Dahası Var mı?

Tasa; üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe veya gam olarak tanımlanırken, zıt anlamlısı olan huzur; ferahlık, rahatlık, kıvanç durumu ve saadet olarak tanımlanabilir.[1]

 

Hayatı neden hep yarış içindeymiş gibi yaşıyoruz? Koşuşturmaktan bahsetmiyorum, başkalarıyla bir yarış içindeyiz. Hem pozitif hem negatif yönde. Birine bir sıkıntımızdan bahsettiğimizde kesinlikle karşımızdakinin daha beter bir sorunu oluyor ya da daha kötüsü başına gelmiş oluyor; hiç olmadı bir tanıdığının başından geçmiştir. Ve nedense bizim konumuz artık önemsizleşiyor. Hayatımızda iyi bir şey yaşandığında da aynı. Birine tatil planınızı söyleyin, ya kesin oraya gitmiştir ya daha da güzel bir yere gitmiştir veya bir arkadaşı gitmiştir. Hayatımızdaki olumlu durumları paylaştığımızda karşıdan gelebilecek tepkilerden bir diğeri de iyilikten sonra kötülüğün geleceğinin habercisi ya da dilekçisi olmaları diyebilirim. Yani o tatil yerinde yaşanmış kötü anıların kesin sizin de başınıza gelmesi ya da olası durumu anlatılması. Ne bileyim? Çok garipsiyorum bu durumu ben. Ama eminim farkında olmadan ben de yapıyorumdur. Farkında olduğum zamanlar kendimi düzeltme çabasındayım.

 

“Beni/seni boş ver senin derdin daha önemli” ya da “beni/seni boş ver daha beteri/iyisi başkasının başına gelmiştir”. Aslında ne biliyor musunuz? Haklısınız. Derdiniz de neşeniz de koskoca dünyada, samanlıktaki iğne kadar. Ve başkaları ya daha güzelini ya daha iyisini ya da kesinlikle daha kötüsünü yaşadı veya yaşıyor. Hatta belki de ızdırap çekiyorlar ya da hayatlarının en mutlu anını yaşıyorlar. Şüphesiz ve tartışmasız, “dahası” başkalarının başından geçiyor. Ama bu bizim de yaşadığımız duyguları, hisleri ve durumları sıfırla çarpmaz! Hayatınızı sıfırla çarpmayın, çarpılmasına izin vermeyin ve başkasınınkini de çarpmayın. Ne iyi haberinizin, ne de kötü haberinizin hevesi kursağınızda kalmasın. Ve başkasının da kursağında bırakmayın. Tanımlardan da belli olacağı gibi bizim yaşadığımız hissettiğimiz duygular kimsenin merceğine dayalı değil ve bir başkasının düşüncesi bizimkini ne azaltıyor ne çoğaltıyor.

 

Başkalarının derdinin, neşesinin cetveli olmayın! Acı acıdır, sevinç sevinçtir. Bakış açısı gibi duygularımız ve hayatımızda yaşadığımız olaylarda görecelidir ve evet önümüzdeki bir tabak yemeğe şükür etmeliyiz ama her seferinde de beterin beteri var diyerek yaşayamayız. Kendimizi ve başkalarının duygularını yok saymamalıyız. Herkes sancısını acısını, mutluluğunu sevincini sonuna kadar ve istediği şekilde yaşamayı hak ediyor. Bu da bizim hayatımız sonuçta. Belki biz parmağımız kanadı diye ağlayıp yardım istiyoruz ama bir başkası kurşun yarası için istiyor. Neticede ikimizde acı çekiyoruz. Belki bugün sınıfı geçtik diye sevinçliyiz ama başkası kanseri yendi diye. Cetvele gerek yok ve inanın bir mühendis olarak, bir matematikçi olarak söylüyorum bunu. Gerek yok.

 

Yaşadığımız her şey; iyi, güzel, acı, kötü, kayda değer. Yeterince mutluyuz/sevinçliyiz ya da yeterince acı çekiyoruz. Bir başkası bunları yok sayamaz ya da var edemez. Herkesin eşiği farklıdır. Ve kimseyi ikna etmek zorunluluğumuz yoktur. Yani biri bize bir derdini anlattığında o kişinin yanında nasıl olabileceğimize, mümkünse nasıl yardım edebileceğimize odaklanalım ya da sevincini paylaştığında biz de onunla beraber sevinelim, yarışa girmeyelim. Karşımızdakini dinleyip o anda olabilmekle başlıyor her şey; başkasını, kendimizi bile düşünmeden, sadece karşımızdakine odaklanarak, kibar olarak.

 


 

Referanslar

[1] Türk Dil Kurumu Sözlüğü. (2019).

 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir