Okullar, yollar, hastaneler, yatırımlar…
2020 yılı bütçesine göre personel maaşları ve cari transferlerden bütçenin kalanına kalan kısım genel bütçenin yaklaşık yüzde 22’sini oluşturacak. Yolları düzeltmek için, yeni okul yapabilmek için, hastanedeki eksiklikleri gidermek için bütçenin sadece yüzde 22’sine sahibiz. Bu yüzde 22’lik dilime ödenecek iç ve dış borçlar ve bu borçların faizlerinin de ödenmesi girdiğinde devlet bütçesinde hareket alanının ne kadar sıkışık olduğunu görebiliriz. Devlet, edindiği gelirlerin neredeyse tamamını personel maaşları ve cari transferler için ödemekte. Cari transferlerin önemli bir çoğunluğunu da özel sektörde ödenmeyen sosyal sigorta yatırımları yerine devletin ödediği primler ile belediyelere yapılan katkılar oluşturur. Belediyelere ödenen paraların önemli bir kısmının personel maaşlarına gittiğini göz önünde bulundurmak gerekir. Bu da kamudaki şişkinliği göz önüne sermeye yetecek bir meseledir.
“Kamu Reformu” geçtiğimiz seçim dönemi neredeyse her parti programında ve son iki hükûmet protokolünde yer alan cafcaflı ve dillere pelesenk olmuş bir başlık olarak görülmektedir. Ancak tüm aramalara rağmen kendisinden haber alınamamaktadır.
Devletin tüm siyasi organları gibi yasamanın da iş yapmamak üzerine ant içmiş (!) gibi davranmasına maalesef alışmış durumdayız. Yürütme erkleri gibi yasamada da gerek iktidar partileri gerekse muhalefet partileri ciddi anlamda faaliyet gösteremezken reform yaratacak yasaların geçirilmesi bir hayalden öteye gidememektedir. Yürütme için ekonomik kriz ve bütçe yetersizliği bahaneleri üretilebilirken yasama için böyle bir engel söz konusu değildir.
Bu bağlamda hantal ve pahalı kamu düzenimizin değişmesi ve ilerlemesi için adımlar atılamamaktadır, bunun sorumluluğu da pek tabii hükûmetlerin omzuna düşmektedir. Neredeyse hiçbir işin vaktinde yapılmadığı, bürokratik yavaşlığın halka illallah dedirttiği kamunun kaynaklarımızı bir kara delik gibi sömürmesi eminim birçoğumuzun ortak problemidir.
Özellikle her bir işlemin dijital ortamda yapılmasının mümkün hâle geldiği günümüz şartlarında bir türlü randımanlı çalıştıramadığımız e-devlet sistemine geçtiğimizde şu anda görev yapan kamu çalışanlarının önemli bir kısmı ihtiyaç fazlası olarak maaş almaya devam edecek.
Elbette bir devlet çalışanını işsiz bırakmaya yönelik adımlardan kaçınılmalıdır. Ancak sendikaların muhtemel muhalefetine karşı durarak Bayrak Radyo Televizyon Kurumu örneği gibi şişkinlik bulunan kurum ve dairelerdeki çalışanları eksiklik bulunan alanlara veya oluşturulacak yeni kurum, daire veya kamu iktisadi teşebbüslerine kaydırarak daha efektif bir devlet yapısı yaratmak ve en azından kamuya harcanan bu yüksek miktarlardan daha fazla verim elde edilmesi hedeflenmelidir.
Yoksa bırakın ihtiyaçlı bölgelere yeni okul yapmayı, eldeki okullara tuvalet kâğıdı alamadığımız bugünlere devam ederiz. Bırakın yeni yol yapmayı, eldeki yollardaki çukurları düzeltemediğimiz ve bariyerleri takamadığımız bugünlere devam ederiz. Bırakın yeni hastane yapmayı, eldeki hastanelerin doktor ve hemşire ihtiyaçlarını karşılayamadığımız bugünlere devam ederiz.
Ya korkusuzca reform adımları atacağız ya da gelecekten korkmaya devam edeceğiz.
Kapak fotoğrafı için tıklayınız.