Tabulardan bahsetmeye başlamışken, zihinsel sağlığın da tabu olarak görülmesinden bahsetmek istiyorum. İlk başta sağlık deyince akla hep fiziksel rahatsızlıklar gelir. Herhangi bir yerimiz ağrıdığında, boğazımız şiştiğinde, bir yerimiz kanadığında doktora ya da uzmanına gidip yardım alıyoruz ve bu yardımdan utanmıyoruz da mevzu zihinsel ve psikolojik olunca neden utanıyoruz? Neden “Deli değilim ben.” diyoruz? Ya da neden zihinsel sağlık yardımı hemen bir ön yargıyla delilik diye adlandırılıyor? Sonuçta doktora sadece ölüm döşeğindeyken ya da kanserliyken gitmiyoruz; bazen burnumuz akıyor ya da başımız ağrıyor diye de gidiyoruz.
Beni açıkçası insanların psikolojik rahatsızlıklar hakkında utanç hissetmeleri ve ön yargıyla yaklaşmaları hep hayrete düşürmüştür. Sanırım buna ben at görüşlülük bile diyebilirim. Bütün algılarını kapayıp ön yargılı olmaları benim sinirimi bozuyor. İnkâr etmek, kabullenmemek de bir aşama tabii ki. Ama yardımın varlığını bilmek ve varlığını kabul etmek bence en büyük adım.
“Ben ne gideyim, onlar gitsin.” diyenler genellikle “onların” oraya gitme sebebi olabiliyor. Şu sözü duymuşsunuzdur:
“Psikiyatriste gerçek hastalar gitmez, gerçek hastaların hasta ettikleri gider.”
Bu sözü gerçekten bir psikiyatristin söyleyip söylemediği kesin bir bilgi olmasa da iki taraflı olarak bakılabilir bu söze. Şöyle ki evet; gerçekten narsist, baskıcı ve suçlayıcı kişiler aslında hasta olanlardır ve insanı hasta olduklarına, suçlu olanın onlar olduğuna ve yardımın karşı tarafa gerektiğine inandırırlar. Neden mi? Çünkü kendilerinde hiçbir sorun olmadığına o kadar emindirler ki onlarla olan herhangi bir sorunu karşıdaki kişinin kendi halletmesi gerektiğine inanırlar. Yardımı inkâr edip bunu delilik sayarlar.
Bu sözün diğer tarafıysa bazen gerçekten insanların yardıma ihtiyaç duyması ve bu yardımın ayıp tarafının hiç olmamasıdır bence. Sonuçta kişinin sıkıntılarının mutlaka çok yoğun olması gerekmez, bardağı doldurmanın bir anlamı yok. Daha sıkıntıların başındayken yardım almak, tedavi görmek hızlı ve etkili bir şekilde sorunu çözülebilir. Aynı zamanda yardımın bir diğer avantajıysa sorunlarımızı bazen en yakınımıza bile anlatamayacak olmamızdır. Tanımadığımız, bizi yargılamayacak birine, aynı zamanda hasta mahremiyetinin yarattığı güvenli alandan dolayı, daha rahat açılabiliriz. Anlatmak bazen zordur. Belki boş konuşmaktan, belki yargılanmaktan, belki de anlatamamaktan, düzelememekten korkarız. Ama orada olduğumuz sürece yardımın varlığını kabul edip ilk adımı atmış oluruz.
İlk soru zaten “Neden buradasın?”dır. Öncelikle o koltukta neden oturduğumuzu, yani sorunumuzu kabullenmek. Herkesin bakış açısı farklıdır ve insana tarafsız destek, alternatif yaklaşımlar ve fikirler gibi yardımlar gereklidir. Bunu en iyi yapabilecek kişiler de profesyonellerdir. Uzmanlardan yardım almak ne utanç vericidir ne de ayıptır. Bazen ağzımızdan çıkıp anlatamasak da bazı düşünceleri vücut dilimiz anlatabilir.
Psikolojik rahatsızlık deyince akla hemen delilik gelmemelidir. Zihinsel ve psikolojik rahatsızlıklar zaman zaman herkesin başına gelebilir ve bunlardan ders alınabilir. Önemli olan doğru adımı atmaktır. Zihnimiz aslında çok güçlüdür ve bize oyunlar oynayabilir. Uzmanı olmadığımız için de bazı düşüncelerimizi ve davranışlarımızı yanlış yorumlayabilir. Her şey zihnimizde başlar, bunu unutmamak gerekir. Zihnimize giremeyen hiçbir şey hayatımızı da etkileyemez. Buna yönelik davranışlar da gereklidir. Bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak ve kesinleştirmek, özellikle de anlamak ve kafamızın içindeki kargaşadan kurtulmak rahatlatıcıdır. Nefes aldırır. Nefes aldığımızı hissettirir. Kötü hissetmek, yalnız hissetmek, acı duymak normaldir; yoksa bunların bir ismi olmazdı. Düşünüyoruz ve duygularımız var çünkü insanız.
Zaman ve yardım bize gereken iyileşmeyi verecektir. Sadece onları kabul etmemiz gerekiyor ki daha iyi bir zihinsel sağlığa kavuşalım. Kendimizi yeniden tanımak ve anlamak. Bu durum bize günlük hayatımızda da kendimiz için daha sağlıklı kararlar vermemize yardımcı olacaktır. Daha sağlıklı bir hayat. Kendimizden vazgeçmeyelim, ön yargılı olmayalım ve utanmayalım. Anka kuşunun yeniden doğuşu gibi, küllerimizden yeniden doğabiliriz ve doğacağız.
Görsel için tıklayınız.