Denizer Amca (Mustafa Denizer) ile Sohbet (3)

Röportajın ilk bölümünde Mustafa Denizer Amca’nın futbola nasıl başladığından bahsettik. Buradan ulaşabilirsiniz.

 

İkinci bölümde ise Mustafa Denizer Amca’nın abisi Ali Denizer’in futbola başlamasından, Çetinkaya’nın efsane takımından ve Mustafa Denizer Amca’nın İngiltere’de spor ve siyasi mücadelesinden bahsettik. Buradan ulaşabilirsiniz.

 

Bu bölümde ise Demokrasi Derneği ve CTP Londra örgütünden, Londra’daki Kıbrıslı Türklerin futbolundan ve Mustafa Denizer Amca’nın abisi Ali Denizer’in futbol oynadığı EPA takımındaki ilişkilerinden bahsettik.

 

***

 

Berke Dağlı: Sizin CTP Londra’da aktif görev almanız nasıl oldu?

 

Mustafa Denizer: Bana önerdiler CTP temsilciliğini alayım Londra’da. “Ama bir dakika, ben yalnız başıma ne yapacağım? Hem hoca olacağım hem popaz? Olmaz. En azından başlayalım 3 kişi ile. 2 kişi da alalım yanımıza ve bu CTP komitesini başlatalım ki iş yapalım.” dedim. “Ve derneğimizde, binada bir oda vardı böyle boş gibiydi, temizleylim onaralım ve bu oda da CTP’nin odası olsun.” kabul edildi. Ve Demokrasi Derneğinin bir toplantısında -her ay toplantı yapardık- ben konu koydum ve anlattım durumu: “Ben yalnız başıma bir şey yapamam, beni Lefkoşa önerdi kabul ettiniz ama biri daha isterim.” Aldık iki kişi daha Gökay’ı hem Namık’ı ve oradan yürüdük. Dayanışma Geceleri yapardık, hem dernek hem CTP komitesi öyleydi. Toplardık parayı piyangolardan, böyle liste yapardık. Hatırlarım ilk dayanışma gecesi Naci da vardı ve 5 bin paunt hedef koyduk, kar kalsın bize. 5 bin lira o zaman iki tane ev alırdın. “Bee başaracaksınız?” “Başaracağız.”, yaptım bir liste. İş sahipleri vardı, öğretmenler vardı bizim ile. Yani aşağı yukarı bir 80-100 kişi ki verebilirdi. Yani bir işçiden gidemezdin da söyleyesin kendisine ver 100 lira. O 80-100 kişi içinden öyle arkadaşlarımız vardı, “sok elini cebime ne kadar istersen al” derlerdi bize. Ama çok çalışırdık ve aştık hedefimizi birinci dayanışma gecesinden. Tottenham’da yaptık Naci da vardı, hatırlarım şimdiye kadar. Aşçıydım ben, toplardım, çok genç talebe vardı İngiltere’de o zaman, toplardım bir 10-15 tane talebe. Hepsi bizim çocuklarımızdı: ‘‘Napacayık Denizer Abi?”

 

Böyle sıralardım kendilerini bangonun üstünde ve o salatalıkları, marulları domatesleri doğrar yapın, upuzun böyle. Tavukları fırında pişirirdik ve getirirdi bize tavukları, ben keserdim tavukları da onarırdık tabaklarda. Ve servisi da gençler yapardı. Ödemezdik bir şey. Ve bu şekilde, her sene dayanışma gecesi yapardık CTP için ve parayı ya Naci gelirdi yahut da Özker Hoca. İkisinden biri! Defterim vardı benim, derdim genni hem gazeteyi da satardım ve gazete parasını da toplardım. Bu kadar gazete parası, bu kadar dayanışma gecesinden ve bu kadar katkı, yardım. Liste! Hepsi kalem, kalem. Alacak arkadaş, imzala. Tarih ve imzanı da koy da ki aldın bu parayı da gittin. Ha gelemedikleri zaman, ayrı ihtiyaçları olduğu zaman bir kampanya yapardık, bağış kampanyası. Bir da piyango yapardık. Toplardık gene üç beş bin lira ve gelir getirirdim kendilerine. Ve ben mutluyum ki yapardım bunları. Bilet parasını almazdım o paranın içinden, cebimden öderdim. Ucuzdu 55 lira 65 lira ama o zaman paraydı. Öderdim ben. Hoca derdi bana “Be al be bilet paranı hiç olmazsa.”, “yok hocam” derdim “Ben gönüllüyüm. Niçin alayım?”. Ve 93’e kadar biz besledik bütçesini CTP’nin. Hükûmete girdiklerinde ayrı düştük biz, bunlarlan. Demokrasi Derneği hayır dedi, yanlıştır hükûmete girmeleri. Biz artık katkı vermeyeceğiz kendilerine. Ben dedim kendilerine yanlıştır fakat oy çokluğu ile kaybettim. Başka çarem yoktu. Ve o zaman madem ki hükümete girdiler da katkı alacaklar devletten, yapsınlar. Ve ondan sonra başladılar kendilerini beslemeye.

 

BD: Derneğin Kıbrıslı Rumlar ile ilişkileri nasıldı? Ve futbol bağlamında orada Kıbrıslı Rum takımları ile maç yaptınız mı?

 

MD: Şimdi takımlar FIFA’ya bağlıydı. Fakat bizim ayrı liglerimiz vardı.

 

BD: Peki FA Cup tüm takımların katılımını sağlayan bir kupa organizasyonuydu. Onda yer alır mıydınız?.

 

MD: En alt seviyeden tüm takımlar katılabilirdi. Fakat o seviyede değildik biz. Bizim kategoride Rum takımları da vardı. Ve karşı karşıya oynardık Rumlar ile. Mesela bizim takımda Çınar’da iki tane da Rum futbol oynardı. Ha onların takımlarında da Türk vardı, bu şekilde. Ama liglerimiz, Türk ligi olarak ayrıydı. Ve o FA’in yaptığı maçlarda, çoğu kez kupa maçı yapardık. Ve bir iki defa finale kaldık, Çınarspor Rum takımıylan. Yani hiçbir ayrımız gayrımız yoktu Rumlarlan. Dayanışma geceleri yaptığımızda, en az dayanışma gecelerimize 150 tane Rum gelirdi. Ve kalkardık da hem Rumca konuşurduk hem Türkçe konuşurduk.

 

BD: Abiniz EPA’da oynarken oradaki arkadaşlıkları nasıldı? Ailecek görüşür müydünüz? Oradaki ilişkiler ve ortam nasıldı?

 

MD: Çok iyiydi. Abim çok iyi bir futbolcuydu. Müdafaa (defans) oyuncusuydu. Ve o zaman yoktu ya düşmanlık iki toplum arasında. Çok gardaş gibi geçinirdik. Tabii daha sanata gitmeden evveldi bu mesele. Ve giderdim mesela Larnaka’da oynadığında maç, bisiklete binerdim ve giderdim da dururdum kapıda da abim geldiğinde içeri kordu beni. Hatta seyrederdim futbolu. Ve EPA’da da çok güzel futbolcular vardı. Fakat o zaman bir şey kazanamadıydı EPA. EPA’da Ermeniler de vardı.

 

Bir gece, ağabeyim Londra’dan yeni geldiğinde 56’da ben köydeydim artık. Köyde futbol oynardım. Ve bir gece sinemaya gidecektik, Larnaka’ya. Bir Mehmet Bey öğretmen vardı, bir Hillman otomobil vardı. Girdik içine beş kişi, gittik sinemaya. Sinema bitti. Ve çıktık Larnaka’dan dışarı. Ayyorgi vardı.[1] Ayyorgi’nin dışında, çıktı tekerlek. Ön tekerlek çıktı ve cirilendi büyük buğdayların içine. Aradık aradık bulamadık. EPA futbolcusu Aram geçerdi tesadüfen oradan, ağabeyim da yolun içindeydi, tanıdı kendini ve durdu. “Napan be Ali burada?” dedi Aram kendine. “Aha tekerleğimiz çıktı ve ararık kendini.” dedi Ali ağabeyim. “Durun da bir kör kuyusu vardır, size söylerim ki onun içine düştü lastiğiniz.” dedi Aram. Bilirdi bölgeyi Aram ve gittik lastiği kör kuyunun içinde bulduk. Yani böyleydi insanlar o zaman.

 

BD: Mustafa Amca siz solcu, abiniz ise Kıbrıslı Rum bir takımda oynar. Hiç baskı gördünüz mü?

 

MD: Yoktu. Ama Çetinkaya futbol oynadığında ekseriyetle Lefkoşa’da ve ekseriyetle APOEL ile ki Rumların sağcı ve milli takımlarıydı. Ve AEL Leymosun’dan. AEL derlerdi o zaman ki solcu takımdı. Bu iki takım ile futbol oynadığında Çetinkaya Lefkoşa’da ne yollar ne da sahanın içinde sığardı insanlar. O kadar kalabalık olurdu. Yani bu üç takım daima önde giden takımlardı. Ha biz yetiştik bunları gider seyrederdik. Çünkü ben 15 buçuk yaşında kaçtım köyden. Ben Limya takımında oynardım. 15 yaşında ben bizim köyün takımına giremedim. Ama 55’de, EOKA başladı. EOKA başladığında o Rum arkadaşımı ve ustamı, Andrea’yı, solcuydu, durdurttular işten. Çünkü EOKA’nın aleyhine konuşurdu. Ve ben kalfa işlerdim. İşimi değiştirdiler bana, iş yoktur diye. Ve madeni öğüten makinalara koydular beni işleyim. Benim işim o değildi. Ve ayrıldım işten. Geldim köye. Ve köye gelince dediler bana ‘‘Gitmeycen Limya’ya, bizde top oynaycan.’’

Devamı gelecek.


Notlar

[1] Ayios Yeoryios

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir