On İki Bin Üç Yüz Elli

On iki bin üç yüz elli. Türk lirası cinsinden Cumhuriyet Meclisi vekillerine her ay ödenen para miktarı. Az, çok, öyle, böyle… Bu tartışmalara girmeyeceğim. Bugün değineceğim şey tamamen farklı. Bugün, bir para miktarını “maaş” yapan şeyin ne olduğuna değineceğim.

 

“Maaş” ya da “aylık”, Güncel Türkçe Sözlük tarafından belirtildiğince “birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para” demek. Peki nedir bir milletvekilinin görevi? Zor değil, adı üzerinde, milletin vekili olmak! Yani yasa yapmak, bütçe yapmak, muhalefet yapmak, millet için çalışmak.

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası’nın 78. maddesi şöyle belirtir:

“Cumhuriyet Meclisinin görev ve yetkileri, yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bütçe ve kesin hesap yasa tasarılarını görüşmek ve kabul etmek…”

 

Milletvekili seçtiğimiz insanlara her ay 12.350 Türk Lirası civarı bir para miktarı ödeniyor. Bu para miktarını “maaş” yapan şey ise bir görev karşılığı verilmesi. Peki seçildiğinden beri (ki kimisi çok dönemdir seçilmekte) hiçbir yasa önerisinde bulunmayan, hiçbir yazılı yahut sözlü soru önergesinde bulunmayan, bütçe komitelerinde görev almayan, hatta gerek duymadığında meclise dahi uğramayan bazı milletvekilleri anayasa tarafından açıkça belirtilmiş görevleri yapmakta mıdırlar?

 

Görevlerini yapmadıkları açık olan bu milletvekillerine verilen bu para miktarı işbu durumda “maaş” değeri taşıyor mu? Sanırım bu şahıslar kendilerine her ay verilen bu para miktarını “bağış” ya da “ödül” olarak addetmekte, kendilerini oraya seçen bizlerin vergileriyle ödenen bu para miktarının karşılığı olarak herhangi bir görev yapmayı kendilerine yakıştırmamaktadırlar.

 

Geçtiğimiz hafta hükûmet partilerine bağlı üç milletvekili yurt dışı görevleri sebebiyle meclis oturumlarına katılamayınca, ana muhalefet Ulusal Birlik Partisi ile küçük muhalefet Yeniden Doğuş Partisi milletvekilleri organize bir şekilde meclis oturumlarına katılmadı ve meclis beş gün boyunca toplantı yeter sayısına ulaşamadığı için açılmadı.

 

Kendi partilerindeki liderlik kavgası gözlerini karartmış bu kişiler, halklarına ve bağlılık yemini verdikleri anayasalarına karşı olan vecibelerini hiçe saymışlar; kimisi cenazelerden, kimisi Türkiye’de destek aramaktan, kimisi ise bir köşede halkı kışkırtmaktan vakit ayıramayıp meclisin kapısından içeri girmemiştirler.

 

Bu organize harekete katılan kişiler; anayasanın kendilerine verdiği görevi yapmamaktan, bu görevi yapmak için beş sabah arka arkaya meclise giden milletvekili arkadaşlarından ya da kendilerini temsil etmeleri için oy veren ve ceplerine giren paranın gerçek sahibi olan halktan da utanmamaktadırlar.

 

Tabii Ulusal Birlik Partisi ve Yeniden Doğuş Partisi, Avam Kamarasına seçilmelerine karşın Kuzey İrlanda’yı Birleşik Krallık’ın parçası görmeyen İrlanda milliyetçisi Sinn Féin (Bizler) partisi gibi Cumhuriyet Meclisini tanımayıp boykot etme kararı almışsa, o zaman işler değişir. Siyasi bir protesto için gösterilen duruşa saygı duyarım ve hatta yazım için özür dilerim; amma velakin son baktığımda her iki parti de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, anayasası ve meclisiyle beraber meşru görmekteydi.

 

Bu yazının karşınıza çıkacağı pazartesi günü açılacak meclis oturumunda hükûmet muhtemelen nisap sayısını karşılayacak ve yasama yılı kaldığı yerden devam edecek; muhalefet vekilleri de meclise gelip yaklaşan kurultay öncesi yazılı basının ön sayfalarında kendilerine yer bulmaya çalışacak ve buna istinaden gerekli-gereksiz söz alıp, hayli ilginç demeçler verecektir. Olan, yasama yılından çalınan bir haftaya olacak ve bazı hükûmet vekilleri görev gereği yurt dışına çıkana kadar bu döngü böyle devam edecektir.

 

İlk sayımızın bu toplumdaki yüzlerce genç bireye ulaştığının bilincinde olarak söylemek istediğim son bir çift laf var. Sen arkadaşım, bu toplumun bir bireyi olarak yarın bu makamlara talip olabilir, hatta seçilebilirsin. Siyasi görüşünün ne olduğu ve ne olacağı önemli değil. Unutma, seni eğer bu halk seçmişse öncelikli vazifen bu halka karşı olacaktır. Sen, her şeyden önce bu vazifeyi yerine getirebileceğinden emin ol, gerisi gelir. Ben sana inanıyorum.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir