Dünyayı Satan Adam

Uyku hâli ile uyanma arasında kalan o garip arafta uzanmaktaydım. 11 Ocak 2016 sabahı olması lazım. Kafamın içinde tanıdık bir melodi dönüyordu. Uyanmaya karar verdim ve hemen başucumdan gitarımı aldım. Bowie efsanesi “The Man Who Sold the World” ve o ünlü melodisiydi aklımdaki. O sabah mahmurluğuyla çalıp söyledim biraz. Cobain usulü. Sonra yataktan kalktım. Haberleri açtım. Bowie’nin önceki gün öldüğünü ve ben uyurken açıklandığını öğrendim. Yatağa döndüm. Gitarı aldım. Ve bir daha çaldım.

 

Bowie dünyayı satan adama gülüp elini sıkacaktı artık.

 

***

 

Şüphesiz bu şarkının en iyi canlı performansı 18 Kasım 1993 günü çekilen ve bir ay sonra MTV’de yayınlanan MTV Unplugged programı için verdiği 14 şarkılık tarihî konser hafızalardan silinmeyen Nirvana’dan gelmiştir.

 

O dönemki hit şarkılarından sadece bir tanesini ve toplamda 8 özgün şarkısını çalan Nirvana’nın geriye kalan 6 şarkısı uyarlamalardan oluşmaktaydı. Bunların biri de David Bowie’dendi.

 

Nirvana solisti Kurt Cobain programın çekildiği setin bir cenaze gibi düzenlenmesini istedi. O gece için seçtiği şarkıların çoğu -ki önemli bir kısmını ilk kez sahnede çalıyordu- ölüm üzerineydi. Rivayete göre bu programı kendi cenazesi olarak tasarladı ve buna uygun şarkılar çaldı. Programın yayınından 4 ay sonra da Seattle’daki evinde ölü bulundu.

 

Cobain dünyayı satan adama gülüp elini sıkacaktı artık.

 

***

 

Bir şarkı özelinde hep derin düşüncelere, belki de sanrılara kapıldığım bir sorudur dünyanın satılmış mı olduğu. Satış dediğimiz şey iki kişinin arasında olmaz mıdır? Dünyayı satan bir adam varsa dünyayı alan da bir adam vardır.

 

***

 

Sahi kimdir bu dünyayı satan adam? Dünyadan vazgeçerek bireysel kurtuluşu bulan mıdır? Yoksa “bireysel kurtuluş”u bulan mıdır?

 

Tanrı mıdır yoksa? Yoksa tanrıya mı satılmıştır dünya?

 

Evrensel kaygılarla evini unutan mıdır? Ev kaygısıyla evrenselliği unutan mıdır?

 

Kimdir bu dünyayı satan adam?

 

Hayattan vazgeçen midir, hayatını feda eden midir yoksa hayatını yaşayan mıdır?

 

Hayat dünyada mıdır? Dünya hayatta mıdır?

 

Biz hayatta mıyız?

 

***

 

Zannımca hayat sadece nefes almakla nefes vermenin bir kombinasyonu değildir, ötesidir. Kimine göre de berisidir. Her şeyden önce nefes almak ve nefes vermek gelir diyebilir belki de birisi. Hayat kavramı soyuttur da diyebiliriz. Subjektif bir kavram olduğu aşikârdır. Benim hayatı nasıl kavradığımla bir başkasının nasıl kavradığı bir olamaz. Baki olan hayatın bir nefes kombinasyonundan ibaret olmamasıdır. Ötesinde yahut berisinde başka bir şeyler vardır ama mutlak olan şudur ki vardır.

 

Hayat vardır ve sadece nefes almakla vermek değildir. Başka bir şeyler daha vardır. Ama o diğer şeylerin ne olduğu devasa bir muğlaktır. Sana göre sevgidir bunlardan biri, ötekisine göre terakkidir, diğerine göre beslenmedir. Kimine göre hepsidir, kimine göre hiçbiridir, kimine göre seçmelidir.

 

***

 

Hayat kavramı ve de karmaşası dünyayı satmakla doğrudan ilişkilidir. Hayat nedir, hayat kimindir? Sizin hayatınız kimindir? Sizin midir? İlk ailenizin midir? Kuracağınız ailenizin midir?

 

Peki ya dünya kimindir? Dünya kimdir? Dünya nedir?

 

Kim dünyayı satabilir?

 

Kim dünyayı alabilir?

 

***

 

“We passed upon the stair
We spoke of was and when
Although I wasn’t there
He said I was his friend
Which came as some surprise
I spoke into his eyes
I thought you died alone
A long long time ago
Oh no, not me
I never lost control
You’re face to face
With the man who sold the world”


 

Fotoğraf için tıklayınız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir