhilse bu albüm de aynen öyle. 2 Kasım 2016’da çıkan bu albüm için aslında oldukça yeni de diyebiliriz. Fakat albümün her köşesinde Türkçe müzik tarihinden bir parça bulabilmek mümkün. Yani her ne kadar yeni jenerasyonun dibine kadar içinde olan bir albüm olsa da nereden geldiğini, köklerini unutmamış Adamlar.

 

Söz ve müziği vokalist Tolga Akdoğan’a ait olan albüm sadece 34 dakika 29 saniye, yani nispeten kısa bir albüm. Fakat albüm bittiğinde daha fazlasını dinlemek istemenize rağmen bence tam da bitmesi gereken bir anda bitiyor. Kısa, ama oldukça öz.

 

***

 

Bu albümde birinci albümleri Eski Dostum Tankla Gelmiş‘in aksine klavye ya da “synth” kullanımı pek yok fakat yapılan müzik yine “organik”, yani elektronik bazlı olmayan bir müzik. Vokalist Tolga Akdoğan’ın da albümün büyük bir kısmında, ilk albümdekinin aksine akustik gitar yerine elektrogitar kullanmasıyla tipik bir “4-piece band” oluyor Adamlar. Anlayacağınız tam anlamıyla bir rock’n’roll albümü yapıyorlar.

 

Daha fazla uzatmadan şarkı şarkı yorumlamaya geçelim.

 

Hepinize El Salladım

Albümün ilk şarkısı aslında stilistik olarak net bir şekilde ilk albüme ait çünkü o akustik indie-folk tarzı şarkının tamamında hissediliyor. Fakat ben yine de bu şarkının bu albümde “evlatlık” statüsünde olduğunu düşünmüyorum. Tam aksine iki albüm arasında köprü görevi görüp, Adamlar’ın eski ve yeni dünyalarını oldukça başarılı bir şekilde birleştirdiğini düşünüyorum bu şarkının.

 

Hâlihazırda şarkının melodisi oldukça dinlenilesi, fakat Adamlar’ın önceki şarkılarına zaten aşinaysanız sevmesi hiç zor olmayacaktır. Kim bilir, belki de bütün albüm boyunca farklı sanatçılara selam çakarken bir de kendilerine atıfta bulunmak istemiştir Adamlar…

 

Tın Tın

Albümün ikinci şarkısına geçerken bu albümün öncekinden farklı olacağını anlıyorsunuz. Feci bir janr (müzik tarzı) değişikliği sizi bekliyor. Hiç oyun havası ve rock müzik birleşirse nasıl olur diye düşündünüz mü? Kendi adıma konuşmak gerekirse aklımın ucundan bile geçmedi; ama bu sorunun cevabı, biraz da Barış Manço esintileriyle kesinlikle bu şarkı.

 

Aslında albümde sevmeye başladığım son şarkıdır aynı zamanda, tarzı hayli yabancı geldiğindendir bana sanırım. Fakat artık şarkının dinlemesinin ne kadar zevkli olduğunu, şarkıdaki enstrümanların ne kadar eğlenceli çalındığını ve albümdeki çeşitliliğe nasıl çeşitlilik kattığını daha iyi anlıyorum.

 

Bir yerde sanki Yüzyüzeyken Konuşuruz grubuna da bir gönderme yapılıyor ama o kadarını bilemeyeceğim!

 

Şakacı Birisin Sen

Bu şarkıyı anlatmak için oturup düşündüğümde The Beatles’ın gitaristi George Harrison’ın “While my guitar gently weeps”, yani “Gitarım usulca ağlarken” lafı aklıma geliyor. Şarkı While My Guitar Gently Weeps şarkısına benzediğinden değil, Tolga ikinci nakarattan sonra öyle içten mi içten bir “yine” çektikten sonra gelen gitar solosu bağırıp çağırdığından, ağlayıp yakardığından…

 

Bu şarkı hem Spotify hem YouTube verilerine göre albümün en az dinlenen şarkısı ama bu durum şarkıdaki donukluğun, çaresizlik hissiyatının, yakarışın ve tekrar o donukluğa dönüşün bu denli bir başarıyla harmanlanmasına yapılan büyük bir haksızlık. Enstrümanlar ağlarken vokalin melankoliden uyuşmasıyla yapılan o muhteşem oksimorona oldukça büyük bir haksızlık. Ya da Tolga’nın sözleriyle “koca bir nah” çekilmiş bu şarkıya!

