Kahvaltı Üstüne

“Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem, ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı.”

Cemal Süreya

 

Benim için kahvaltı en önemli öğün. Hatta en sevdiğim öğün de kendisi diyebilirim. Kahvaltı öyle alelacele yapılmamalı bence, hakkıyla yapılmalı. Özellikle hafta içleri en çok sinirimin bozulduğu durum bu: İşe gitmek için hem erken kalkmışım hem de çabucak bir şeyler atıştırıp çıkmam gerekiyor. Yani hakkıyla kahvaltı yapamıyorum.

 

“E daha erken kalk!” demeyelim çünkü yorgan bastırıyor. “Sabahçıyım” derim demesine ancak sabahın körünü seven biri de değilim, zaten güneş doğmadan kalkıyorum… Tatil ve izin günlerimde hakkını veriyorum ama. Hatta yalnız gezip tozmayı da sevmiş olduğumdandır ki kendimi kahvaltıya bile götürüyorum. İnanın çok zevkli! Bir dinginlik geliyor. Beynim açılıyor, ruhum doyuyor. Eğer kahvaltımı yalnız yapıyorsam yanında kesinlikle bir şeyler okuyorum, gerek edebî dergiler gerek gazeteler; bu okumalar kahvaltımdan daha da zevk almamı sağlıyor. Zaten okumak ruhun gıdası.

 

Yalnızlığı ne kadar sevsem de benim gözümde kahvaltı masası da, masanın çevresi de kalabalık olmalıdır. Esas öyle zevk alıyorum. “Gözü doymayanlardan mısın? Küçücük bir şeysin, nerene dolu masa falan?” demeyelim midem bir kara delik. Ayrıca kahvaltı çeşitleri de sadece iki tür olmamalı: Bir yumurta bir dilim ekmek değil, “brunch” tadında olmalı. Brunch, İngilizce’den geliyor. Breakfast (kahvaltı) ve lunch (öğle yemeği) kelimelerinin karışımı. Kuşluk yemeği gibi yani: Geç yenen, hem kahvaltı hem de öğle yemeği yiyeceklerini sunan bir öğün.[1] Her şey bir arada düşünsenize! Gel de mutlu olma.

 

Dediğim gibi kahvaltı masasının çevresinin kalabalıklığı da önemli, mutluluğa mutluluk katıyor. Yemek masası sohbetleri yediğimiz her şeyi daha bir güzel yapıyor bence. Özellikle kahvaltı masasındaki sohbetler hem güne güzel başlamak için önemli bir faktör hem de kahvaltıyı mutluluğa bire bir bağlıyor. O an günün ilk enerji depolanmasını yapmışız belki de dünyayı bile kurtaracağız.

 

Kahvaltı, aslında biraz keyif işi. Zaten biz Kıbrıslılar keyif insanı değil miyiz? “Siesta” bile yapıyoruz, kahvaltımız mı keyif işi olmayacak? Açıkçası ben kahvaltıya derin bir tutkuyla bağlıyım, henüz anlaşılmamışsa diye tekrar belirtmiş olayım. Hatta Kıbrıs’a dönmeden kahvaltı için sözleşiyorum insanlarla. Bu durumu Mağusalılar iyi bilecektir, özellikle bir pazar kahvaltısı önemli.

 

Sırf yetişmek uğruna kahveyle geçiştirilmiş hafta içi sabahları bitmek bilmiyor ve zulüm oluyor bana. Kahveyi de sevmiyorum sanılmasın, onsuz asla yaşayamam. Biraz atıştırıp çıktığımda ruhum doymuyor, gerçekten kendimi suçlu ve eksik hissediyorum. Bu yüzdendir ki kahvaltı buluşmalarımı, Kıbrıs günlerimi iple çekmekteyim hep (evet evet yine bir sebep daha buldum Kıbrıs sevdama).

 

Sevdiğimiz şeyleri yaparken mutlu oluruz derler ya işte kahvaltının mutlulukla ilgisi hazırlık aşamasının da zevkli ve eğlenceli olmasından. Ayrı bir ritüel kahvaltı hazırlamak, keyifli ve eğlenceli. Bu tür zevkli anlarda telefonumu sadece müzik açmak için ya da bulunduğum kişiyle fotoğraf çekmek için kullanıyorum, zaten başka türlü de aklıma gelmiyor. Ne kadar mutlu bir alan ne kadar keyifli bir an “kahvaltı” öyle anlatayım. Kahvaltı sadece midemizi değil ruhumuzu da doyuruyor bence ve doyurmalı da. Eğer ben zevk aldığım bir kahvaltı yapmışsam o günüm kesin iyi geçiyor, o sabah huysuz bile olmuyorum. Hatta bazıları depresyona iyi geldiğini bile söylüyor kahvaltının.

 

Bir de kahvaltının son demi şöyle keyifle içilmiş bir kahve oldu mu tadımıza diyecek yok bence. Bu hafta sonu ya da becerebiliyorsak bu hafta içi sizlere ruhunuzu doyuracağınız bir kahvaltı diliyorum! Çünkü mutlulukla bire bir ilişkisi var.

 


 

Kaynakça

[1] https://www.mailce.com/brunch-nedir.html

 

Fotoğraf için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir