İnsan istediğini ne zaman yapar?
Bir yazı yazma meselesi her zaman vardı. İlkokul yıllarımı hatırladığımda hepimiz gibi ben de sürekli kompozisyon yazmaya, şiir yazmaya itildim. Bakanlığın düzenli olarak yönlendirdiği yarışmalar için öğretmenler sürekli bizlere birer konu verir ve o konunun üzerinden üretmeye iterdi. Kimsenin gelip “bugün de kendin yazmak istediğin bir konuyu yaz” dediğini hiç hatırlamam mesela. Senede belki de üç kez toplum liderinin bizlere kattıklarını anlatan yazıların ise yarışmalar için yazdırıldığını ise hatırlarım.
Resim dersleri de öyleydi mesela. Üç hafta boyunca sigaranın zararları hakkında resim çizmeye zorlanıp ertesi iki hafta 21 Aralık için resim çizerdik. Hâlbuki pastel boya ile resim çizerken bir peçete yardımı ile boyayı daha eşit dağıtabileceğimi kimse öğretmedi. Resim derslerini de hiç sevmedim.
Kolej yıllarımda öyle yarışmalara zorlama işi ancak ilk yıllarımızda daha “çömezken” vardı. Ancak hâlâ “bugün de istediğinizi yazın” dediğini hatırlamam birinin. O İngilizce kompozisyonlar hep IGCSE, IELTS ya da personal statement formatında olmalıydı. Türkçe kompozisyonlar biraz daha farklı konulardı. Güzel konu geldi mi sayfalarca yazasım geliyordu. Onda da bazen “kelime sınırı” meselesi olurdu. Olmadığı sınavlarımda gözlemci hocalar bana fazladan kâğıt bulmak için idareye gitmek zorunda kalırdı. Biraz bir hocamın anlattığı hız kamerası etkisi gibiydi. Hız kamerasını geçer geçmez gaz pedalını zorlamak gibi uygun bir konu olduğunda kendimi ifade etmek için can atıyordum.
Bu arada lisede katıldığım programların da etkisi oldu. Kendimi ifade etme ortamı bulduğum her yerde ifade etmeye çalıştım. Sosyal medya keza benzeri bir nimetti. Özellikle “yapmak istediğimi yapabilecek” zamanlarda iken oldukça sivrilebiliyordum.
Bazı noktalarda yapmak istediklerimi yapmayı bıraktım. Bazı noktalarda ise hiç bırakmadım. Bazı noktalarda yapmak istediklerimi yapamadım. Bazı noktalarda da yapmamak istediklerimi yaptım.
Yazı meselesinde şimdi çok daha özgürüm. Ben ve benim gibiler özgür olsun, canları çektiğini yazsın diye uğraşıp durduk. Tabella diye bir platformumuz var. Gelin bu hafta istediğinizi yazın diyoruz. Yazmak isteyen yazıyor.
İnsan istediğini ne zaman yapar?
Özgür olduğu zaman, yapabilir olduğu zaman yapar.
Bazen de bazı şeyleri “yapmak zorunda olduğumuz için” yaparız. İlle de kötü bir şey çıkacağından değil de işte pek tercih yolu yoktur. Çok kravat taktım da kravat bağlamayı 21 yaşında öğrendim mesela, zorunluluktan. Fena mı oldu? Sanmıyorum.
Birçoğumuz üniversiteyi okumak zorunda olduğumuzdan okuruz mesela. Yüksek lisans yapmaya mecbur hissederiz kendimizi. Belki de askerlik meselesidir bunu tetikleyen ama vaziyet budur. Lisans hayatımın sonuna yaklaşırken yüksek lisans seçme meselesi lise biterken üniversite seçme meselesiyle pek farklı değil aslında. Olsun, okumak iyidir.
Genel olarak yapmak istediklerimi yapmaya çalışırken aynı anda da bazı şeyleri yapmak zorunda olduğum için mi yoksa yapmak istediğim için mi yapıyor olduğumu gözden geçirdiğim bir dönemdeyim. Okuması dahi zor, karar vermesi de öyle. Yapmak istediklerime daha çok vakit ayıracağım zamanlar da gelmekte.
Sahi, tekrardan koşabilmeme az kaldı. Hâlâ yazı yazabiliyorum. Canımın çektiği müzikleri de yapacağım.
Gerisi mi?
Keyfim bilir.