Denizer Amca (Mustafa Denizer) ile Sohbet (4)

Röportajın ilk bölümünde Mustafa Denizer Amca’nın futbola nasıl başladığından bahsettik. Buradan ulaşabilirsiniz.

 

İkinci bölümde ise Mustafa Denizer Amca’nın abisi Ali Denizer’in futbola başlamasından, Çetinkaya’nın efsane takımından ve Mustafa Denizer Amca’nın İngiltere’de spor ve siyasi mücadelesinden bahsettik. Buradan ulaşabilirsiniz.

 

Üçüncü bölümde ise Demokrasi Derneği ve CTP Londra örgütünden, Londra’daki Kıbrıslı Türklerin futbolundan ve Mustafa Denizer Amca’nın abisi Ali Denizer’in futbol oynadığı EPA takımındaki ilişkilerinden bahsettik.

 

Bu son bölümde ise Mustafa Amca, Akıncılar’daki (Luricina) anılarından, polis takımlarındaki turnuvalardan ve 1958-60 arası Mağusa Türk Gücü’ndeki (MTG) futbol kariyerinden bahsetti.

 

***

 

Berke Dağlı: Peki MTG’ye hem abinizin hem sizin transferleriniz nasıl gerçekleşti? Çünkü 58-60 yılları arası abiniz ile MTG’de futbol oynadığınızdan bahsettiniz…

 

Mustafa Denizer: 58’de çarpışmalar başladı değil mi? Biz, herkes gibi biz da beklerdik köyümüzün dışında. Ve biraz yumuşayınca ortalık, ben madene gidemezdim. Bir defa gittim madene, yükledim madeni, yumuşayınca konular. Ve gittim boşalttım Vasiliko’da madeni ve geri gidecektim bir yol daha alayım. Ve Larnakalı bir Rum şoför arkadaş “Dur, dur! Nere gidiyon şimdi boşalttın madeni, nere gidiyon?” dedi bana. Dedim kendisine “Gideyim bir yol daha yapayım.” “Yok! Eve git çabuk. Lefteris bekler seni da kafanı kesecekler” dedi bana. Lefteris bölgenin EOKA lideriydi. “Lefteri bekler seni” dedi bana ve Lefteri uzun boylu ve “işini bitirecekler” dedi. Ve artık giremedim madene.

 

Çünkü niye? Futboldan dışarı çıktık şimdi. Çünkü niye? Köyde biz beklerken, Pirohi köyü vardı Luricina’ya giderken. Şimdi askeri bölgedir. Ve Dimbu ve Kiraci köylüler basmış Pirohi’yi. Çünkü karışıktı Pirohililer. Ve Türkleri öldürecekler. Asfalt yol vardı Lefkoşa-Larnaka yolu, bunlar geldi Dimbu’dan ve beklerler. Hakikatten 200-300 kişi vardı. Diğer tarafta da Türkler ve Rumlar. Niçin geldiler? Casus vardı biri Rum biri Türk, İngiliz’e işlerdiler. Biri EOKA’daydı, biri da TMT’de. Pirohili Hasan Skorgo. Skorgo kasap demek. Ve geldi bizim köye gece yarısı çaldı düdüğü. Ben orada kahvede otururdum, evim oradaydı. Atladım gittim, hemen toplandı arkadaşlar.

 

“Ne var be Hasan?”

 

“Dimbulular bastı bizi öldürecek, çabuk yardım!”

 

Rum da gitti Dimbu’ya söyledi “Luricinalılar, Türkler bastı bizi öldürecek.” O da Dimbu’luları getirdi oracığa. Çağırdık otobüs sahiplerini “Gelin be gidelim Pirohi’ya.” Hiçbiri cesaret edemedi çeksin otobüsü dışarıya, götürsün bizi.

 

Skorgo dedi bana: “Sen kamyonu çek da gidelim.”

 

“Ne yapacayık be? Gideceyik insan öldüreceyik?” dedim.

 

“Bee Rumlar öldürecekler bizi, ses çıkarma! Hade, çek kamyonu!” dedi.

 

E çektim kamyonu ben ve doldu kasa arkadan, iki kişi da oturdu yanıma. Çektik Pirohi’ye. Köyün dışında mezarlık vardır Luricina’da. Asıl bekçiler oradaydı. Epeği kalabalık vardı. Esat vardı, yanımda otururdu. Dedi bana: “Be Mustafa, dur alalım birkaç kişi daha binmek isteyen da kalabalık gidelim.”

 

Durduk kamyondaki herkes endi aşağıya. Bir kişi kaldı kamyonun üstünde. Onun da adı Cevat. E ben farkına varmadım. Durduk 3-5 dakika ve hareket ettik. Gittik Pirohi’ye. Hakikatten vardı bir bölük insan bir tarafta, bir bölük insan ise diğer tarafta. Durduk Hasan Skordo’nun kahvesinin önünde. Dedim bunlar herhalde Rumlardır. Bunlar da kahvenin arkasında Türklerdir. Çektim ben tabancayı, attım havaya iki kurşun. Toz oldu hepsi.

 

Hasan Skordo dedi bana: “Niçin attın kurşunları havaya?”

 

“Yok, kurşunları havaya atmadım. Attım kendilerine ve kaçtılar ama biri ölmedi.” dedim. Hâlbuki ben bilerek havaya attım. Atacaydım da insan öldüreyim? Başkaları vardı, Greener vardı, ateş açtılar ve öldüydü birkaç kişi. Ama Rumlar benim numarayı (aldı) arabanın Leylac, yoktu bölgede başka Leylac otomobil ve madene gittiğimde beni temizleyecekti. Fakat kurtardık yakayı; o Rum arkadaşlan Larnaka’da şu “gitme artık” dedi bana. Onun için ben artık mecburdum kaçayım köyden, iş bulayım. Motorum vardı. Ali eniştem vardı Mağusa’da, polisti. Polis garajında makinist. Gittim oracığa, anlattım kendine durumu. Kahve içtik, yemek yedik. Dedi bana “Gel da makinist ararız.”, “Ne makinisti?” dedim. O zaman İngilizlerin polis istasyonuna koyduğu jeneratörler vardı. Benzin ile işlerdi. Ve polis istasyonuna elektrik, hem telsizleri işletirdi. Dedi bana “Bir ev var hiçbirini bulamadılar, onarsınlar kendilerini. Gel onar kendini da.” Ve çağırdı komutana, İngiliz, dedi işte “bu onaracak makinaları.” Dedim kendilerine “Tane ile istersiniz onarayım kendilerini? Yoksa aylıkçı yapacaksınız beni da işleyim?” Tabii ben İngilizce bilmem, Ali eniştem bilirdi. Dedi İngiliz “Burada 20 tane makine varsa ve onarır bize. E ama kırılan gelirse o da tamir isteyecek. Onun için aylıkçı yapalım kendisini ve kalsın burada. Ve gelen makinayı yığmayalım burada ve onarsın da gitsin.” Bu şekilde aylıkçı yazdılar beni. Ve iki sene kaldım Mağusa’da.

 

Ali ağabeyim da evlendi Mağusa’ya ve Mağusa’da terzilik yapardı. Ve beraber Türk Gücü’nde (MTG) oynardık. Fakat ağabeyim ile 56’da büyük bir grev vardı madende. Bizim işlediğimiz madende. Yani şoförler değil da madenciler grev yaptı. Ve iş yoktu. 3-4 ay devam etti o grev ve ustam dedi bana, çünkü ben şoför işlerdim, “E nasıl şimdi madene gitmen, ben ödeyemem seni.” “E” dedim kendine “Grev bitince ne olacak? Gideceğim işe.”, “Öyleyse kalsın kamyon sende kullan da kendini hatta birkaç iş çıkarsa köyde yap. Ta ki grev bitsin.” dedi bana. Bu arada komandoların başı Hüseyin Kavaz Efendi, polislerin her kazada takımları vardı. Leymosun’da, Larnaka’da, Mağusa’da… Ve bu polis istasyonlarında Rum [ve] Türkler takım meydana getirirlerdi. Ve polisler arası maç yaparlardı. Geldi Hüseyin Komutan Kavaz, bizim köyde iyi oyuncular var diye dediler kendisine. Bizim o zaman Küçük Kaymaklı ile maçımız vardı. Geldi baktı takip etti oyunumuzu ve seçti üç kişi komando takımında oynasınlar. Bir ben, bir kardeşimin oğlu Necmi, bir da Esat. Ha Esat bir İngiliz kampında garsondu ve dedi “benim yerim iyidir, gitmem”. Necmi da terziydi köyde dükkânı vardı ve dedi “Ne yapacağım da gideceğim komandolarda?” E ben işsizdim. Almazdım para. Dedim “Ben gelirim Kavaz Efendi, fakat nedir istediğin? Futbolcu isten? Yoksa Komando?”, “Yok, futbolcu isterim. Ama komando yazacayız seni, futbol oynayasın.” dedi bana. “Tamam, ben futbol için geliyorum.” dedim. “Tamam, şimdiden başladı aylığın o zaman.” dedi. Gittim komandolara. Oynadım komandolarda bir sezon. Kupayı da kazandık ligi da kazandık. Güzel oyuncular vardı.

 

Futbol sezonu bitti. Kazandık kupayı. Mağusa takımı en büyük rakibimizdi. Ve Mağusa da yarı yarıya Türk ve Rum’du. Ve Tayfun Arap, Mağusalıdır, bilmem yaşarsa, en iyi futbolcularıydı. Ona karşı oynadık. Ve bizi dediler “Hade, göreve gideceksiniz!” Dedim “Kavaz Efendi ne görevi?” “Baf’a gideceksiniz!” dedi Kavaz Efendi. Dedim “Ne yapacayık Baf’ta?”. “Unit var orda komando, 40 kişilik. Gideceksiniz onları değiştiresiniz. Görev yapasınız Baf’ta ve onlar da gelsin eğitime.” dedi. “Ma ben futbol oynarım, futbolcuyum!’’ dedim. Ertesi gün sabahtan emir çıktı, saat 2’de gece yarısından sonra yolculuk var Baf’a. Ve gittik Baf’a. Kaldık orada 3 hafta. İstifa kağıdımı hazırladım ben. Gelirkandan gittim bir köylüm avukat yamağıydı, Mehmet. Dedim ‘‘Be type (yaz) yap bana bunu da imzalayım da kaçayım.”. Dedi bana “Ne yapacan be? Ne gaçacan be? Aylık orada alın.”. Dedim “Ben tüfek alacam da gideyim o yana bu yana?” ve kaçtım komandolardan. İstifa ettim. Tekrar madene gittim.

 

Ha Komandolarda Ali ağabeyim de vardı ve orada beraber oynardık. Şimdi ben Mağusa’ya geldiğimde 1,5 sene sonra 1958’de Mağusa polis takımında futbol oynardım. O, Tayfur ile. Ve komandolar geldi Mağusa’ya onlar ile oynayalım. Ve karşı karşıya mark ederdi beni ağabeyim. Ben sağ açık oynardım, o da bek oynardı ve çarpışırdık. Yani Ali ağabeyim yavaş oyuncuydu. Ben çok süratliydim. Atardım topu da koştururdum. Yetişemezdi beni. Bayda kordu bana. Bu şekilde ağabeyim ile futbol oynadım.

 

BD: Peki MTG’de nasıl oynadınız?

 

MD: Aynı zamanda o iki sezon Mağusa Türk Gücü’nde oynadım. Ben taşındığımda Mağusa’ya, ertesi gün sahaya gittim. Antrenmanda tanıştım, terzi Nihat ile ve Cafer vardı, Galatya’lı. Rıfat vardı, rahmetli. Ali ve Fikret; hep bunlar oynardı MTG’de. Gittim antrenmana dediler bana “Be sen iyi futbolcusun.” ve aldılar beni. “Hemen gideceyik transfer edelim seni” dediler bana. Ve haber ettim köye. Hazırladılar temyiz kağıdımı ve geldim oynadım.

 

Ama aynı zamanda nişanlıydım. Ve kaçınca Mağusa’dan tekrar köye gittim. Bitirdim evimi. Evlendim 1959 sonu. Ve apar topar 1960 sonu kaçtım gittim İngiltere’ye. Yani futbol hayatım buydu.

 

BD: Ali abinizin nasıl oldu MTG’ye transferi?

 

MD: Mağusa’ya geldiğinde Ali ağabeyim, evlendi ve yerleşti. Muazzez ile evlendi. Meraklıydı ağabeyim ve giderdi antrenmanlara benim gibi. Ve Mağusa Türk Gücü’nde kısa bir zaman oynadı. Çünkü yaşlandıydı. Ondan sonra da biraz antrenörlük yaptıydı MTG’de. Yani hayatımız bizim ailece futbol ile geçti. Yani bizim takım Luricina’da bir ara ben, ağabeyim, kardeşimin oğlu, öbür kardeşimin oğlu, dayımın iki oğlu vardı 6 kişi aileden takımdaydı.

 

***

 

Son.

 

Bana bu sohbet ve söyleşi imkânını sunduğu için Mustafa Denizer Amca’ya ne kadar teşekkür etsem azdır. Kendisinin bir döneme ışık tuttuğunu düşünüyorum. Aslında bu sohbet/söyleşiyi farklı bir şekilde planlamıştım. Ama Mustafa Amca tam da benim spora ve futbola bakış açıma benzer konulara değinerek bu sohbet/söyleşiye katkıda bulundu. Bu yayımlanmış şekildeki gibi planlasam hem bu kadar keyif almazdım hem de muhtemelen ortaya böyle bir çalışma çıkmazdı. Bu benim ilk sözlü tarihe yakın hazırladığım bir çalışma oldu. Kayıttan yazıya aktarırken yaptığım bazı hatalarımı yazılar yayımlandıktan çok sonra fark ettim. Onlar için de özür dilerim. Bununla birlikte bu çalışmada gerek metodoloji anlamında gerekse yaptığım herhangi bir hata için eleştiri ve öneriyi söylerseniz çok mutlu olurum. Son olarak bu seriyi takip eden ve okuyan herkese çok teşekkür ederim.

 


 

Kapak fotoğrafı için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir