Mümkün Şeyler Karışımı

İki “şey” karşılaşması, birinde acıdan bağımsız ve alakasız bir korku ve soyut bir dehşete kapılma durumu, diğerinde ise bu karşılaşmanın sonucu yılgın bir duyumsama ve durmaksızın, derinlerden gelip kafatasının iç duvarına çarpan bir yankı.

 

İki şeyin karşılaşması bilincimize ne sunabilir? Bahsettiğim öyle sıradan bir “yoldan geçme” karşılaşması değil, zaman ve mekân kavramlarının mecburen var olduğu ama ne zamansal ne de mekânsal bir içkinliğe sahip olmayan bir karşılaşmadan söz ediyorum. Aslında en az yolda karşılaşmanın sıradanlığı kadar sıradan ama bana sorarsanız daha mümkün bir bedenler karışımı. Ne pozitif, ne de negatif bir duygu veya bütünüyle duygular karışımına sebep olmayan ve özgün bir fiziksel yılgınlıktan öteye gidemeyen bir çehreye bürünme eylemi…

 

Söz gelimi, bu dışa vurumsal bitkinlikle aynı düzlem üzerinden harekete geçen ama tam ters yönde ilerleyen bir duyumsanış biçimi. O derin yankıya hapsolmuşluk hissi… Bedensel bir negativitenin ya da bir nevi soyutlanışın üzerinde güç sahibi olamayacağı bu duygulanışlar dizisinin, kişinin mental düzleminde oldukça yetkin, kaçılabilecek ama asla geçersiz kılınamayacak negatif bir imgelemi söz konusudur.

 

Şeyler karışımının sonucu olarak, soyut bir korku ve dehşete düşmüş o şeyin benzerlerine sunulan salt arzusal tatminkârlığının o şeye tam iki katını sunmanın bile bilincimizdeki imgesel manzaraya pozitif bir açıklanış veya varlık gücümüzde artış sağlayabilecek bir değer kazanımında bulunamıyor olması, aslında bize bu bedenler karşılaşımının ne derece somutluktan uzak bir düşünsel eylemler toplamı olduğunu gösteriyor.

 

Fiziksel-bedensel bir karşılaşmanın ya da söz gelimi karışımın, bilincimizde yaratabileceği yankısal yıkımın tadına varanlar, bu yıkımı en önden ve de ilk elden izleme hakkına sahiptirler. Bedenimiz tarafından henüz algılanıp, bilincimizde yer edinen bu karşılaşmanın, bilinçaltımızdan bulduğu karşılık gerçekten harika bir tamamlanış ve dolduruş hikâyesi olabilirdi…

 

Oysa, pekâlâ bağlanılabilir olsa bile ben tüm bu evreyi, kulağa oldukça mantıklı gelen ve açıklayış gücü bakımından zengin bir yorumlama olarak nitelendirilebilecek bir ekonomi-politik meselesine bağlamak istemiyorum.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir