Düzene Ayak Uyduramayanlardan mısınız? İyi ki Varsınız

Her gezegende farklı yer çekimleri ve uyduları var ya da yok, sayıları farklı uyduları var, her insan da bir gezegen gibi farklı özelliklere sahip. Farklı kişilikler var. Farklı prensipler ve kurallar var. Bazısı sistemin ve düzenin prensiplerine ve kurallarına ayak uydururken bazısı bunları reddediyor. O sistemi sorguluyor.

 

Sorgulayanlar kötü mü?

 

Peki ya iyi insan denilen şey bir düzene ayak uyduran mı demek? En sıradan olmak mı iyi olmak?

 

Farklı olma cesareti, sistemi sorgulama cesareti göstermek bence ne kötülenecek ne de yargılanacak bir şey. Aslında tam aksine saygı duyulacak ve ayakta alkışlanacak bir hareket.

 

Senelerdir, belki de yüzyıllardır farklıyı cezalandırmaktan ibaret olan ve eğitimle bunu destekleyen bir düzenin içindeyiz. Hem de sadece ülkemizde değil bütün dünyada.

 

Dersi dinlemeyen öğrenci aşağılanan oldu hep, bir ödeve itiraz eden saygısız oldu, düşük not başarısızlık oldu, haksızı savunmak insanları haklı yaptı, çoğunluğun gittiği yolu takip etmek normal karşılandı.

 

Bunların hepsi eğitimimizin ilk gününden beri hem evde hem okulda zihnimize işlenen değerler oldu. Yavaş yavaş düşünme ve yargılama yetimizi kaybetme yolu bence.

 

Hakkını arama, “sin da gal” demek.

 

Aslında sisteme ve düzene ayak uydurmak, insanların belirli aralıklarla -muhtemelen bir insan hayatı kadar süreyle- eş zamanlı olarak hep aynı şeyleri yapmaları ve yaşamalarıdır. Tek tipik insan.
Bu sisteme ve düzene ayak uyduramayanlarsa Stefan Zweig’den alıntı yapacak olursam:

“Düzene ayak uyduramayan yapayalnız kalır.”

 

Özellikle İngiltere’de fark ettiğim bir şeyden bahsetmek isterim. İngilizler nerede bir sıra varsa o sıranın arkasındadırlar, banka kuyruğu, kasa kuyruğu, trafikte. Her yerde. Daha az kuyruk olan sıraya girmezler.

 

Dünya genelinde insanların neden diye sormadıklarını da öğrendim ayrıca. Bunu daha seyahat etmeye başlamadan önce lisede bir ödevin saçma olduğunu savunurken ve anlatırken neden diye sorguladığımda tecrübe ettim. Sonrasında üniversitenin ilk senesinde 300 kusur kişinin olduğu bir derste “Neden?” diye sorunca sanki konuşan bir elfmişim gibi 300 kusur bakışla karşılaştım. Bu davranışlarımın her ikisi de farklı olduğum için saçmaladığım ve değişik düşündüğüm için yanlış olduğum argümanlarıyla sonuçlandı.

 

Farklı düşüncenin, farklı davranışın, ya da topluma ayak uyduramamanın “kötü ve başarısız serseri öğrenci” olarak algılandığı eğitim sistemleri ve öğretmenler kendinizi sorgulayın lütfen. Almış olduğunuz pedagoji aslında farklıyı da kabullenmek ve hayata kazandırmak üzerine, sisteme ya da düzene sokmak değil hayata kazandırmak.

 

Bir çeşit hiyerarşiye ayak uydurma da denebilir. Üstünüz ya da size eğitim veren biri, aile büyüğünüz, bir şeyi yap ya da doğrusu bu diyorsa “Neden?” ya da “hayır” denmemeli inancı var. Aynı sürüdeki koyunlar gibi.

 

Sorgulamadan çobanı takip edin!

 

Topluma ayak uyduran kaç dahi duydunuz? Çoğunun ne kadar farklı olduğu literatürde geçen bir şey. Sanatçıların “saçma sapan” bakış açıları, anlaşılamayan yorumları derler genellikle. Toplumda saygın biri olmak için kendimize saygımızı yitirmek. Tam da bu düzene ayak uydurmak. Kendin olmamak, şahsiyetine sahip çıkmamak.

 

“Herkesin yanlış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan;
Herkesin yaptığı doğru, senin yaptığın yanlış olur.” – Dostoyevski

 

Düşünün ve yaşayın. Düşündüğünüzü savunun ve onu yaşayın!

 

En önemlisi farklı düşünün. Farklıysak değiştirmeye çalışırlar sisteme uygun davranmamızı dayatırlar, mücadele edin değişmeyin. Kendiniz olun.

 

“Herkesin baktığı yerden bakarsan sadece aynı şeyi görürsün.
Herkesin yürüdüğü yoldan yürürsen sadece aynı yere varırsın.”

 

Düzene ayak uydurmadan, sorgulayarak ve bunların farkında olarak yaşamak. Ne olursa olsun farklıyı yaşamak. En azından ders oluyor yanımıza kâr kalıyor yaşadıklarımız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir