Rekabet Kurulunu Öldürmeyin

Bu platformda kaleme aldığım ikinci yazım KKTC’deki rekabet kültürünü ve bu kültürün yeşereceği ortamı teşvik etmesi için oluşturulan Rekabet Kurulunu yazmıştım. Başarılı ve ülkemizdeki yapıya alışagelmiş zihniyetimize sürpriz gibi gelen kararlarından bir tanesini de özetle anlattım. Yazının sonunda da bu tarz kurumlarımız olduğunu hatırlamayı ve korumayı bir görev bilmemizi umut ettim.

 

Şom ağzım işte.

 

Daha benim 2018’in yazında yaptığım staj esnasında hissettiğim bir tehlikeydi. Yine de kendini yeterince göstermemiş olduğundan üzerinde duramadım. Zaten dursam bile yeterli etkiyi göstermiş olmayacaktı. Sahi, dursam ne fark edecekti?

 

Sorunun odak sorusu şu: Rekabet Kurulu neden ihalelere gelen itirazları inceliyor?

 

Sıkıcı bir soru, doğrudur. Lakin, oldukça hassas bir mesele.

 

İhalelerden kastımızı açalım: 20/2016 sayılı “Kamu İhale Yasası” adında bahsettiği gibi kamu alanında çıkılan ihaleleri düzenleyen yasadır. Teorik olarak bir ihalenin olabilecek en rekabetçi ortamda gerçekleşmesi ekonomik olarak en verimli sonucu üretecektik. Hele de bu kamu harcaması yapılacak bir ihale ise, yani ezici çoğunlukla vatandaştan alınan vergiyle ödenen harcamalar, o zaman toplumun çıkarı adına rekabetçi ortamın yaratılması daha da büyük bir önem kazanır.

 

Bu durumda, ihalelerde oluşabilecek olası bir ihlale, itiraz üzerine müdahale edecek bir kamusal birim elbette sağlıklı bir kurumsallaşma hareketidir. Bu birim ihale yasasını içselleştirecek ve toplum çıkarını her daim savunacaktır.

 

Pekâlâ, ama bu kutsal görevi hak eden Rekabet Kurulu değildir.

 

Rekabet Kurulunun hâlihazırda gerçekleştirdiği, oluşumunu sağlamış olan yasadan aldığı, ekonomi için hayati denilebilecek başka kutsal görevi vardır. Bu da piyasanın rekabetçi bir yapıda olduğunu tenkit etmenin ta kendisidir.

 

Kısaca, ihale itirazlarını incelemek Rekabet Kurulu için sadece bir yüktür.

 

Bu yük o kadar ağırdır ki, Kurul’u asıl görevi ve vizyonu olması gereken işini yapmasından mahrum bırakmaktadır. Yani, KKTC sınırları içerisinde faaliyet gösteren işletmelerin ister diğer işletmelerle iş birliği ile, ister kendi başlarına sektörlerdeki rekabeti çökertecek girişimlerde bulunmasını önlemek.

 

Sorulması muhtemel bir soru: İkisini birden yapacak gücü yok mu ki bu kurumun?

 

Neden,

2014’te 5,

2015’te 3,

2016’de 5,

2017’de 7,

2018’de 13,

adet ön araştırma ve soruşturma raporu yayımlayan bu Kurul,

 

2019’da yıl sonuna yaklaşırken hâlâ sadece 1 adet rapor yayımlayabilmiş?[1]

 

Buna karşılık 2017’den beri baş ettiği ihale itiraz soruşturmaları üzerine son iki yılda toplam 65 yayım yaparken, sadece 2019’un eylülüne kadar da 41 yayım yapıldı.[2]

 

Acaba ihale ihlali dışında hiç şikâyet almamış olabilir mi bu Kurul? Belki.

 

Acaba bu ihale ihlallerini üstlenmeden bile yaşadığı ciddi teknik ve bürokratik personel eksikliği üzerine gelen bu sorumluluk itibariyle asıl işini yapamaz hâle gelmiş olabilir mi? Belki!

 

***

 

Tercihen Rekabet Kurulunun kurulma felsefesini, yasasının kapsamını ve yeterliliğini, atanmış Kurul üyelerinin liyakatini tartışmak isterdim. Ancak bunlara en azından fırsatım olsun diye, tatminkâr bir çalışma etiği yetiştirmiş bu kuruma karşı sadece biraz farkındalık yaratmak istiyorum.

 

Bizim bu tarz bir kurum kimliği yaratmaya ve yaşatmaya hevesli, görevlerinin beraberinde gelen topluma yönelik sorumluluktan haberdar insanların olduğu kurumlara ihtiyacımız her zaman olacak. Bir ekonomiye, daha da önemlisi ekonomik faaliyet gösteren her oluşumun karar verme sürecine etki eden en önemli oluşumlar bu kurumlardır.

 

İster tanınmayan bir ülkenin ekonomisinden bahsedin, ister en bol ticaret anlaşması imzalamış, gelişmiş bir ülkeden bahsedin, günün sonunda incelemek zorunda olduğumuz ehemmiyetli bir husus kurumların işlevselliğidir. Tanımamışlığın yarattığı ekonomik olumsuzlukları aşmak zor olsa da, gelişmiş olmanın getirdiği güvenli ve basiretli bir ekonomi de olsa, ikisinde de elde edilebilecek başarının reçetesi işleyen kurumlardır.

 

Neden o zaman biz bu kurumlarımıza kaldıramayacakları bir yük veriyoruz? Ne onlar bunu hak ediyor, ne de onlardan hizmet bekleyen halk bunu hak ediyor.

 

O zaman benim buradan çıkan sesim kadar söylemek isterim: Rekabet Kurulunu öldürmeyin.

 

Bırakın çalışsınlar. Bırakın işlerini yapsınlar.

 

Yaptıkları işi çok iyi yaptıkları için tartışalım, ekonomi üzerindeki etkisini tartışalım; çalışamamasını değil.

 

Gelişmemiz ve ileriye dönük, refaha doğru ilerleyebilmemizi yalnız mucizeler sağlamaz. Gelişimi bir anda kapıyı çalıp girecek talih kuşu gibi göremeyiz. Gelişim yavaştır, neredeyse görünmezdir. Ancak gelişim getiren ise hararetle işini yapan kurumlardır. Gelin zaten bu kadar beklenti baskısı altındayken başka baskı eklemeyelim onlara.

 

İhale itirazlarına bakan yeni bir kurum yaratmak veya Rekabet Kuruluna bu birimi oluşturacak bütçeyi sağlamak zor değildir.

 

İşleyemeyen bir Rekabet Kurulu örneği ile ekonomide vizyon sahibi olduğumuzu söylemek ise fevkalade zordur.

 


 

Referanslar:

[1] Rekabet Kurulu sitesinde bulunmayan bu karar 34/2019 sayılı 08/03/2019 tarihli, yasanın 6. maddesine olası bir ihlal hakkındaki ön araştırma raporudur. Yayımlanmış olduğu KKTC Resmî Gazete sayısı için tıklayınız.

[2] Rakamlar Rekabet Kurulu sitesinden yayımlanmış raporların sayısından üretilmiştir.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir