Denizer Amca (Mustafa Denizer) ile Sohbet (2)

Röportajın ilk bölümünde Mustafa Denizer Amca’nın futbola nasıl başladığından bahsettik. Buradan ulaşabilirsiniz.

 

Bu bölümde de Mustafa Denizer Amca’nın abisi Ali Denizer’in futbola başlamasından, Çetinkaya’nın efsane takımından ve Mustafa Denizer Amca’nın İngiltere’de spor ve siyasi mücadelesinden bahsettik.

 

***

 

Berke Dağlı: Abiniz Ali Denizer’in futbola başlaması nasıl oldu?

 

Mustafa Denizer: Oraya kadar anlatayım abimi. Ağabeyim, bizim gibi, başladı köyde. Aynı okuldan birkaç kişi daha vardı. Ve 42’de büyük ağabeyim kurucuların biriydi, Luricina Spor Kulübünün.

 

 

BD: Büyük abinizin ismi neydi?

 

MD: Yusuf. Yusuf ağabeyim böyle kısacığdı. Öyle çok futbola gelişmezdi. Fakat kulübün kurucularından biriydi. 16, 17 kurucu vardı ve kurucularından biriydi. Ve o zaman köyde 9 tane ilkokul öğretmeni vardı. Ortaokul daha yoktu ağabeyim zamanında ve öğretmenler da o kulübün kurulmasına çok yardımcı oldular. Ve oradan başladı ağabeyim köyde futbol oynar ve güzel bir takımları vardı. E ağabeyimin yanında terzi alışırdı. Terziydi ağabeyim. Ve nişanlıydı ağabeyim. Anlaşamadılar. Ve bizim teyzemiz vardı Angilsiya’da.[1]  Ve gitti teyzesinin yanına ağabeyim. İşte zenginidi, işlesin onda. Ve terzilik bulursa devam etsin.

 

 

BD: Bu büyük abiniz miydi?

 

MD: Yok, Ali ağabeyimdi. Ve Hasan Dayı, Allah rahmet eylesin, teyzemin eşi, dedi kendine “Ali, sen madem aldın o iğneyi eline ben götüreyim seni Larnaka’ya, bir Mıstık var terzi onun yanına koyum, yardım edecek sana ve sanatı da alışasın mükemmel. Köyde ne yapacan? Çiftçiliğin ile bize yardım edecen? Olmaz….” dedi kendine “lazım sanat alışasın”. Ve Hasan enişte götürdü kendini Mıstık’ın yanına koydu. Ve tabii o zaman ağabeyim 17-18 yaşındaydı, spor kulübü vardı İskele’de Türklerin ve hemen Mıstık, o da gençliğinde futbol oynardı, hemen götürdü kendini spor kulübüne ve üye yaptı ve başladı İskele’de futbol oynamaya.

 

 

BD: Gençler Birliği’nde?

 

MD: Spor Kulübü. Sonradan Demirspor oldu. Alıştı sanatı, futbolu da ilerletti. Ve bir da Rum vardı, bizim köylü Niko. Son dönemde (Niko’nun oğlu) Larnaka Belediye Başkanı seçildiydi. Fakat hırsızlık yaptı da tuttular kendini içerde. Onun babası ile futbol oynadı Ali abim.

 

 

BD: Niko?

 

MD: Aha bu belediye başkanı, Niko’nun oğluydu.

 

 

BD: Demirspor’da?

 

MD: Yok. EPA’da oynardı. Niko ve Ali abim.

 

 

BD: O zaman EPA takımına Ali abinizin transferi nasıl gerçekleşti?

 

MD: Dur dur da geleceğim. Şimdi Ali abim hem Niko, pazarları futbol yoktu onların. Rumlar eskiden pazar günleri futbol oynamazlardı. Kilise koymazdı kendilerini. Ve gelirlerdi bizim köye. Ve Niko kaleciydi. Ve kalecilik yapardı bizim takımda.

 

 

BD: Luricina’da?

 

MD: Luricina’da. Niko adında bu adam. Çok daha Rumlar vardı köyde. Ama Sergie adında birisi biraz oynardı futbol ama o kadar iyi değildi. Ama Niko güzel kaleciydi. Daima gelirlerdi pazarları ve zaten Ali abim ve Niko gelmediğinde iptal ederdik maçları. Dali[2] köyü davet ederdi bizi ve son dakika yollarlardı birisini bisiklet ile, biz da derdik gelemeyceyik bugün maça. O da bize “Haa Ali gelmedi galiba.” derdi.

 

Şimdi aynı zamanda bir Bodamya’lı[3] daha vardı Demirspor’da oynardı. Saffet! O da solcuydu. O da Demirspor’a gittiydi. Derviş Arap[4] vardı, Demirspor’daydı. Ve bunlar 4-5 kişiydi. Ve Demirspor’u bunlar sürüklerdi. Ve Rum takımlarını döverlerdi. Ali ağabeyim, teklif aldı EPA’dan. Tabii Demirspor ligde değildi. O zaman yalnızca Çetinkaya’ydı ligde. Ve anlaştılar Derviş Arap ve ağabeyim (Ali Denizer) gittiler EPA’ya. Saffet yok dedi, “Ben gitmem EPA’ya, sağcıdır onlar, ben gitmem EPA’ya, ben Bodamya’da kalacağım.” Bodamyalıydı, güzel futbolcuydu. Ben futbol oynadım kendiyle. Ağabeyimi da yetiştim ama yaşlandıydı o zaman. Türk Gücü’nde beraber oynadık. 58-60 sezonlarını ben Türk Gücü’nde futbol oynadım. Ve Ali ve Fikret[5] iki gardaş vardı. Onlarlan futbol oynadım. Ali antrenör ve Fikret kardeşi ama Ali arada bir girerdi maça. Ama Fikret daima oynardı.

 

Tabii EPA’da oynarken ağabeyim Derviş Arap, Faik Müftüzade askerde komutandı. İngiliz askerinde. Ve gitti devraldı Çetinkaya’yı. Çünkü zamanın en iyi sağ açığıydı Müftüzade. Biz yetişmedik kendisini futbol oynarken ama hakemliğini hatırlarız biz. Rum ve Türkler hepsi onu isterdi hakem. Ve bir spor kulübü ve bir da Çetinkaya vardı. Müftüzade bunları birleştirdi. Çetinkaya Türk Spor Birliği yaptı. Ve aldı, Ali ağabeyimi, aldı Derviş Arabı, Ali ve Fikret Anorthosis’de oynarlardı ve gitmediler Çetinkaya’ya. Kaldılar Anorthosis’de. İki tane kardeş vardı, Leymosun’da AEL’de oynarlardı. Bir tanesi geldiydi. Öbürü kaldı AEL’de (Kamuran).

 

 

BD: Sevim Ebeoğlu ve Kamuran mı?

 

MD: Evet. Sevim geldiydi Çetinkaya’ya, ağabeyim, Derviş Arap ve takım bayağı kuvvetleşti. İki sene üst üste hem lig şampiyonu oldular hem kupayı da aldılar.

 

 

BD: Pakos Şildini de sanırım?

 

MD: Evet. Ve Makarios dedi kendilerine “Be utanmazsınız be bu kadar takım, tek bir Türk takımı var ligde ve yendi hepinizi ve aldı kupaları? Kapayın be kulüplerinizi!” diye. Çünkü asıl Enosis’in ateşlendiği zamanlardı, 50-51-52. Ve üçüncü sene yalnız kupayı kazandıydı. Ve finalde APOEL dövdüydü kendilerini. APOEL Kıbrıs Rumlarının millî takımıydı.

 

Müftüzade’den sonra Sarı Naci adında birisini getirdiler Türkiye’den. Hem oyuncu hem antrenör. Sarı Naci[6] Galatasaray’da oynadıydı. Ve Naci takımı yenilemeye başladı. Çünkü 4-5 sene aynı oyuncular, birkaç tane katıldı yeni. Mesela Erol Kazım. İyi bir futbolcuydu. Kazım Hoca’nın oğlu. Selçuk vardı, Hasan Hoca’nın oğlu. Selçuk benden iki yaş büyüktü. Ve Luricina’da, babası ben talebeyken öğretmenimdi, Alpay, hem da futbol oynardı köyde.

 

Başladı eski oyuncular mesela Cipsi (Gypsy: Roman), ağabeyim vardı…

 

 

BD: Defteralı?[7]

 

MD: Defteralı çok iyi oyuncuydu. Dünya seviyesinde bir oyuncuydu. O antrenörlük da yaptı Naci’nin yanında ve mayasıydı Defteralı Çetinkaya’nın. Yüklü para verirdi Rum takımları gitsin diye. Yok derdi, Uruba. Boyacılık yapardı ve futbolunu kaçmadı Çetinkaya’dan. Bütün hayatı Çetinkaya’da geçti Defteralı’nın.

 

Tabii ağabeyim Londra’ya gittiydi, 1,5 sene kaldı ve geri geldi. O zaman köyde bir dükkancık açtı.

 

Çetinkaya’nın 1951 yılındaki yukarıda adı geçen futbolculardan oluşan efsane takımı. Kaynak: Dağlı, Okan. İki Toplumlu Futbolcular. Havadis Yayınları. 2012.

 

 

BD: Londra’da futbol oynama imkânı oldu mu Ali ağabeyinizin?

 

MD: Yok. Ben oynadım futbol İngiltere’de. Ama ağabeyim oynamadı. Yoktu o zaman Türk takımları. Ha benim zamanımda biz kurduk federasyonu İngiltere’de. Ve Çınarspor’u kurduk. Tabii sol bir takımdı Çınarspor. İstediler beni Luricina takımına. Tabii zayıfladı Luricina. Çünkü bir antrenörü vardı, kumarcı, Suat adında birisi. Gel dedi yardım et bize da takım gidiyor bozuluyor. Ben dedim “Bilirsiniz ya ben solcuyum, ben gelirsem kabul edeceksiniz beni? Solcu olarak kulübün içinde? Siz sağcısınız hep. Kabul ederseniz, ben şapkamı evde bırakacağım da geleyim. Futbola ben politika getirmeyeceğim. Söz.” gittim ve 2,5 sene antrenörlük yaptım ve çıktı takım yukarıya. Arada bir ben de girerdim oynardım. Antrenmanları yapardık her perşembe günü ve eksik birceğez oyuncu olursa ya yaralanan ya filan ve girer oynardım. Ya yarı oyun ya 20 dakika oynardım. 45 yaşında bıraktım ben futbolu.

 

Tabii bu Müftüzade temsilciydi İngiltere’de. Takımların yarısı sol, yarısı sağ. Ve toplanırdık 15’te bir toplantı yapardık, Müftüzade’nin başkanlığında. Daima biz konuşurduk, solcular. Hiç konuşmazdı sağcılar. Bunun farkına vardı Müftüzade ve böldü bizi. Solcuları biz istemeyik diyerek. Tabii ben Akıncılar’daydım. Ve emir verdi Müftüzade, beni atsınlar kulübün antrenörlüğünden. Toplantı çağırdılar. Dediler bana gel toplantıya bir problem vardır. Ama tabii ben problemi bilirdim. Dedim bunlar toplayacak 40-50 kişi, hepsi konuşacak da beni atacaklar antrenörlükten. Ben hazırlandım.

 

 

BD: Bu olay burada mı oldu yoksa İngiltere’de mi?

 

MD: İngiltere’de! 1982’de. Hazırlandım ben. Yazılı bir rapor yaptım. Çünkü takımın bütün vasıflarını ben yapardım. Ve hesap tutarlardı da verirlerdi bana parayı. Konuştu başkan, Bekir adında biriydi. Takımdan konuştu “güzel ilerleme oldu vs. vs.” diye. Fakat dedi “Denizer arkadaşı ben sever sayarım fakat buraya kadar. Ailece birbirimize saygımız var. Fakat takımı bırakması gerekir. Çünkü futbol federasyonu sağa kaydı, sola kaydı. Onun için biz ikiye bölündük. Solcu takımlar, sağcı takımlar.” ve ayrıldık. Onlar devam etti biz da bu yandan devam ettik. Ve 4-5 sene sonra birleştiler. Ve kalktım konuşma yaptım orada politika da konuştum. Dedim “Kulüpte 35 kişi kadar vardı. Şimdiye kadar var mı biri kulüpte, takımda antrenmanda politika yaptığıma dair biri bir şey söyleyebilir mi? Çünkü ben söz verdim futbola ben politika getirmeyeceğim. Ama maalesef emir aldı başkanımız Müftüzade’den, beni atsın takımdan, antrenörlükten. Benim ihtiyacım yoktur.” dedim. “Beni isteyen başka takımlar var. Onun için ben buraştan kaçtım futboldan vazgeçecek değilim ya.” bana tepkileri “Da nere gidecen? Karşımızda olacan?” oldu. Benim cevabım ise “İcap ederse karşınızda olacağım.” oldu. Ve dedim “Benim alacağım var sizden 300 küsur sterlin.” verdiler bana ve notlarımı da istediler vereyim. Yok dedim! Kulüp Bbşkanı bizim ile beraberdi, söylerdim kendisine ‘‘not tut, yaz deftere’’ çünkü bu benim yazdığım defterde benimdir. Ve günü geldiğinde vermeyeceğim size genni. Ve orada anlattım durumu, hayır dedim ben vermem size. Ve oradan ayrıldım ve Çınarspor’a gittim. Çınarspor bizim. Demokrasi Derneğinin kurduğu bir takımdı. Ve birinci ligdeydi. Neysa orada Asım Dilaver, onun ile, çünkü spor öğretmenliği bitirdi Türkiye’de. Ha şimdi spor öğretmenidir Londra’da. Dernek geldiğinde İngiltere’ye istedi gitsin hem İngilizce alışsın hem bir course (kurs) yapsın, bir senelik course yapsın ki öğretmen olsun ve işleyebilsin. Parası yoktu. Biz hepimiz dernekte, ben derneğin sekreteriydim konu koydum ve dedim ‘‘Asım’a parasal yardım edeceyik 1 sene öğretmenlik kursu yapsın ve işleyebilsin. Madem ki Londra’ya yerleşecek bir şeyler yapması gerekir, tabak yıkamasın.’’ dedim. Ve yardım etti dernek kendisine. Vardı parası derneğin çünkü aidat yardım toplardık, dayanışma gecesi yapardık ve vardı bütçemiz. Ve o Demokrasi Derneği 1993’e kadar CTP’nin bütçesini o Demokrasi Derneği oluştururdu.

 

 

BD: Bunu yazabilir miyim?

 

MD: Tabii yazabilin. Demokrasi Derneğini kurunca biz, 1970’de kuruldu CTP. CTP daha önce kuruldu Demokrasi Derneğinden, sanırım 1,5 sene evvel. Ama ben dernek kurulmadan önce ben CTP’de  1 sene önce üye oldum. Ve Demokrasi Derneğini kurduktan sonra dedik, Demokrasi Derneği ve CTP temsili birini isterdi Londra’da temsil etsin CTP’yi. O zaman Berberoğlu’ydu genel başkan. Ve Naci Talat geldiydi Londra’ya ve bir komite 2-3 kişilik meydana getirdiydi. Fakat 5-6 ay geçti. Hiçbir toplantı yapmadılar ve biz soruşturduk nedir bu? Yani biz Demokrasi Derneği olarak bunları beklerik gelsinler iş birliği yapalım ve hiçbiri yok meydanda. Ve Naci yazdı bize, “bakın” dedi “siz seçin aranızdan bir temsilci, geçirin şimdilik bir temsilciyle ve devam edelim.” Demokrasi Derneğini kurduktan sonra o arada Çınarspor’u da kurduk. Ve Güzel Sanatlar Derneğini da kurduk. Tiyatro yapardık ve tiyatrolarda Hüseyin Kılıçan’ıdı tiyatrolarda başkanımız. Asıl tiyatroculardan topladı ve tiyatro yapardık da 400-500 kişi gelirdi her bir tiyatroya.

 


Kaynakça ve notlar:

[1] Anglisides, Aksu

[2] Dali

[3] Potamia

[4] Derviş Birişik (Arap). Onun hakkında daha fazla bilgiye İki Toplumcu Futbolcular kitabında yapılmış söyleşi mevcuttur.

[5] Ali ve Fikret Eşrefoğlu kardeşler. Onlar hakkında daha fazla bilgiye İki Toplumcu Futbolcular kitabında onlar ile yapılmış söyleşide ulaşabilirsiniz.

[6] Naci Özkaya. Uzun yıllar Galatasaray’da oynamış ve 1948-1952 yılları arası Türkiye Milli Takım forması giymiş eski futbolcu ve antrenör.

[7] Mustafa Defteralı. Onun hakkında daha fazla bilgiye sevgili Dr. Bülent Dizdarlı’nın yazdığı Efsaneden Doğan Efsane Mustafa Defteralı kitabından ulaşabilirsiniz.

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir