COVID-19 Plazma Tedavisi ve Bağışıklık Sistemi

Bağışıklık Sistemi

İnsan vücudunun bağışıklık sistemi edinilmiş ve doğal bağışıklık adında iki farklı başlık altında incelenmektedir.

 

Doğal bağışıklık vücuda giren patojenik, yani zararlı bakteriye veya virüse karşı özel bir savunma yapmaz. A, B veya C virüsü de vücudumuza gelse, savunma yöntemi hep aynıdır. Doğal bağışıklık, edinilmiş bağışıklık sistemini uyarıp “Hey! Bak vücutta yabancılar var, onlar için harekete geç!” demek ile ve ayrıca vücuda giren yabancıları öldürmek ile görevlidir.

 

Edinilmiş bağışıklık ise isminden de anlaşıldığı gibi her patojene özel olarak elde edilir. Edinilmiş bağışıklık sisteminin çok meşhur iki başrol oyuncusu vardır: T hücreleri ve B hücreleri. T hücreleri kendi içinde yardımcı T hücreleri, baskılayıcı T hücreleri ve katil T hücreleri olarak üçe ayrılır. Yardımcı T hücreleri B hücrelerini aktive edip onların ilk olarak plazma hücrelerine (özel bir tip patojene karşı kazanılmış geçici süreli bağışıklık hücreleri) dönüşmesi için uyarır. Plazma hücreleri daha sonra antikorları oluştururlar. Böylece B hücreleri, vücuda giren patojene özel antikorlar üretmeye başlar.[1]

 

Antikorların Görevi

Vücudumuzda 5 farklı temel başlık altında lgA, lgD, lgE, lgG ve lgM antikorları bulunur. Bu antikorlar kendi içlerinde de alt sınıflara ayrılır. Hepsi farklı görevlere sahip olsa da bu antikorların temel görevi patojenlerin üzerinde bulunan antijenlerin vücudumuz için tehlike yaratan aktivitelerini engellemektir.[1]

 

(Fotoğraf için tıklayınız.)

Basitçe diyebilirim ki, antijen aktivitelerinin engellenmesi hastalığı yenmek adına atılan en büyük adımlardan biridir.

 

Pasif ve Aktif Bağışıklık

İnsan vücudunun bir hastalığı yenebilmesi için ya aktif ya da pasif olarak bir o hastalığa bağışıklık kazanması gerekir. Bu iki tür bağışıklığı birbirinden ayıran şey ise az önce yukarıda da bahsettiğim hastalığa özel üretilmiş antikorların hangi yol ile vücutta var olduğudur.

 

Pasif bağışıklık dediğimiz şey daha hayata gözümüzü açmadan annemizin karnındayken plasenta aracılığıyla ve gözümüzü açtıktan sonra da anne sütü yani kolostrum aracılığıyla bize verilen antikorlardan elde ettiğimiz bağışıklıktır. Pasif bağışıklıkta antikoru vücut üretmez, dışarıdan takviye alır. Plazma tedavisinde de hastaya daha önce aynı hastalığa aktif olarak bağışıklık kazanmış hastanın antikorlarını vererek pasif bağışıklık kazandırılır.[1] Bu tıpkı fırından ekmek almak gibi. Evinizde kendi üretemediğiniz ekmeği fırından takviye ediyorsunuz, çünkü siz ekmek yapmayı bilmiyorsunuz fakat fırıncı biliyor.

 

Buna kıyasla aktif bağışıklık ya patojenle direkt olarak ya da zayıflatılmış patojenler ile kazanılır. Zayıflatılmış veya güçsüzleştirilmiş patojenler aşı yolu ile vücuda alınabilir. Aktif bağışıklıkta vücut kendi antikorunu üretimini gerçekleştirir.

 

Aktif ve pasif bağışıklığın ana farkı ise aktif bağışıklık kazanan birinin hayatı boyunca aynı hastalığa bir daha yakalanmama şansı oldukça yüksek iken, pasif bağışıklık kazanan biri tekrar hasta olabilmesidir.[1]

 

Plazma Nedir?

Kanımız 3 kısımdan oluşur: [1]

– Plazma (%55)

– Beyaz kan hücreleri ve trombositler (>%1)

– Kırmızı kan hücreleri (%45)

(Fotoğraf için tıklayınız.) Not: Görsel tarafımca Türkçe terimlerle düzenlenmiştir.

 

Yardımcı T hücrelerinin uyarısıyla üretilen plazma hücreleri, antikorlar ile birlikte kanın plazma kısmında bulunur.

 

Plazma tedavisinde, daha önce COVID-19 veya SARS hastalığını atlatıp geçirmiş bireylerin kanları alınarak ardından spesifik antikorları (lgM ve lgG) almak adına filtreden geçirilir, hazırlanan solüsyon içinde hastalar damar yolu ile verilir.[2]

 

Plazma Tedavisinin Tarihçesi

Plazma tedavisini ilk keşfeden bilim insanı Emil von Behring’dir. 1890’da kuduz ve difteri salgınını hafifletmek, ölümleri azaltmak ve kontrol etmek adına bu tedavi keşfedilmiştir. Behring’e göre pasif bağışıklık, kuduz ve difteri hastalıklarına aktif bağışıklık kazandırmak adına önceden yaptığı çalışmalar olmasaydı keşfedilemeyecekti. Behring bu hastalıklar için aşı bulma çalışmaları yaparken, antikorları kobay farelere aşıladığı takdirde kobay farelerin hastalıktan korunduğunu fark etti.[3] Difteriya hastalığına geliştirilen pasif bağışıklık sonucunda tahminlere göre senede sadece Almanya’da 45.000 hayat kurtulduğu düşünülüyor.[4]

 

Pasif bağışıklığın keşfinin hemen ardından Behring 1901’de Fizyoloji ve Tıp Nobel Ödülü’nü almaya hak kazandı.[3]

 

Daha sonra bu tedavi SARS hastalığında, 2009 H1N1 pandemiğinde, H5N1 hastalığı, çeşitli viral enfeksiyonlarda ve bazı Ebola gibi kanamalı ateş hastalıklarının tedavisinde de kullanıldı.

 

 

COVID-19 İçin Neden Plazma Tedavisine İhtiyaç Duyuldu?

Plazma tedavisine ihtiyaç duyulmasının sebebi ölüm oranlarını düşürmek ve pandemiyi biraz daha kontrol altına almak adınadır. Normalde plazma tedavisine hasta hastalığı ilerlemeden başlanmalıdır,[5] fakat şu anda tedavi deney süresinde olduğundan bu konuda bir adım atıldığından emin değilim. Genelde yoğun bakımda olan hastalara bu tedaviyi uygulamayıp bunu son çare olarak görüyorlar -ki bu konuda haklılar- lakin bu tedavi deney süresinde olduğundan istenmeyen yan etkilere sebep olup hastanın durumunu daha kötü yapabilir.

 

Bu tedavi başarılı olabilir veya olmayabilir. Başarılı olsa bile pasif bağışıklık olduğundan ötürü hasta tekrar COVID-19 tarafından hasta edilebilir. Bu aklımı kurcalayan bir detay, lakin COVID-19 aşısının üretimine daha yaklaşık 1 sene varken, ikinci fakat daha hafif bir COVID-19 salgını ile karşılaşma olasılığımızı artırıyor.

 


 

Referanslar

[1] Mohanty S. K., Leela K. S. (2014). Textbook of Immunology Second Edition. Jaypee Brothers Medical Publishers (P) Ltd.

[2] Shen C, Wang Z, Zhao F, et al. (2020).Treatment of 5 Critically Ill Patients With COVID-19 With Convalescent Plasma. JAMA.

[3] von Behring E, Kitasato S. (1890). Ueber das zustandekommen der diphtherie-immunitat und der tetanus-immunitat bei thieren (On the realization of immunity in diphtheria and tetanus in animals). Dtsch Med Wochenschr.

[4] Lancet editörleri. (1917). Obituary on Emil von Behring. Lancet.

[5] SlifkaIan M. K., Amanna J. (2018). Poltkin’s Vaccines: Passive Immunization. Elsevier.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir