Uzun bir aradan sonra Tabella’ya tekrardan merhaba. Son yazımın üstünden geçen zamanda, bu dönem için klişe olacak ama hem hayatımda hem de futbolda değişiklikler ve yeni deneyimler oldu. Kıbrıs’a kesin dönüş yaptım. Aralık ayında Londra ziyaretim oldu ve Chelsea-Aston Villa ve Chelsea-Lille maçlarını seyretme imkânım oldu. Kıbrıs’ta ise mümkün olduğu sürece köyleri gezmeye çalıştım. Bu arada bir de mezun olmayı başardım ve ekonomi alanında yüksek lisans eğitimine başladım. Bunlarla birlikte yine futbolu okumayı, izlemeyi ve araştırmayı artırmaya çalıştım. Daha çok düzensiz gittiğim için şu anda sadece bir konu üstünde değil de farklı konuları araştırıp biriktiriyorum. Bu hafta çok orijinal bir şey olmasa da yaşadığımız pandemi döneminde medyada sıkça yapılan, kitap tavsiyeleri yazılarından etkilenerek benim okuduğum ve sevdiğim futbol kitaplarından bahsedeceğim. Özellikle Yenidüzen’de Hasan Yıkıcı’nın hazırladığı Karantina Okumaları’nı tavsiye ederim.
Umarım hem futbol kültürünü sevdirmeye yönelik küçük bir katkı yapmış olurum, hem de tekrardan düzenli yazmaya başlayabilirim.m,
1) Hükmen Yenik! – Dağhan Irak
Bu kitap, futbol kitabından öte bir sosyoloji kitabı aslında. Dağhan Irak’ın genel olarak yaptığı işleri hayranlıkla takip ettiğimi daha önceki yazılarımda da dile getirdiydim. Yayınlanmış bu ilk kitabında, başlığından da anlaşılacağı üzere Türkiye’de ve İngiltere’de futbolun sosyopolitik yapısını inceler. İngiltere kısmında, özellikle 1970’lerden itibaren o dönemde yaşanan gelişmeleri, Hoşnutsuzluk Kışı, Kuzey İrlanda olayları, Thatcher dönemi ve Falkland Krizi gibi olayların futbola yansımalarını çok yalın bir dille anlatır. Ayrıca taraftarlığın ve holiganlığın punk kültüründen nasıl etkilendiğinden ve özellikle Thatcher’ın futbolu işçi sınıfı oyunu olarak görüp, futbola açtığı savaştan bahseder.
Kitabın Türkiye kısmında ise, benim Türkiye’de herhangi bir takım tutmamama sebep olan ve ayrıca hassas bir konu olan 2011 şike olayları, çok güzel tarafsız bir şekilde işlendi. O günlerde sıkı bir Eskişehirspor taraftarı ve ilk günden şikenin ‘‘komplo teorilerine’’ yormadan, direk olduğunu söyleyen benim için bile ders çıkardığım noktalar oldu. Özellikle Aziz Yıldırım’ı her ne kadar eleştirsem de yargılanma sürecinde devlet tarafından uğradığı tutumu, o dönem atlamışım. Şike olayında şike olup olmamasından ziyade, endüstriyel futbolun geldiği noktada şike yapmaya iten sebepleri burada iyi özetlediğini düşünürüm. Ayrıca o süreçte Fenerbahçe’de gelişen mikro milliyetçilik, Fenerbahçe Cumhuriyeti adı altında çok güzel anlatıldı.
Bu bahsettiğim konular ve daha fazlasını Hükmen Yenik!’te bulabilirsiniz. Futbol izlemeyenlere de ayrıca tavsiye ederim.
Ek: Dağhan Irak’ın hazırlayıp sunduğu, kitabın adına sahip Hükmen Yenik! pod yayını serisi Socrates Dergi’de devam etmektedir. Onları da şiddetle tavsiye ederim. Bunlar, güncelliğini her zaman koruyan pod yayınlarıdır. Kitapta geçmeyen veya kısaca geçen birçok içerik vardır. Spotify bağlantısına buradan ulaşabilirsiniz. Apple Podcast’tan da dinleyebilirsiniz.
2) Futbol Asla Sadece Futbol Değildir – Simon Kuper
Football Against the Enemy veya Türkçe çevirisindeki adıyla Futbol Asla Sadece Futbol Değildir, Simon Kuper’in 24 yaşında yayımladığı kitabıdır. Aynı yıl İngiltere’nin en prestijli spor kitabı ödülü olan William Hill tarafından yılın spor kitabı seçildi. Kitap her bölümde, farklı bir ülke veya bölgede geçiyor. Ayrıca her bir bölümde incelenen konu diğerinden farklı. Bir bölümde, Hollanda- Almanya rekabeti ve futbola etkisi incelenirken; diğerinde Arjantin diktatörlüğü ve 1978 Dünya Kupası incelendi. Ayrıca kitap, futbol taktiği anlamında da doyurucudur. Inter’in efsanevi teknik direktörü Herrera ile yazarın yaptığı sohbette, Catenaccio taktiği incelendi. Bununla birlikte benim favori kısmım ise, Ukrayna ve Sovyetler Birliği’nde geçen kısımlar oldu. Hem Dinamo Kiev’in “kirli işlerini” hem de rüşvetin nasıl sıradanlaştığını, gayet iyi incelendiğini düşünürüm. Yine Ukrayna futboluna dair Dinamo Kiev ve Sovyetler Birliği’nin unutulmaz hocası Lobanovskyi’nin takım yönetimini ve nasıl oyuncu seçtiğini anlatması, oldukça ilginçti. Benim bir başka önemli bulduğum hikâye, Berlin Duvarı sonrası Doğu’da kalan Hertha Berlin taraftarlarının hikayesiydi. Bölünmüş bir ülkede büyüyüp ardından bir sene Berlin’de kalmam da bu bölümü benim için bir o kadar daha duygusal yaptı.
Kitabın her kısmını büyük bir keyifle okudum. Yazarın kitabı, benim okuduğum yaşta ve tüm kitapta geçen ülkeleri çok cüzi bir bütçe ile gezip yazması, gerçekten etkileyiciydi. Kitabın futbolda hem Kıbrıs hem de Türkiye’de de kült haline gelmesini “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” bir futbol klişesi olarak spor ve sosyal medyada ne kadar sık kullanıldığını dikkat ederek anlayabiliriz.
Bu hafta tanıttığım bu iki kitabı, futbolun çok ötesinde olduklarından ve özellikle futbolu sevmeyenlerin de okumasını tavsiye ederim. Haftaya, daha çok futbolla ilgili olanları ilgilendirecek olan Ruud Gullit’in How to Watch Soccer, David Peace’in Lanet Takım (The Damned United) ve yine Simon Kuper’in Stefan Szymanski ile yazdığı Futbol’un Şifreleri’ni tanıtmaya çalışacağım. Bununla birlikte bu dönemde futbol özlemi duyan herkese TRT Spor ve S Spor’u tavsiye ederim. Özellikle TRT Spor’da birçok eski, güzel maça denk geldim. Ayrıca S Spor’daki ESPN’in 30 for 30 belgeselleri de görülmeye değer.
Not: Kitabın Türkiye’de ilk baskısı, Sabah Yayınları’nda Fatih Terim ön sözü ile çıktı. Son olarak İthaki Yayınları’ndan çıkan kitap, baskısı tükense de bazı kitabevleri ve sahaflarda bulunabilir.
Kapak fotoğrafı için tıklayınız.