 

Yanmış İçinden

Bu şarkı bence bu albümün neden bu raddede iyi olduğunun bir göstergesi. Tipik bir “albümün en iyi şarkısı” fakat albüm o kadar iyi ki ilk üçe bile girer mi girmez mi belli değil.

 

Börü dizisinde de kullanılan bu şarkıyı dinlediğinizde âdeta bir Erkin Koray, ya da başka bir eski Anadolu rock sanatçısının “cover”ını dinlemiş gibi oluyorsunuz. Henüz 4 yaşını bile doldurmamış bu gencecik şarkı size buram buram nostalji hissettiriyor.

 

Elbette ki bu şarkıdan bahsederken solosundan, ve solosundan hemen sonra gelen nakaratından bahsetmemek olmaz. Tolga son bir defa “Yanmış içinden” diye haykırdığında şarkının size aktarmak istediklerini artık iliklerinize kadar hissediyorum. Şarkının bütünü için söyleyebileceğim tek bir şey var: Olmuş.

 

Orda Ortada

Bu şarkıda akustik gitarın yeniden kullanıldığını gözlemliyoruz, fakat Eski Dostum Tankla Gelmiş‘tekinin aksine bir indie-folk grubu edasında değil de “bu şarkıda da akustik gitar kullanalım” demiş bir rock grubu edasında kullanılıyor.

 

Bu şarkıda dehşet vokaller, akılalmaz sololardan bahsetmek mümkün olmasa da stil olarak Anadolu rock temellerinde de bulunan psychedelic tınılar olduğunu söyleyebiliriz. Şarkı sakin ve hatta aslına bakılırsa, tek bir ana gitar tınısı üzerinden gittiği için monoton bir şarkı olarak adlandırılabilir. Fakat şarkı nasıl yapılmışsa sizi başından sonuna kadar sıkmadan sürüklüyor. Kendilerine sakin, sükûnetli bir çalma listesi yapmak isteyen herkese bu şarkıyı eklemelerini şiddetle öneririm!

 

E Tabi

Yine verilere bakılınca çok da rağbet görmeyen, fakat albümün kanımca en hoş, en duygu yüklü şarkılarından biri. Oldukça canlı bir şarkı olmasına rağmen şarkıdaki şenliğin aslında buruk bir mutluluk olduğu apaçık. Üstüne üstlük şarkının en canlı yerleri vokaller arası enstrümantal kısımlar olmasına rağmen en hüzünlü yerlerinin de aynı anda bu kısımlar olduğunu hissediyorum ben. Tolga’nın da tam bu kısımdan önce “Güç bela düştüğün iki kuple rahat anında, kapa gözlerini yarın bakarız.” demesiyle tüylerim ürperiyor, âdeta farklı bir dünyaya gidiyorum.

 

Şarkı hakkında söylemek istediğim, şarkının bana hissettirdiği bir sürü şey var ama bütün bunların anlatılamayacak ve ancak dinlenince anlaşılacak şeyler olduğunu düşünüyorum. Bundan dolayı bu şarkının incelemesini burada bırakacak olmama rağmen itinayla tekrar söylemek isterim:

 

Bu şarkıyı sadece dinleyip geçmeyin.

 

Rüyalarda Buruşmuşum

Albümün subjektif olarak, yani bence en iyi şarkısı. Adamlar’ı dinlemeye başladığımdan beri, İngilizce Türkçe sanatçı fark etmeksizin dinlediğim bütün şarkılar arasından en fazla dinlediğim şarkı. Adamlar’ın müziğine bu denli âşık olmamı sağlayan şarkı da büyük ihtimalle. Fakat fanatikliğimi bir kenara koyup düzgün bir şekilde de anlatmak isterim bu şarkıyı. Baştan sona, özellikle nakaratta, yoğun bir şekilde Duman grubundan esinlenmiş olduğu besbelli Adamlar’ın. Öyle ki, Duman’ın Belki Alışman Lazım veya Seni Kendime Sakladım albümlerine konsa sırıtmaz. Bu arada, Duman’ı da ayrı olarak çok seviyor olmamın bu şarkıya olan sempatimde büyük bir rol oynamış olabilir.

