Geçen gün arkadaşlarla otururken fark ettim ki üç ay geçmiş bile, eğer umduğumuz gibi okullar eylülde açılacaksa üç ayımız kalmış, yolun yarısına gelmişiz şimdiden. Bugüne kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamadık; internet üzerinden dersler, sınavlar, Kıbrıs koşuşturmacası derken zaman su gibi aktı. Fakat şimdi en önemli noktaya geldik: Sadece evlerimizden sanal dünya ile savaşmaya değil, pandemi sonrası âdeta savaş alanına dönen fiziksel hayatla da savaşıyoruz. Artık işimiz öncesinden daha zor çünkü her şey iç içe girmiş durumda, hem geleceğimizi öngöremiyoruz, tedirginiz, hem de kimseye hiçbir şey anlatamıyoruz, çünkü herkes karantina alışkanlığından ötürü mü bilemiyorum ama dinlemeyi unutmuş gibi.
İşte böyle bir ortamın tam ortasındayım. Dışarıdan nasıl görünüyor fikrim yok, ama çok çalışıyorum; normal şartlar altında belki bir saatte anlayabileceğim bir konu şu an üç saatimi alıyor. Tabii bahsettiğim her şey sadece akademik anlamda değil, hayatın her noktası için geçerli. İş, okul, arkadaşlıklar.
Bir de Kıbrıs’ta motive olmaya zorlanıyorum. Rahatı seven bir yapımız var, özellikle Karpaz’da hayat daha da yavaş. Öyle pek çalışmayı da sevmiyoruz, bir şeyleri değişmeyi de sevmiyoruz. Benim olan bana yeter, başıma bir şey gelmediği sürece böyle yaşamaya devam edebilirim düşüncesi hakim. Kanaatimce böyle bir ortamda bir şeyleri değiştirmek için savaşanlara gerçekten ödül verilmesi gerekiyor.
Peki neler yapıyorum?
Bu haftaya kadar çok yoğun bir şekilde ders çalışıyordum. Bu cuma (daha notlar açıklanmasa da) resmen bir ODTÜ İşletme son sınıf öğrencisi oldum. Hadi ikinci dönem için şenlikler ve planlar patladı ama seneye devrimde yürümeden mezun olursam neler neler! Bu haftadan itibaren daha zor bir süreç bekliyor beni, geleceği planlamak gerekiyor.
Neler okuyorum?
- Dizisi hakkında çok duyduğum Normal People’ın kitabını okudum. Ben oradaydım; aslında bence hepimizin bir parçası o kitabın içinde. Dizisini izlemedim ama eminim o da çok güzeldir.
- İlber Ortaylı’nın tavsiyeleri ile Bir Ömür Nasıl Yaşanır? kitabını okuyorum. Öneriler, fikirler güzel ama ben biraz tavsiyeden çok yaşayarak öğrenen inatçı bir keçi olduğum için pek açmadı beni galiba.
- Şiir olarak bu aralar Nazım Hikmet’in şiirlerini okuyorum.
Neler izliyorum?
Kanada yapımı Netflix dizisi Working Moms izliyorum. Dizi çalışan annelerin hayat, ev ve iş arasında yaşadıkları olayları trajikomik bir şekilde anlatıyor. İnsan anne olmadan gerçekten annelerimizin ne fedakârlıklar verdiğini anlayamıyor ama bu dizi biraz olsun acı gerçekleri gözüme çarptı. Çalışan bir kadın olmanın toplumda kendi başına getirdiği zorluklar zaten yetmezmiş gibi bir de annelik olayları hayatı çıkmaza sürüklüyor. Hayat da böyle işte.
Genellikle gördüğü, deneyimlediği şeyleri anlatan bir insan olarak Kıbrıs’tayken konu bulmakta zorlanıyorum. İlk defa böyle bir düşünce yazısı yazdım, umarım bir çıkış arıyorsanız size de ilham olur. Zor, biliyorum, ama üstesinden gelebiliriz diye umuyorum. Sevgi ile kalın.
Kapak fotoğrafı için tıklayınız.