Çok ilginç günler yaşıyoruz. Sosyal medyada gördüğüm kadarı ile insanlar yaşadığımız her türlü bunalma hissiyatını, izolasyonu ve korkuyu çok çabuk unutup eski hayatlarına geri dönmüşler. Kıbrıs’ın kuzeyinde artık kimse maske kullanmıyor. Gece kulüplerinde maşallah eskisinden bile fazla yoğunlukta partiler düzenleniyor. Arkadaşlar gerçekten buna değer mi? Korkmuyor musunuz?
Sizleri sokağa bırakmalarının nedeni bu virüsün bitmiş olması değil, hastanelerde artık size de yer olması. Global bir salgının 7,5 milyar nüfuslu bir gezegende, hem de ülkeler arası etkileşimin bu kadar yoğun olduğu 2020 senesinde, hemen bittiğine nasıl inandınız ki? Gerekçeleriniz nedir çok merak ediyorum. Bu bencilliği nasıl açıklarsınız?
Dibimizdeki Türkiye’de vakalar tekrar artış göstermeye başladı. İran yaptığı son açıklamada, vakaların arttığını, önlemlere uyum açısından %80’lerden %20’lere gerileme olduğunu ve tekrardan sert önlemlerin gündemde olduğunu belirtti. Çin’de vakalar tekrardan artışa geçti. Güney Amerika salgının yeni merkezi gibi duruyor. Avrupa hâlen mücadele edebilmiş değil. İnsanın yaşadığı her coğrafyada mevsimsel grip gibi çok kolay yayıldığını, en büyük önlemin izolasyon olduğunu defalarca tüm yetkililer anlattı ve biz ne yaptık? Yasaklar gevşetildi, hemen meyhanelere gittik, barlara gittik, kulüplere gittik. Ya oradaki biri taşıyıcı ise? Tekrardan soruyorum, korkmuyor musunuz?
KKTC Sağlık Bakanlığının resmî sitesine bakıldığında 33.730 test yapılmış. Bu KKTC’de yerleşik olarak bulunan insanların yaklaşık olarak %9’una denk geliyor. Geriye kalan %91’lik kısım basit bir hesaplamaya göre test edilmemiş. Tabii PCR testinin şöyle bir sıkıntısı da var. Küresel düzeyde pozitif vakaların %20’si testler tarafından yakalanamıyor.[1] Yani günlük yapılan bu testlerin yanlış olma ihtimali var. Durum bu kadar “pozitif” değilken acaba biz “negatif” miyiz?
Durum bu denli ehemmiyetini korurken, bizler çevremize karşı duyarsız ve kendimize karşı bile nobranken evlere tekrar kapanmamız an meselesi. Bu yaşanılan doğru değil. Bu normal bir normalleşme değil. Siyasilerimiz bile çarşı pazar dolaşmaya, seçim zamanına yatırım yapmaya başlamışlar. Toplumun toplumu temsil etmesi için seçtiği insanlar böyle davranınca toplum algısı salgının bittiği yönündeki tezini daha da bir güçlendirebiliyor. Süreci siyasileştirmek de mücadele edilmesi gereken ayrı bir salgın.
Ülkemizde çok sayıda kronik hasta veya kanser hastası var. Bu hastaların hastalıkları ile bağlantılı bir biçimde bağışıklık sistemleri de zayıflamaktadır. Hastalıktan en yoğun etkilenecek olan bu insanlardır. En basit anlamda, bu durumdaki insanlar için birer katil potansiyelindeyiz. Belki de gerçekten taşıyıcıyız ve farkında değiliz. Nadir olsa da, ateşimizin olmaması, öksürmememiz ya da boğazımızın ağrımaması bizim COVID-19 olmadığımız anlamına gelmez.
Sosyal izolasyon, kontrollü yaşama, maske kullanımı ve kişisel hijyene dikkat etmek bu dönemde alabileceğimiz en büyük sorumluluk. Lütfen dikkat edelim; oynadığımız şey bir oyun değil, insan sağlığı. Bu hastalığın bitmediğini ve bir süre daha bitmeyeceğini kabullenelim, sorumluluk alalım!
Referanslar
[1] Kucirka, L. M., Lauer, S. A., Laeyendecker, O., Boon, D., and Lessler, J. (2020). “Variation in False-Negative Rate of Reverse Transcriptase Polymerase Chain Reaction–Based SARS-CoV-2 Tests by Time Since Exposure”. Annals of Internal Medicine.
Fotoğraf için tıklayınız.