 

Sözlerini kendi çapımda analiz ettikten sonra oldukça politik olduğu kanısına vardığım bu şarkıda, “yüzümü gözümü iki çift sözünü kirli sepeti gibi bastırıp gizlemişim” diyor Adamlar ve “bastırmış”, “gizlemiş” olacağından ötürü hiç susmuyor Tolga; grup şarkının hiçbir noktasında enstrümantal bir ara vermiyor. Bence söylenilen yalanlardan, oynanılan oyunlardan, umutsuzluklarından bahsediyorlar bu şarkıda ve burada, ifade özgürlüğünün kısıtlı olmasından olacak, aklından geçenleri neden “garip” sözlerle “gizlediğini” söylüyor.

 

Söylediklerimin doğruluğundan ben bile emin değilim ama bir şarkının size böyle anlamlar çıkartmış olması bile başlı başına bir şeyler söylüyor.

 

Ah Benim Hayatım

E Tabi ‘nin biraz daha neşeli, fakat yine de içindeki o hafif hüznü hissettiren kardeşi. Eskiden bu şarkıyı Rüyalarda Buruşmuşum ve Acının İlacı ‘nın arasında olduğu için sürekli dinlemeden geçerdim. Lakin bir süredir aslında ne kadar yanlış yaptığımı fark ediyorum.

 

Tıpkı E Tabi gibi mutluluğu ve hüznü beraber harmanlayan bu şarkıda dediğim gibi mutluluk duygusu biraz daha hâkim, fakat bu mutluluk bana kötü bir dönemden geçerken çocuğuyla olduğunda mutlu görünmeye çalışan bir ebeveynin mutluluğunu anımsatıyor. Saklamaya çalışıyor ama aradan ister istemez sızdırıyor biraz. Özelikle de şarkının sonunda “hiçbir yere sığmıyor” dizeleri tekrar edilirken aslında içten içe yaşanan o burukluğu çok daha fazlasıyla hissediyorsunuz.

 

Acının İlacı

Toplum normları ve işleyişini birazcık gözlemleyebilmiş ve kavrayabilmişsem bu 22 yıllık ömrümde, bu şarkının albümdeki objektif olarak en iyi şarkı olduğunu söyleyebilirim. Şarkı baştan sona olabileceği en mükemmel noktada. Baştaki gitardan tutun vokaldeki hissiyata, basgitar ve baterinin uyumu ve dolgunluğundan tutun şarkının sonundaki haykırış ve soloya kadar her şey en üst düzey.

 

Şarkı doğru anlarda yükseliyor, doğru anlarda tekrar düşüyor. Efsanevi bir şekilde, hatta Türkçe müzik piyasasında eşi benzeri pek görülmemiş bir şekilde de bitiyor. Zaten Rüyalarda Buruşmuşum ile beraber albümün en popüler iki şarkısından biri olan bu parçanın değeri Aşk 101 dizisinde de yer almasıyla beraber git gide daha da fazla anlaşıldı. Öyle ki, birkaç ay önce Spotify’da Türkiye’de en fazla dinlenen 17. şarkı oldu. Biraz gecikmeyle de olsa, bence büyük ölçüde hak ettiği yere geldi, hatta daha fazlasını bile hak ediyor.

 

Son Birkaç Söz

Benim için yeri apayrı olan bu albümü sizin de bir dinlemenizi isterim. Şarkının sözleri sizce ne demek istiyor? Şarkılar size de aynı şeyleri hissettirdi mi? Sizin için bu soruların cevabının ne olduğunu gerçekten merak ederim, konuşmak, tartışmak isterim.

 

O zaman bir sonraki defaya kadar kafayı tekrar takmak dileğiyle…

 

 

Bir yorum

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir