Bugün günlerden herhangi bir 29 Ekim değil. Bugün, Türkiye sadece cumhuriyetin kuruluşunun 95. yıl dönümünü de kutlamıyor. Türkiye bugün, temelinin atılışından 4 yıl sonra, havacılığa gönül vermiş veya vermemiş binlerce insanın merakla beklediği İstanbul Yeni Havalimanı’nı (İYH) resmen açıyor.
Yaklaşık son bir yıldır, İYH inşaat sürecini internetteki haber sitelerinden ve özellikle Instagram’dan (@igairport & @igaspotter) takip etmekteyim. Upuzun pistler, karmakarışık taksi yolları ve tabii ki 90 metrelik hava trafik kontrol kulesi beni heyecanlandıran paylaşımların önde gelenleri. Havalimanının 80 milyon metrekare gibi akıl almaz bir alana yayılmasına ve 4. fazının da tamamlanmasından sonra 200 milyon yolcuya hizmet edeceği öngörülmesine (hesaplar tutarsa dünyanın en işleği olur) rağmen kafamı kurcalayan bambaşka bir konu var aslında. Konunun ne olduğunu öğrenince “hayvan gadar havalimanı açılıyor, sen da amma konu bulduñ yazacak be gardaş” diyebilirsiniz ama emin olun yazının sonuna kadar dayanabilirseniz attığım başlığı siz de mantıklı bulacaksınız. Not: Mağusalılarla hiçbir alakası yok hahaha.
Bu dönem, okulda “havacılık operasyonları yönetimi” adında bir ders alıyorum. Genellikle, ardı ardına gerçekleşen işlemleri nasıl daha verimli bir şekilde uygulayabileceğimizi tartışıyoruz. Bugün size bahsetmek istediğim konu, üstünde birkaç ders durduğumuz, havalimanlarını ve İYH’yi direkt ilgilendiren, yaban hayatı yönetimidir.
Kuşların uçağa çarpması durumunda yaratabileceği olumsuz neticeler havacılık dünyasında yeni fark edilen bir husus değildir. İlk kuş çarpması ihbarı, Wright Kardeşlerin Orville’i tarafından 1905 yılında edildi. Bu hadiselerin en inanılmazı 2009 yılında gerçekleşti. Kalkışın hemen ardından iki motoruna da çoklu Kanada kazı çarpmasından dolayı emekli Kaptan Chesley ‘Sully’ Sullenberger’in Hudson Nehri’ne zorunlu iniş yaptığını ve uçaktaki toplam 155 kişinin tümünün kurtulduğunu duymuşsunuzdur. “Hudson Mucizesi” olarak bilinen bu olayın filmi bile var: “Sully”. Kesinlikle tavsiye ederim.
Rutin gözüken bir uçuşun böylesine talihsiz bir olayın ardından nehirde sonlanmasının korkutucu duyulduğunun farkındayım. Yine de, ticari uçuşun en emniyetli ulaşım yolu olmasının, operasyonları yürütürken alınan önlemlerden kaynaklandığını herkese hatırlatmak isterim. Demeye çalıştığım şudur ki, Sully ve ekibinin yaşadığı hadise sayesinde havacılık örgütleri, yaban hayatı yönetiminin uçuş emniyetini sürdürme açısından çok kritik bir konu olduğunun farkına varmış ve önlem amaçlı, daha titiz çalışmalar yapmaya başlamışlardır. İşte bu yüzden, İYH çevresinde, toplam 5 senelik sistematik bir çalışmaya dayalı olarak kuşların göçleri sırasındaki hareketlerine ve yoğunluklarına ilişkin bir veri tabanı oluşturulmuştur.
İYH Yaban Hayatı Yönetimi biriminin başında altı ornitolog (kuş bilimci) bulunuyor. Kuşları gözleme, radarlar vasıtasıyla izleme ve gümüş martıları GPS ile takip etme gibi çalışmalar yarıçapı 13 kilometrelik bir daireyi kapsıyor. Toplanan tüm veriler, yapay zekâ modeliyle ornitologlar tarafından analiz edilerek İYH semalarındaki uçuş güvenliğinin azami seviyeye ulaştırılması hedefleniyor. Öte yandan, bu sistemin verileri sayesinde iklimsel ve mevsimsel dengeler incelenerek bilime katkı sağlanacağından da hiç kuşkunuz olmasın.
2015’in ilkbaharından itibaren 09.00-18.00 saatleri arasında, toplam 779 gün (7.742 saat) boyunca gözlem yapılmış ve kuşların türleri, sayıları, uçuş yükseklikleri, geçiş rotaları gibi bilgiler meteorolojik koşullar ile birlikte kayıt altına alınmış. Gün ışığının olmadığı saatlerde ise veri toplama görevi 7/24 çalışan kuş radarlarına bırakılmış.
Yapay zekâ teknolojisinin bir başka kullanımı ise “Kuştan Kaçınma Modeli”ni oluşturmaktır. Bu modele hava tahminleri girilip kuşların yoğun olarak geçeceği rotalar, uçuş yükseklikleriyle birlikte rapor edilerek pilotların durumsal farkındalığının desteklenmesi amaçlanıyor. İYH’de kuş takibi, insanlara ve radarlara ek olarak insansız hava aracı ile de yapılacak, hatta üzerine monte edilecek meteoroloji istasyonu ile kuşların uçtuğu yüksekliğe göre meteorolojik parametreler ölçülüp doğruluğu daha yüksek olan öngörülere varılabilecek.
İYH, kuşlara cazip olabilecek olası alanları azaltma ile görevlendirilen bir habitat yönetimi de kurdu. İnşaatın ta tasarım aşamasından kuşların tercih edebilecekleri alanları değerlendiren bu ekip aynı zamanda, ileride tamamlanacak olan üç faz için gerekli tasarım değişikliklerini yöneticilere önermek ve değişiklerin yapılamayacağı durumlarda ise belirli önlemler alıp icra etmekle yükümlü.
Daha önce bahsettiğim 13 kilometrelik yarıçap konusunu biraz daha genişletip yazımı noktalamak istiyorum. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün (ICAO) Yaban Hayatı Kontrolü ve İndirgemesi dokümanına göre, havalimanlarının, 13 kilometre çevrelerinde ve bilhassa meydan, yaklaşma ve kalkış rotalarında bulunan kuş aktivitelerini analiz etmeleri gerekiyor. Dolayısıyla, havalimanları kuşları çekme potansiyeli olan alanların düzenlenmesini veya tamamen ortadan kaldırılmasını sağlıyor. İYH etrafında yapılan çalışmalar sonucu, 6 kilometre güneydoğudaki Odayeri Katı Atık Düzenli Depolama (KADD) Sahası’nın martı, karga ve leylek gibi kuşlar için cazip bir alan olduğu fark edilmiş. Buna çözüm olarak İGA, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), Bakanlıklar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve çevre yönetim şirketi İSTAÇ, 1 Ocak 2018 itibarıyla Odayeri’nin organik katı atık alımını durdurup, yerine modern “Evsel Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisi” yapımına başlama kararını almış. Katı atık alımının sonlandırılması, hem Odayeri’nde, hem İYH proje sahasında, hem de 13 kilometrelik yarıçapta gümüş martı sayısında büyük bir azalışa sonuç vermiş. Bu yüzden şu an yapılan ölçümler, Odayeri KADD Sahası gibi önemli bir değişkenin denklemden çıkarılmasıyla birlikte, asıl martı nüfusunu daha iyi yansıtabilmektedir.
Çok konuştum, artık kapatma vakti.
Bilmenizi isterim ki bu yazıdaki amacım size uçmanın en emniyetli yol olduğunu ispat etmek değil, sadece farkındalık amaçlı, ilginç bir sahne arkası çalışmasını paylaşmaktı. Yaşamın her alanında olduğu gibi, havacılığın da kusurları vardır ve olmaya da devam edeceğini kabul etmeliyiz. Bu sebepten ötürü, yaban hayatı gibi, uçuş operasyonlarını olumsuz etkileyebilecek yüzlerce faktör ele alınarak riskleri en düşüğe indirmek, havacılığın hangi alanında çalıştığı fark etmeksizin herkesin nihai gayesidir. Bir söz vardır; “havacılık kuralları kanla yazılmıştır”. Geçmişte acı şekilde çıkardığımız derslerin tekrarlanmaması için Sully’nin de dediği gibi daima hazırlıklı, daima önsezili ve daima uyanık olmalıyız. Havacılık emniyetinin ancak bu mantalite ile gelişmeyi sürdüreceğine ve İYH’nin Yaban Hayatı Yönetiminin bu bağlamda son derece iyi bir iş çıkaracağına inanıyorum.
İstanbul Yeni Havalimanı’nın havacılık dünyasına en iyi ve en emniyetli şekilde hizmet etmesini umuyorum. Bir gün Ercan’ın genişletilmiş hâli hakkında da yazmak dileğiyle…
Kaynakça:
“Yaban Hayatı Yönetimi.” İGA, sustainability.igairport.com/tr/birimler/yaban-hayati-yonetimi/yaban-hayati-yonetimi-yapilan-calismalar
“11 Rekor Ile Dünyanın En Büyüğü Olacak.” Basın İlan Kurumu, 22 Ocak 2018, www.bik.gov.tr/11-rekor-ile-dunyanin-en-buyugu-olacak/
“Airport Services Manual Part 3: Wildlife Control and Reduction.”, 4. baskı, ICAO, 2012, http://www.birdstrike.org/wp-content/uploads/2014/10/ICAO-AirportServicesManual-Part3-FourthEdition-2012.pdf
Fotoğraflar:
- Steven Day
- İGA
- İGA
Küçücük bir kuşun dev bir kuşa çarptığı zaman yaratacağı zararı bilmek hem şaşırtıcı hem de ürkütücü benim için .Fakat bu tür zararların yok edilmesi yada en aza indirilmesi için uğraş verildiğini öğrenmek de rahatlatıcı.Teşekkürler Onat.