Benim Vücudum, Benim Seçimim

Uzun yıllardır süregelen bir münakaşaya ve toplum içerisinde şiddetli fikir ayrılıklarına yol açan kürtaj sorunsalı, geçtiğimiz günlerde, ABD’nin Alabama eyaletinin tasarladığı bir yasa sonucunda yeniden gündeme geldi. Kabul edilen, ancak henüz resmiyete dökülmeyen bu yasaya göre, küçük yaştaki çocuk vakaları ve ensest veya tecavüz vakaları da dâhil olmak üzere, annenin sağlığını ciddi anlamda tehdit etmediği sürece, hamileliğin ilk 6 haftasından sonra yapılan kürtajlar yasa dışı sayılacaktır. “Kalp atışı tasarısı” adı verilen yasa içeriğince, kürtaj uygulamasını gerçekleştiren herhangi bir doktor 99 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek. Buna sebebiyet olarak, siyasi isim Terri Collins tarafınca yapılan açıklama ise, rahimdeki bebeğin kalbi atmaya başladığı andan itibaren bir insan sayıldığı ve cenini öldürmenin cinayete eş değer olduğu yönünde.

 

Beklenmedik bir şekilde, halkın fikir ve düşüncelerine uymamasıyla bilinen ABD Başkanı Donald Trump dahi, internet üzerinden yaptığı paylaşımlarda ismini açıkça belirtmediği yasayı, ensest ve tecavüz vakalarını içermesi dolayısıyla fazlasıyla aşırı bulduğunu ve ahlaki açıdan onaylamadığını belirtti.

 

Yasa duyurusu yapıldığı andan itibaren, karşıt grupların yürüyüş, pankart açma ve sosyal medya etiketleri şeklinde protestolara başladığı gözlemlendi. İnsan haklarını yüksek ölçüde tehdit altında bırakan bu yasaya en büyük tepki ise feminizm yanlılarından geldi. Twitter’da başlayan, birçok ünlü ve tanınmış kişinin de katıldığı “viral” etiket #YouKnowMe (#BeniTanıyorsun) sayesinde, her 4 kadından 1’inin hayatının bir döneminde kürtaj yaptırdığı ve çoğu kişinin farkında olmamasına rağmen, istatistiksel ihtimallere dayanarak, büyük olasılıkla kürtaj yaptırmış birisini tanıdığını vurgulamakla birlikte, kendini bu konuda yalnız hisseden kadınlara da seslerini duyurmak ve birbirlerine destek olmak için bir platform oluşturuldu.

 

Peki, bu kadar insanın haksız olma ihtimali var mı? Devlet, nasıl ve neden, bağımsız bir vatandaşın kendi vücudu ve hayatıyla ilgili aldığı bir karar üzerine hükmedebilir? Bu, insan ve kadın haklarına karşı açılmış bir savaş değil de nedir? Sözde hür iradenin etken olduğu bir toplumda, 21. yüzyılda, tecavüz gibi suçlu olaylara gerek duymaksızın, anne olmak istemeyen, kendini hazır hissetmeyen veya maddi durumu el vermeyen her kadının hamileliğine son verme hakkı olmalıdır.

 

Bu tarzdaki yasa ve ideolojiler, erkekleri ceza sistemi haricinde tutmak ve çocuk sahibi olmanın sorumluluklarından arındırmakla birlikte, esirgeme kurumlarına terk edilen ya da sokaklarda yaşamaya mahkum bırakılan masum çocukların da sayısını artırır. Son olarak, hatırlatılması gereken en önemli gerçek ise, kürtaj yasalarının aslında kürtajları değil, sadece klinik ortamda gerçekleştirilen sağlıklı kürtajları engellediğidir.

 


 

Referanslar

 

Fotoğraf için tıklayınız.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir